Translation of "Ediyorlar" in English

0.009 sec.

Examples of using "Ediyorlar" in a sentence and their english translations:

- Onlar kavga ediyorlar.
- Kavga ediyorlar.

- They're fighting.
- They are fighting.

- Onlar dans ediyorlar.
- Dans ediyorlar.

- They're dancing.
- They are dancing.

Kavga ediyorlar.

They're fighting.

Dans ediyorlar.

They're dancing.

- Beni hasta ediyorlar.
- Beni rahatsız ediyorlar.

They make me sick.

- Ağladıklarını inkar ediyorlar.
- Bağırdıklarını inkar ediyorlar.

- They deny that they cried.
- They deny they cried.

Yaralanmaya hücum ediyorlar.

they're rushing toward an injury.

Onlar sohbet ediyorlar.

They are having a chat.

Onlar dans ediyorlar.

They are dancing.

Neye dans ediyorlar?

What are they dancing to?

Hırsızı takip ediyorlar.

They are pursuing the robber.

Aramaya devam ediyorlar.

They keep calling.

Beni takip ediyorlar.

They're watching me.

Neyi prova ediyorlar?

What are they rehearsing?

Çocuklarını terk ediyorlar.

They abandon their children.

Paralarını ziyan ediyorlar.

They waste their money.

Kazandıklarını iddia ediyorlar.

- They claim that they won.
- They claim they won.

- Onlar kavga ediyorlar.
- Onlar kavga ediyor.
- Kavga ediyorlar.

They are fighting.

Beyler desteklemeye devam ediyorlar

The men keep supporting.

Alt yapıları kontrol ediyorlar.

such as the main port in Sri Lanka.

Tüm kaynaklarını seferber ediyorlar.

for as long as bondage and jail cells existed.

Atalarının izlerini takip ediyorlar.

Following in the footsteps of her ancestors.

Ve önemsenmeyi hak ediyorlar.

and they deserve to be cared for.

Yani yine göz ediyorlar

so they're eyeing again

Yarın Tokyo'ya hareket ediyorlar.

They are leaving for Tokyo tomorrow.

Onlar daktiloları monte ediyorlar.

They assemble typewriters.

Onlar bunu hak ediyorlar.

They deserve it.

Onlar bize ateş ediyorlar.

They're firing at us.

Onlar flört ediyorlar mı?

Are they going out?

Onlar bizi takip ediyorlar.

They're coming after us.

Ne kadar teklif ediyorlar?

How much are they offering?

Onlar bana ateş ediyorlar.

They're shooting at me.

Kesinlikle birbirlerinden nefret ediyorlar.

They absolutely detest each other.

Sarılarak sevgilerini ifade ediyorlar.

They're expressing their love by hugging.

Anne babam kavga ediyorlar.

- My parents are quarrelling.
- My parents are quarreling.

Turistler müzeyi ziyaret ediyorlar.

The tourists visit the museum.

Onlar neden şikayet ediyorlar?

Why are they complaining?

Onlar akrabaları ziyaret ediyorlar.

They are visiting relatives.

Onlar Tom'u takip ediyorlar.

They're watching Tom.

Onlar beni rahatsız ediyorlar.

They bother me.

Onlar benden nefret ediyorlar.

They hate me.

Onlar Tom'dan nefret ediyorlar.

They hate Tom.

Onlar bizden nefret ediyorlar.

They hate us.

Onlar kadınlardan nefret ediyorlar.

They hate women.

Onlar beni takip ediyorlar.

They're following me.

Onlar bizi terk ediyorlar.

They're leaving us.

Onlar hızlı hareket ediyorlar.

They're moving fast.

Onlar neden kavga ediyorlar?

Why are they fighting?

Onlar ondan nefret ediyorlar.

They hate her.

Onlar buğday harman ediyorlar.

They are threshing wheat.

Çocuklarım buğday harman ediyorlar.

My children are threshing wheat.

Onlar örnekleri analiz ediyorlar.

