Translation of "çoğunu" in Japanese

0.008 sec.

Examples of using "çoğunu" in a sentence and their japanese translations:

Gelirinin çoğunu kitaplara harcar.

彼女は本に収入の大部分を費やす。

O adamlarının çoğunu kovdu.

彼は従業員のほとんどを首にした。

Başarısının çoğunu karısına borçludur.

彼の成功は奥さんの力によるところが大きい。

Parasının çoğunu elbiselere harcar.

彼女は服装に大部分のお金を使う。

- Ben onun çevirideki romanlarının çoğunu okudum.
- Onun çevrilmiş romanlarının çoğunu okudum.

私は彼の小説の多くを翻訳で読んだ。

Hayatının çoğunu yurt dışında yaşadı.

- 彼は人生の大半を外国で暮らした。
- 彼は人生の多くを海外で過ごした。

O erkeklerin çoğunu işten kovdu.

彼は従業員の大部分を解雇した。

Joe zamanının çoğunu spora harcar.

ジョーはほとんどの時間をスポーツに費やしている。

O fırsatlarının çoğunu kendi yarattı.

彼は彼の機会を最大限利用した。

Zamanınızın çoğunu ne yaparak geçirirsiniz?

- 自分の時間はほとんど何をして過ごしますか。
- 自由な時間は何につぎ込んでいますか?

İş onun zamanının çoğunu tüketir.

彼は仕事に時間のほとんどをとられてしまう。

Onun ilk romanının çoğunu biz düşündük.

我々は彼の最初の小説を高く評価した。

Posta treni yangında postasının çoğunu kaybetti.

火災で郵便列車は郵便物の大半を焼失した。

Kitaplar onun odasının çoğunu meşgul ediyor.

本が彼の部屋の大部分を占めている。

Bu işin zamanımın çoğunu alacağından korkuyorum.

この仕事に私の時間の大半は食われてしまいそうだ。

Amerikalılar boş zamanlarının çoğunu evde geçirirler.

アメリカ人は自由な時間の大部分を家で過ごす。

Filler gündüzleri vakitlerinin çoğunu gölgede beslenerek geçirir.

‎日中は木陰で ‎餌を食べて過ごしている

Okul, her gün vaktimizin çoğunu geçirdiğimiz yerdir.

学校、私達が毎日、ほとんどの時間を過ごす場所だ。

Yaşlı adam zamanının çoğunu gençliğine bakarak geçirdi.

その老人はほとんどの時間を青春時代を回顧して過ごした。

Biz akşamın çoğunu tatilimiz hakkında konuşarak geçirdik.

その夜の大半を、私たちは休暇のことを話し合って過ごした。

O, hayatının çoğunu yoksul insanlara bakarak geçirdi.

彼女は人生のほとんどを貧しい人々の世話をするために費やした。

Japonya ham maddelerinin çoğunu ithal etmek zorunda.

- 日本は材料のほとんどを輸入しなければならない。
- 日本は原材料のほとんどを輸入しなければならない。

Gençken vaktinizi çoğunu en iyi şekilde değerlendirmelisiniz.

若い間は自分の時間をできるだけ有効に使わなければならない。

Çin, ABD'nin geri dönüştürülebilir ürünlerinin çoğunu ithal ediyordu

中国はかつて 大量の資源ゴミを アメリカから輸入していましたが

İki gün sonra, Waterloo'da Napolyon, savaşın taktiksel idaresinin çoğunu

2日後、ワーテルローで、ナポレオンは戦いの戦術的処理の多くを

Çocukluğumun çoğunu kayalık havuzlarında geçirdim. Sığ yosun ormanlarına dalardım.

‎当時はよく潮溜りに行き ‎浅いケルプの森に潜った

O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı.

彼は人生のほとんどを敵と戦ってすごしてきた勇敢な戦士だった。

Kitabı kütüphaneden ödünç aldım ama henüz onun çoğunu okumadım.

私は図書館から本を借りたがまだそれをあまり読んでいない。

Susan bir kuş kadar yer ve yemeğinin çoğunu tabakta bırakır.

スーザンは何も食べないで、お皿の上はほとんど残っているよ。

Ellie o şairi seviyor. O, onun şiirlerinin çoğunu ezbere biliyor.

エリーはその詩人が大好きです。彼女は彼の詩の多くを覚えています。

Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.

彼に会う前にピサロは町の近くに部下と銃をたくさん隠した。

Tom Mary'ye cevap veremediği birkaç soru sordu, ama o onun sorularının çoğunu yanıtlayabildi.

トムはメアリーにいくつか答えられない質問もしたが、メアリーは大半の質問には答えることができた。

Babamın küçük kütüphanesi çoğu polemik tanrılığı içeren kitaplardan oluşuyordu, onların çoğunu okudum. esas oluşuyordu.

父のわずかの蔵書は主に論争神学の本から成り立っていたが、その大半を読んでいた。

İnsanlara "Lise yıllarında en çok pişman olduğunuz şey nedir?" diye sorduğumda, hemen hemen hepsi aynı şeyi söylerler: Zamanımızın çoğunu boşa harcadık.

高校時代について最も後悔することを人々に尋ねると大抵の人は決まってこう言う。時間を無駄にしすぎていた、と。