Translation of "Getirir" in Japanese

0.030 sec.

Examples of using "Getirir" in a sentence and their japanese translations:

Onu söylemek uğursuzluk getirir.

縁起でもないこと言うなよ。

...gece, beraberinde sürpriz davranışlar getirir...

‎動物は夜に別の顔を見せる

Bana bir battaniye getirir misin?

- 毛布を持ってきてください。
- 毛布を持ってきていただけますか?

Bu çiçeği Kate'e getirir misin?

ケイトにこの花を持っていってもらえますか。

Bana biraz çay getirir misin?

紅茶をいただけますか。

Alkali asitleri nötr hale getirir.

アルカリは酸を中和する。

Bana biraz su getirir misin?

お水を持ってきてください。

Bana biraz tuz getirir misin?

お塩を持ってきてもらえませんか。

Gelecek ne getirir, kimse bilemez.

一寸先は闇。

Geceleri, su onları bir araya getirir.

‎夜になると水場に集まる

Kısa bir yürüyüş seni istasyona getirir.

少し歩くと駅に出ます。

Oda 305'e kahvaltımı getirir misin?

305号室に朝食をお願いできますか。

Bana bir Japon gazetesi getirir misin?

日本語の新聞をお願いします。

O her zaman sözlerini yerine getirir.

彼は約束を果たす。

Onun hikayesi ebeveynlerimin anısını geri getirir.

彼女の話は私の両親の想い出を呼び戻してくれる。

Bana birkaç bardak getirir misin lütfen.

コップをいくつか持ってきて下さい。

çünkü beraberinde problemi çözmek için içgörü getirir.

問題解決のための本質が呈示されるからです

Bahar soğuk kıştan sonra ılıman hava getirir.

寒い冬の後、春は穏やかな天候をもたらす。

Bazı ilaçlar size faydadan çok zarar getirir.

薬によっては、役に立つどころか逆に害になるものもある。

Bana bir tane daha getirir misin, lütfen?

別のをいただけますか。

Bana başka bir sıcak havlu getirir misin?

おしぼりをもう一本ください。

Bazı İngilizce zarflar sıfat olarak işlevini yerine getirir.

英語の副詞の中には形容詞の役目をするものがある。

Onu bölmek istiyoruz.Bize onu iki tabakta getirir misin?

分けて出してもらえますか。

Tom gibi iyi bir öğrenci sınıfımıza onur getirir.

トムのようなよい生徒はわがクラスの名誉だ。

Her ne zaman gelse, o bize hediyeler getirir.

彼女は来るたびにお土産を持って来てくれる。

- Bu yeni bir soluk getirir.
- Bu fark yaratır.

それは大変な差である。

Yorum eklemek kodu okumayı daha kolay hale getirir.

コメントを付けるとコードが読みやすくなります。

Yorum eklemek şifreyi okumayı daha kolay hale getirir.

コメントを付けるとコードが読みやすくなります。

Aşırı kıskançlık beraberinde sahip olma isteği ve güvensizlik getirir.

極端な嫉妬には 支配欲と不信がついて回ります

- Aşinalık ırkları hor görür.
- Çok muhabbet tez ayrılık getirir.

- 親しさは侮りを生む。
- 慣れると軽視するようになる。
- 慣れすぎは侮りのもと。
- なれすぎはあなどりを生む。

O televizyon programı sık sık yeni sorunları gündeme getirir.

そのテレビ番組は新しい問題をよく取り上げる。

Babam kışın bile saat altıda kalkmayı kural haline getirir.

父は冬でも6時に起きることにしている。

Öğretmenin konuşması, Mary'nin daha sıkı çalışması için gayrete getirir.

先生の話に励まされてメアリーはさらに勉強した。

Çoğu sporlarda en sıkı çalışma yapan takım genellikle eve ekmek parasını getirir.

たいていのスポーツの場合、最も厳しい練習をするチームがふつう勝利を収める。

Amcam her ne zaman gelse, o bizim için bazı güzel şeyler getirir.

おじは来るときはいつでもすてきな物を持ってきてくれる。

Planın iyi görünüyor fakat asıl önemli olan şu: bize daha çok iş getirir mi?

なるほど君の計画はもっともらしく聞こえるが、肝心なのは、それで取り引きが増えるのかどうかということだ。

Erişmek için yerel internet kısıtlamalarını aşmanıza olanak tanır ve ek şifreleme, genel Wifi'ı endişesiz hale getirir.

サイト にアクセスでき ます。追加の暗号化により、パブリックWifiは安心です。

- Anahtarlarımı masanın üstüne bıraktım. Onları bana getirir misin?
- Anahtarlarımı masanın üzerinde bıraktım, onları bana getirebilir misin?

鍵をテーブルの上に置いてきました。行って取ってきてくれませんか。