Translation of "Alışkın" in Japanese

0.004 sec.

Examples of using "Alışkın" in a sentence and their japanese translations:

İngilizler kuyruklarda durmaya alışkın.

英国人は列を作って並ぶのに慣れている。

Bob, çok çalışmaya alışkın.

ボブはつらい仕事に慣れている。

O seyahat etmeye alışkın.

- 彼は旅をする事に慣れています。
- 彼は旅慣れている。

Aktörler kendini göstermeye alışkın.

俳優は人前に出る事になれている。

Erken kalkmaya alışkın değilim.

私は朝早く起きるのに慣れていない。

Şehir seslerine alışkın değilim.

私は都会の騒音に慣れていない。

Zor işe alışkın değilim.

私はきつい仕事には慣れていない。

Babam seyahat etmeye alışkın.

父は旅慣れしている。

Tom çocuklarla konuşmaya alışkın.

トムは子ども相手に話すのに慣れている。

Baharatlı yiyeceğe alışkın değilim.

スパイスの効いた料理には慣れていません。

Bunu yapmaya alışkın değilim.

慣れないことやるもんじゃないな。

- Bu adamlar sıkı çalışmaya alışkın.
- Bu adamlar zor işe alışkın.

- この男たちははげしい仕事に慣れている。
- この男たちはきつい仕事に慣れている。

Mary alay edilmeye alışkın değildir.

メアリーはからかわれることに慣れていない。

Küçük çocuk yetişkinlerle konuşmaya alışkın.

その坊やは大人と話をするのに慣れている。

Ben erken kalkmaya alışkın değilim.

- 早起きには慣れてないんだ。
- 私は早起きすることになれていない。

Kahveyi şekersiz içmeye alışkın değilim.

私は砂糖を入れずにコーヒーを飲むのに慣れていません。

Tom şehir hayatına alışkın değil.

トムは都市での生活に不慣れです。

Tom şehirde yaşamaya alışkın değil.

トムは都市での生活に不慣れです。

Toplum içinde konuşmaya alışkın değilim.

- 私は人前で話をするのに不慣れだ。
- 人前で話すのに慣れていないだ。

Tom yalınayak yürümeye alışkın değildir.

トムは裸足で歩くのに慣れていない。

Onlar yazın nemli iklimine alışkın.

彼らは夏のじめじめした気候に慣れている。

Kız kardeşim yemek pişirmeye alışkın değildir.

- 私の妹は料理に慣れていない。
- 私の姉は料理に慣れていない。

Ben uzun mesafeler yürümeye alışkın değilim.

- 長距離の歩行には慣れていない。
- 長距離を歩くのには慣れていない。

Herkesin önünde konuşma yapmaya alışkın değilim.

私は公衆の面前で演説するのに慣れてない。

Herkesin önünde konuşmaya alışkın olmadığını söyledi.

彼は人前で話すことになれていないと言った。

Mary genelde alay edilmeye alışkın değildir.

メアリーは他人の前でからかわれることに慣れていない。

Ken Takakura yeni işine alışkın değildi.

高倉謙は新しい仕事になれてなかった。

İş mektubu yazmaya henüz alışkın değilim.

私はまだビジネスレターを書く事に慣れていない。

- Gece geç saatlere kadar kalmaya alışkın değilim.
- Gece geç saatlere kadar uyanık kalmaya alışkın değilim.

- 僕は夜更かしをする事になれていない。
- ぼくは夜更かしする事に慣れていない。
- 遅くまで起きてるのに慣れてないんだよ。

Hırsız gece geç saatlere kadar yatmamaya alışkın.

その泥棒は夜更かしすることに慣れている。

Kız tek başına her şeyi çalmaya alışkın.

その女の子は一人ぼっちで遊ぶことに慣れている。

Öyle kaba bir biçimde konuşulmaya alışkın değilim.

私はそんな不作法なやり方で話しかけられることになれていない。

"Gece gündüz çalışmaya alışkın değilim." "Yakında buna alışacaksın."

「私は昼も夜も働くのにまだ慣れてない」「すぐに慣れるよ」

Bu kadar kaba bir şekilde konuşulmaya alışkın değilim.

私はそんな失礼な話しかけられ方に慣れていない。

Jim henüz yolun sol tarafında sürmeye alışkın değil.

ジムはまだ路上での左側運転に慣れていない。

Sen şimdiye kadar yemek çubuklarını kullanmaya oldukça alışkın olmalısın.

箸の使い方にはもうすっかりお慣れになったでしょう。

- O uzun mesafe yürümeye alışkın.
- Uzun mesafeleri yürümeye alışkındır.

彼は長い距離を歩くのに慣れている。

- Bana gülünmesine alışkın değilim.
- Komik duruma düşmeye alışık değilim.

- 人から笑われるのに慣れていない。
- 笑いものにされるのは好きじゃない。

O bir ilkokul öğretmeni bu yüzden o çocuklarla ilgilenmeye alışkın.

彼は小学校の教師だ。だから子どもの扱い方になれている。

- Tek başına yaşıyordu.
- Yalnız yaşamaya alışkın.
- O yalnız yaşamaya alışkındır.

彼女は一人暮らしになれている。

Johnny sadece birkaç ay önce İspanya'ya taşındı, o henüz İspanyolca konuşmaya alışkın değil.

ジョニーはほんの数ヶ月前にスペインへ引っ越してきたばかりで、スペイン語を話すことにまだ慣れていません。