Translation of "Hayatı" in Japanese

0.010 sec.

Examples of using "Hayatı" in a sentence and their japanese translations:

- Onun hayatı tehlikede.
- Hayatı tehlikede.

- 彼は命が危ない。
- 彼の命が危ない。

Hayatı tehlikede.

- 彼女の命は危ない。
- 彼は命が危ない。

Tekenin hayatı tehlikede.

‎エビの命も危ない

Hayatı meşakkatlerle geçti.

今までの彼女の人生は苦難に満ちたものだった。

Hayatı ona bağlıdır.

彼の生活は彼女にかかっている。

Tom'un hayatı karardı.

トムは精神的に乱れた。

Hayatı için kaçtı.

彼は命からがら逃げた。

- Onun tasasız bir hayatı vardır.
- Onun hayatı kaygısızdır.

彼女の人生は、何の心配もない。

Biz öğrencilere hayatı öğretiyoruz.

生徒達に教えているのです

Elbette deniz hayatı bulunmaktadır,

そしてもちろん 微生物や魚から

Hayatı sahneye benzetenler var.

人生を舞台にたとえる人もいる。

Sanat ile hayatı karıştırmayın.

絵に書いた餅は食べられない。

Hayatı bir yolculuğa benzetiyoruz.

我々は人生を旅にたとえる。

Hasta adamın hayatı tehlikede.

その病人の生命は危険にひんしている。

Köle, hayatı için kaçtı.

その奴隷は必死に逃げた。

Sanırım onun hayatı tehlikede.

彼の生命は危険な状態にあると思います。

Onun hayatı çeşitlilikle doluydu.

- 彼の人生は変化に富んでいた。
- 彼の一生は変化に富んだものだった。

Onun hayatı için korkuyorum.

彼の命が心配だ。

Onun çocuğunun hayatı tehlikededir.

彼の子供の命が危ない。

Hayatı boyunca bekar kaldı.

彼は生涯独身のままだった。

Zor bir hayatı vardı.

彼女はつらい生活を経験しました。

Bu hayatı yaşamaktan bıktım.

この生活に疲れた。

Emeklilikten sonraki hayatı mutsuzdu.

彼の定年後の生活は不幸なものであった。

Onun hayatı sorun dolu.

彼の人生は困難でいっぱいです。

O korkunç, hayatı değiştiren ve hayatı yok eden olay gördü

コンピュータが見たものは 命の危険を 伴うような恐ろしい出来事ですが

Her birimizin hayatı sekteye uğrayacak,

誰の人生にも中断はつきものです

Bir mimarın hayatı da muhteşemdir.

そして建築家の人生も 同じように素晴らしいものです

Hayatı zorlaştıran zor adımlarla karşılaşıyoruz

生命を可能にする秩序の わずかな勝算を前に

Hayatı öldürmeden ölümü nasıl yeniyorsunuz?

どうしたら 生命を根絶せずに 死を打ち負かせるんでしょう?

Hayatı olduğu gibi görmeyi öğrenmelisin.

人生をあるがままに見るようにならなければならない。

Hastanın hayatı tehlike altında idi.

患者の命が危なかった。

O sevgili hayatı için koştu.

彼女は必死になって走った。

Hayatı boyunca eğitime devam etti.

- 彼女は終生研究を続けました。
- 彼女は一生涯勉強を続けた。

Onun hayatı hakimin kararına bağlı.

彼の命は判決いかんにかかっている。

Hayatı pahasına küçük kızı kurtardı.

- 彼は彼の命を犠牲にしてその少女を助けた。
- 彼は彼の命を犠牲にしてその少女を救助した。

Bütün hayatı boyunca bekar kaldı.

- 彼女は生涯独身であった。
- 彼女は一生独身で通した。
- 彼女は一生独身のままだった。

O hasta kişinin hayatı tehlikede.

その病人の生命は危険にひんしている。

Arabalar banliyö hayatı için vazgeçilmezdir.