They're analyzing the samples.

Küçük şeyleri takdir ediyorlar.

They appreciate the little things.

Küçük bankalar mücadele ediyorlar.

Small banks are struggling.

Benimle acımasızca alay ediyorlar.

They tease me mercilessly.

Onlar kutlamayı hak ediyorlar.

They deserve to celebrate.

Onlar özgürlüklerinden nefret ediyorlar.

They hate your freedoms.

Bütün gece dans ediyorlar.

They dance all night.

Meşgul olduklarını iddia ediyorlar.

They claim they were busy.

Geleceği görebileceklerini iddia ediyorlar.

- They claim that they can see the future.
- They claim they can see the future.

- Seni takip ediyorlar.
- Sizi takip ediyorlar.
- Seni izliyorlar.
- Sizi izliyorlar.

They're watching you.

- Havaalanı çalışanları grev yapmakla tehdit ediyorlar.
- Havalimanı çalışanları grev yapmakla tehdit ediyorlar.
- Havalimanı çalışanları grevle tehdit ediyorlar.

Airport workers are threatening to strike.

Tehlikeli tehditler olmaya devam ediyorlar.

they remain dangerous threats.

Benzer şekilde tahıl muhafaza ediyorlar,

they store their grain in similar ways,

Sadece bölgeyi kutsal kabul ediyorlar

they only accept the region as sacred

Erkek kardeşler birbirlerinden nefret ediyorlar.

The brothers hate each other.

İşçiler çalışma şartlarından şikayet ediyorlar.

- The laborers are murmuring against their working conditions.
- The workers are complaining about their working conditions.

Onun gitmesi gerektiğinde ısrar ediyorlar.

They insist that he should go.

Birkaç politikacı hatalarını kabul ediyorlar.

Few politicians admit their mistakes.

Müşteriler hizmet hakkında şikayet ediyorlar.

The customers are complaining about the service.

Bize Rus diye hitap ediyorlar.

They call us Russians.

Çocuklarım sizi rahatsız ediyorlar mı?

Have my kids been annoying you?

Onlar Kanadalı olduklarını iddia ediyorlar.

They claim they're Canadians.

Hong Kong'ta insanlar protesto ediyorlar.

People are protesting in Hong Kong.

Onlar gerçekten birbirlerinden nefret ediyorlar.

They really hate each other.

Onlar her zaman kavga ediyorlar.

They're always fighting.

Tom ve Mary sohbet ediyorlar.

Tom and Mary are talking.

Tom ve Mary dans ediyorlar.

Tom and Mary are dancing.

Tom ve Mary kahvaltı ediyorlar.

Tom and Mary are eating breakfast.

Onlar bir ev inşa ediyorlar.

- They are building a house.
- They're building a house.

Oğullarının şehirdeki güvenliğinden endişe ediyorlar.

They have a degree of concern about their son's safety in the city.

Onlar size dikkat ediyorlar mı?

Are they taking care of you?

Onlar sana dikkat ediyorlar mı?

Are they taking good care of you?

İnsanlar çok fazla şikayet ediyorlar.

People complain too much.

Birine rüşvet verdiğimi iddia ediyorlar.

They're alleging I bribed someone.

Onlar ne hakkında şikayet ediyorlar?

What are they complaining about?

Onlar daha iyisini hak ediyorlar.

They deserve better.

Tom ve Mary kavga ediyorlar.

Tom and Mary are fighting.

Onlar seni meşgul ediyorlar mı?

Are they keeping you busy?

Tom ve Mary flört ediyorlar.

Tom and Mary are dating.

Onlar Tom hakkında endişe ediyorlar.

They are concerned about Tom.

Onlar her zaman şikâyet ediyorlar.

- They are always complaining.
- They're always complaining.

Yeni bir meydan inşa ediyorlar.

They're building a new square.

Kediler vakum temizleyicilerden nefret ediyorlar.

Cats hate vacuum cleaners.

Onlar bir eğitimi hak ediyorlar.

They deserve an education.