Translation of "Hak" in Japanese

0.005 sec.

Examples of using "Hak" in a sentence and their japanese translations:

- Ödülü hak ediyor.
- O ödülü hak ediyor.

彼はその賞に値する。

İnsanlarınıza hak ettiğini,

社員を正しく扱い

Topluluğunuza hak ettiğini,

コミュニティに正しく接し

Ödülü hak ediyorsun.

君にはその賞を取るに値する。

Onu hak ediyorsun.

君の身から出た錆だ。

Yaşamayı hak etmiyorum.

- 私には生きる価値がない。
- 私は生きるに値しない人間だ。

çünkü bunu hak ediyorum.

その価値があるからです

ürünlerinize hak ettiğini verirseniz

製品を適切に作るなら

Ve önemsenmeyi hak ediyorlar.

大事にされるに値するからです

Başarılı olmayı hak ediyorsun.

君なら成功してもおかしくない。

O, payını hak ediyor.

彼に分け前を払うのは当然だ。

O, cezayı hak ediyor.

彼はその罰を受けるに値する。

Ödül almaya hak kazandı.

彼はその報酬を受ける資格がある。

O cezayı hak ediyor.

彼が罰せられるのは当然だ。

Tom suçlanmayı hak ediyor.

トムは非難されてしかるべきだ。

O, terfiyi hak ediyor.

彼なら昇進しても当然だ。

Okunmayı hak eden bir kitap iki kere okunmayı hak eder.

読む価値のある本は二度読む価値がある。

Onur hak ettiğimden daha fazlasıdır.

それは身にあまる光栄です。

O başarılı olmayı hak ediyor.

彼女なら成功してもおかしくない。

Yaşlı insanlar saygıyı hak ediyor.

- 老人を尊敬せねばならない。
- お年寄りは敬わなければならない。

Bu sorun, düşünülmeyi hak ediyor.

- この問題は考慮する価値がある。
- この問題は一考に値する。

- Hırsızlık yapan kişi cezalandırılmayı hak eder.
- Çalan bir kişi cezayı hak eder.

盗みを働く者は罰せられて当然だ。

Ve daha yakından incelememizi hak ediyor.

真剣に検討する価値があるでしょう

Toprak üzerindeki hak sahiplikleri, kira sözleşmeleri

土地の権利や賃貸契約等の

O iyi bir ünü hak ediyor.

彼は好評を得るだけの価値がある。

Onun suçu ölüm cezasını hak ediyor.

彼の罪は死刑に値する。

Tom aldığı her şeyi hak etti.

トムのものは全て彼が手に入れて当然のものだった。

Tom ne olduğunu bilmeyi hak ediyor.

トムは何が起こったか知る権利があるんだ。

O sana hak ettiğin cezayı verir.

- ざまあ見ろ。
- ざまあみやがれ。

Mary, Tom'u tokatladıysa hak ettiğine eminim.

メアリーがトムをひっぱたいても、それは当然の報いなんだ。

Aslında onlardan biraz daha fazlasını hak ediyorlardır.

他の人より少しだけ 価値があるという点です

Bu nokta özel bir vurguyu hak ediyor.

この点は特に強調する価値がある。

Bu hak ne pahasına olursa olsun korunmalıdır.

この権利はどんな犠牲を払っても守らなければならない。

- Çaban övgüyü hak ediyor.
- Gayretin övgüye şayan.

あなたの努力は賞賛に値する。

- Ben seni hak etmediğimi biliyorum.
- Size layık olmadığımı biliyorum.
- Sana layık olmadığımı biliyorum.
- Sizi hak etmediğimi biliyorum.

- 僕があなたに見合わないのは分かっています。
- 私はあなたにはふさわしくないことは知っている。

Aslında, yoksul, hak sahibi olmayan, soylu olmayan demek

つまり基本的に 貧しく 権利を奪われた非貴族階級は

Güney Galler Vadileri tarihinde bir hak savaşı var.

サウス・ウェールズ・バレーの歴史は 権利を勝ち取る戦いの歴史です

O, son treni kaçırmayı hak etti, oh olsun.

- 彼が終電に乗りそこなうなんていい気味だ。
- 彼が最終列車に乗り遅れたのはいい気味だ。

Genç, çocuğun hayatını kurtardığı için övgüyü hak etti.

少年はこの子供の命を救ったことに対して賞賛に値する。

İndirime hak kazanmak için ne kadar erken rezervasyon yapmalıyım?

何日前までに予約すれば格安料金の対象になりますか。

Bugün herkes eğitimi herkes için bir hak olarak görüyor.

- 今日、誰でも教育は万人の権利だとみなしている。
- 今日、だれでも教育は万人の権利だと見なしている。

- John tablo üzerinde hak iddia etti.
- John tabloyu sahiplendi.

ジョンはその絵の所有権を主張した。

Bu güzel günlerden bir gün o sadece hak ettiğini alacak.

近いうちに彼は当然の報いを受けることになります。

Generallerinin ve birliklerinin minnettarlığım üzerine sonsuza kadar hak iddia ettiğini söyleyin ."

彼の将軍と彼の軍隊が私の感謝の気持ちで永遠の主張を得た ことを元帥に伝えてください 。」

Daha önce birkaç evlilik yaptım ama hiçbiri bana hak ettiğim mutluluğu vermedi.

私は既に何度も結婚生活というものを経験したが、その中のどれ一つとして私が享受すべき幸福を与えてくれるものではなかった。

Sen hep yalan söylüyorsun, insanların seni ciddiye almamalarının sebebi bu. Sen hak ettiğini alırsın.

嘘ばっかりついてるから、皆に総すかんを食うんだ。自業自得だよ。

Sadece başka biri kötü bir şey yaptığı için kötü bir şey yapmanız hak değildir.

他人が悪い事をしているからといって自分もそうしてよいということにはならない。

- Bir insanın yaşama hakkı varsa öyleyse bir insanın aynı zamanda ölme hakkı da olmalı. Eğer yoksa, o zaman yaşamak bir hak değil ama bir zorunluluktur.
- Bir insanın yaşama hakkı varsa, aynı zamanda ölme hakkı da olmalı. Eğer yoksa; o zaman yaşamak bir hak değil, zorunluluktur.

もし生命の権利というものがあるなら、死についての権利もあることになる。そうでなければ生命の権利は権利ではなく義務になってしまうだろう。