車は郊外の生活に欠くことが出来ないものである。

Hayatı yaşamaya değer hale getir.

- あなたのお陰で私は生き甲斐を感じます。
- 君が僕の人生を生きるに値させる。

Hayatı boyunca fakire yardım etti.

彼は生涯に渡って貧しい人々を助けた。

Kariyeri ve sosyal hayatı gittikçe gelişiyor.

今の彼は キャリアも社会生活も 順風満帆です

Başkasının değil, senin biçimlendirdiğin bir hayatı.

他の誰でもない自分が決めた人生です

Çoğu insanın hayatı çevreleri tarafından belirlenir.

たいていの人の一生は環境で決まる。

Onun oğlu, hayatı yaşamaya değer kılıyor.

彼女は息子が生きがいです。

Tüm hayatı boyunca o kasabada yaşadı.

彼女は終生その町に住んだ。

Kendi hayatı pahasına bebeğinin hayatını kurtardı.

彼女は自分の命をかけて子供の命を救った。

Bütün hayatı boyunca aynı işte kaldı.

彼は生涯同じ仕事をしている。

Kendi hayatı riske atarak arkadaşını kurtardı.

彼は自分自身の命をかけて友人を救った。

O, aile hayatı hakkında ağzı sıkıdır.

彼は自分の家庭生活に関してとても秘密主義だ。

O, bütün hayatı boyunca bekar kaldı.

- 彼は一生独身のままだった。
- 彼は一生独身で通した。
- 彼は一生独身で過ごした。

Tom bütün hayatı boyunca yalnız kaldı.

トムさんは一生独身のまま人生を暮した。

Ben öyle bir hayatı hayal edemiyorum.

そんな生活は想像できません。

O, kendi hayatı pahasına onu kurtardı.

彼は自分の命を犠牲にして彼女を救った。

Hayatı boyunca fakir insanlara yardım etti.

彼は生涯貧しい人々を助けた。

Onun hayatı uzun bir başarısızlıklar dizisiydi.

彼の生涯は長い失敗の連続だった。

Asker kendi hayatı pahasına arkadaşını kurtardı.

兵士は自分の命を犠牲にして友人を救った。

Bektaşi üzümü hayatı uzatmada etkili meyvelerdir.

スグリは長寿に有効な果物だ。

Charles gençken bir hovardalık hayatı yaşadı.

チャルズは若い時に放蕩生活に耽溺していました。

- Evlilik nasıl gidiyor?
- Evlilik hayatı nasıl?

結婚生活はどんな感じだい?

Arkadaşım kendi hayatı pahasına kızı kurtardı.

私の友人は、自分の命をかけてその少女を救った。

Tom bütün hayatı boyunca bekar kaldı.

トムは生涯独身を貫いた。

Hayatı boyunca hiç yurt dışında bulunmadı.

これまで外国に行ったことがない。

Bazıları hayatı bir tiyatro sahnesine benzetir.

人生を舞台にたとえる人もいる。

Sakin bir köy hayatı yaşamak istiyorum.

静かな田舎で暮らしたいものだ。

Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.

人の人生は、はかないものだ。

Tom hayatı yaşamaya değmezmiş gibi düşünüyor.

- トムは自分の人生に生きる価値がないような気がし始めていた。
- トムは自分の人生が生きるに値しないという感じを持ち始めた。

Tom, özel hayatı hakkında konuşmak istemiyor.

トムさん私生活のことを話したくないんです。

Birinin hobisi yoksa, hayatı harap olabilir.

趣味がないと生活があじけないものになるかもしれない。

Balina köpek balığının hayatı genelde yalnız geçer.

‎ジンベエザメは ‎通常 単独で生きる

Hayatı nasıl tasarlayacaklarını öğreten ''Play For Tomorrow''

彼は恵まれない 環境に育った子供達に

Mary Japonya'da bütün hayatı boyunca bekar kaldı.

