Translation of "Alışkın" in Spanish

0.009 sec.

Examples of using "Alışkın" in a sentence and their spanish translations:

Ona alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a eso.

İngilizler kuyruklarda durmaya alışkın.

Los británicos están acostumbrados a hacer cola.

Bob, çok çalışmaya alışkın.

Bob está acostumbrado al trabajo duro.

O seyahat etmeye alışkın.

Él está acostumbrado a viajar.

Aktörler kendini göstermeye alışkın.

Los actores están acostumbrados a aparecer en público.

Erken kalkmaya alışkın değilim.

- No estoy acostumbrado a levantarme temprano.
- No estoy acostumbrada a levantarme pronto.

Zor işe alışkın değilim.

Yo no estoy acostumbrado a trabajar duro.

Baharatlı yiyeceğe alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a la comida picante.

Tom seyahat etmeye alışkın.

Tom está acostumbrado a viajar.

Bunu yapmaya alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a hacer esto.

Karar vermeye alışkın değilim.

No acostumbro a tomar decisiones.

- Bu adamlar sıkı çalışmaya alışkın.
- Bu adamlar zor işe alışkın.

Estos hombres están acostumbrados al trabajo duro.

Mary alay edilmeye alışkın değildir.

Mary no está acostumbrada a que se rían de ella.

Küçük çocuk yetişkinlerle konuşmaya alışkın.

El niñito está acostumbrado a hablar con adultos.

Ben erken kalkmaya alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a levantarme temprano.

Uzun mesafeleri yürümeye alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a caminar distancias largas.

Ben böyle davranılmaya alışkın değilim.

- No estoy acostumbrada a que me traten así.
- No estoy habituado a que me traten de esa forma.

Kahveyi şekersiz içmeye alışkın değilim.

- No acostumbro tomar café sin azúcar.
- No estoy acostumbrado a tomar el café sin azúcar.

Toplum içinde konuşmaya alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a hablar en público.

Bu tür yemeğe alışkın değilim.

No estoy acostumbrada a este tipo de comida.

Herkesin içinde konuşmaya alışkın değilim.

No estoy acostumbrada a hablar en público.

Bu tür soğuğa alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a un frío así.

Bu tür sıcaklığa alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a un calor así.

Tom yalınayak yürümeye alışkın değildir.

Tom no está acostumbrado a caminar a pie descalzo.

Tom motosiklete binmeye alışkın değildir.

Tom no está acostumbrado a montar una moto.

Tom geceleri çalışmaya alışkın değil.

Tom no está acostumbrado a trabajar por la noche.

Onlar yazın nemli iklimine alışkın.

Ellos están acostumbrados al clima húmedo del verano.

Bütün gece çalışmaya alışkın değilim.

- No estoy acostumbrado a trabajar toda la noche.
- No estoy acostumbrada a trabajar toda la noche.

Tom ayakkabı giymeye alışkın değil.

Tom no está acostumbrado a usar zapatos.

Tom Japon yiyecekleri yemeğe alışkın değildi.

Tom no estaba acostumbrado a comer comida japonesa.

Ben uzun mesafeler yürümeye alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a caminar largas distancias.

Herkesin önünde konuşmaya alışkın olmadığını söyledi.

Dijo que no estaba acostumbrado a hablar en público.

- Gece geç saatlere kadar kalmaya alışkın değilim.
- Gece geç saatlere kadar uyanık kalmaya alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a quedarme hasta tarde de noche.

Kız tek başına her şeyi çalmaya alışkın.

La niña está acostumbrada a jugar sola.

Henüz Bayan Jackson olarak çağrılmaya alışkın değilim.

Yo todavía no me he acostumbrado a que me llamen la señora Jackson.

Bu kadar büyük bir kamyonu sürmeye alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a conducir un camión tan grande.

Jim henüz yolun sol tarafında sürmeye alışkın değil.

Jim todavía no está acostumbrado a conducir por la izquierda.

- Tek başına yaşıyordu.
- Yalnız yaşamaya alışkın.
- O yalnız yaşamaya alışkındır.

Ella está acostumbrada a vivir sola.

- Bir treylerde yaşamaya alışkın olduğunuzu düşünüyordum.
- Bir karavanda yaşamaya alıştığınızı düşünüyordum.

Pensé que estabas acostumbrado a vivir en un remolque.

Anlamıyorum ve anlamamaya alışkın değilim. Lütfen onu bir kez daha açıkla.

No entiendo, y no estoy acostumbrado a no entender. Por favor explíquelo una vez más.