メアリーは日本で一生独身で通した。

Bölge, manzarası ve yaban hayatı ile ünlüdür.

その地域は風景と野生動物で注目に値する。

Örgüt, yaban hayatı korumasında başlıca rol oynar.

その団体は野生動物の保護において、最も重要な役割を果たしている。

O, şimdi hastanede ve onun hayatı kritik.

彼は今入院中で、生きられるかどうかは危うい状態だ。

Evcil hayvanın olmadığı bir hayatı düşünmek zor.

ペットのいない生活なんて考えにくい。

Çoğu kişi günlük hayatı hakkında yazı yazar.

- 多くの人が日常のことについて文を書く。
- ほとんどの人が日々の生活について書いている。

O, kendi hayatı pahasına boğulan çocuğu kurtardı.

彼は自分の生死をかけて、おぼれかけた少年を救った。

Putperestler hayatı tanrılaştırdılar ve hıristiyanlar ölümü tanrılaştırdılar.

自然崇拝者は生命を、キリスト教徒は死を崇めてきました。

Onun kitabı bir ülke hayatı hikayesiyle başlıyor.

彼の本は田園生活の話から始まる。

Teyzem hayatı boyunca iyi sağlığın tadını çıkardı.

私の叔母は生涯健康に恵まれた。

Hayatı herkes için eşit derecede zorlayıcı yapmak için

神経疾患などの障害を抱えていても 誰もが同じように

Her an çok değerli çünkü hayatı çok kısa.

‎短命だからこそ一瞬が尊い

Gazeteciye göre, bu, hayatı zaman harcamaya değer yapar.

新聞記者によると人生が生きがいがあるものになるのではないですか。

Spor olmasa okul hayatı ne kadar sıkıcı olurdu!

もしスポーツがなければ学校生活はなんとつまらないものだろう。

O, kendi hayatı pahasına bile olsa başarmak istedi.

彼は健康を犠牲にしてまでも成功したいと思った。

Her şey düşünüldüğünde, babamın hayatı mutlu bir hayattı.

あらゆることを考えて見ると、私の父の人生は幸福なものだった。

Size uzun ve mutlu bir evlilik hayatı diliyorum.

いつまでもお幸せに!

Sınavlar olmasaydı, bizim okul hayatı ne kadar mutlu olurdu!

もし試験がなかったら僕たちの学校生活はなんと楽しいことだろう。

- Hayatı sahneye benzetenler var.
- Yaşamı tiyatro sahnesine benzetenler var.

人生を舞台にたとえる人もいる。

Şehir hayatı ve kırsal hayat arasında büyük bir tezat var.

都会生活と田園生活とは対照的な相違がある。

- O, bütün hayatı boyunca fakir kaldı.
- Ömrü boyunca fakirliği bitmedi.

- 彼は一生涯貧乏だった。
- 彼は終生貧乏のままだった。

- Babam hayatında hiç hasta olmadı.
- Babam hayatı boyunca hiç hastalanmadı.

- 父は今までに病気になったことがない。
- 父は今までに病気にかかったことがない。
- 父は今まで一度も病気をしたことがない。

Her şey göz önüne alındığında, babamın hayatı mutlu bir hayattı.

- あらゆることを考慮に入れれば、父の人生は幸福なものだった。
- あらゆることを考えて見ると、私の父の人生は幸福なものだった。

Bir romanın varlığının tek nedeni hayatı temsil etmek için girişimde bulunmasıdır.

小説は存在の唯一の理由は小説が人生を表現しようと真剣に試みる点にある。

Kim şarap, kadın ve şarkı sevmez; bütün hayatı boyunca aptal kalır.

英雄色を好む。

Bütün hayatı boyunca restoranda hiç yemek yemediğini söyleyen bir adamla tanıştım.

これまでの人生で一度もレストランで食事をしたことがない、という老人に出会った。