Translation of "çıkmak" in Japanese

0.015 sec.

Examples of using "çıkmak" in a sentence and their japanese translations:

Onunla çıkmak istiyorum.

- 彼女と一緒に出掛けたいな。
- 彼女と付き合いたいな。
- 彼女とデートしたいな。

Dışarı çıkmak istiyorum.

- 外出したいな。
- 出かけたいな。

Seninle çıkmak istiyorum.

君とデートしたいな。

Buradan çıkmak istiyorum!

こんな所出よう!

Tom'la çıkmak istiyorum.

トムとデートしたいな。

Canım dışarı çıkmak istemiyor.

- 外出をする気がしない。
- 出かける気分じゃないんだ。

Ben dışarı çıkmak istiyorum.

遊びに行きたい。

Çocuklar dışarı çıkmak istediler.

子供たちは外に出たかった。

O, dışarı çıkmak üzereydi.

彼女は外出しようとしていた。

Seyahatlara çıkmak çok eğlenceli.

旅行に行くのはとても楽しい。

Şimdi yataktan çıkmak istemiyorum.

ベッドから出たくない。

Onlar yataktan çıkmak istemiyor.

彼らはベッドから出たくありませんでした。

Yurt dışına çıkmak istiyorum.

- 私は外国に行きたい。
- 海外に行きたい。

Dışarı çıkmak istemiyor musun?

出かけないか。

Ben dışarı çıkmak istemiyorum.

- 私は外出したくない。
- 外に出たくないんだ。

O, onunla çıkmak istiyor.

彼は彼女とデートしたいと思っている。

Şimdi dışarı çıkmak imkansız.

今出かけるのは無理だ。

- O, zaten dışarı çıkmak istedi.
- Yine de dışarı çıkmak istedi.

彼女はとにかく出かけたかった。

- Yürüyüşe çıkmak için tatilden yararlanalım.
- Yürüyüşe çıkmak için tatilden istifade edelim.
- Yürüyüşe çıkmak için tatilden faydalanalım.

休暇を利用してハイキングに行こう。

- Dışarı çıkmak için özgürsün.
- Dışarı çıkmak için özgürsünüz.
- Dışarı çıkmakta serbestsin.

君は勝手に出かけていいよ。

Ağlayan bebeklerle başa çıkmak zordur.

泣いている赤ん坊は手に負えない。

Hayvan, kafesten çıkmak için çabaladı.

その動物は檻から出ようともがいた。

Bu gemi sefere çıkmak üzeredir.

- その船は出航しようとしている。
- その船はまさに出帆しようとしている。

Dün dışarı çıkmak zorunda kaldım.

私は昨日やむをえず外出せざるをえなかった。

Canım bugün dışarı çıkmak istiyor.

今日は出かけたい気分だ。

Bugünlerde canım dışarı çıkmak istemiyor.

このところあまり外出する気がしない。

Dışarı çıkmak yerine evde kaldım.

私は外出せずに家にいた。

O aradığında evimden çıkmak üzereydim.

私が家を出ようとしたときに、彼女から電話があった。

Telefon çaldığında, dışarı çıkmak üzereydim.

私が出かけようとしているときに電話が鳴った。

Canım gerçekten dışarı çıkmak istemiyordu.

- あまり出かけたくなかった。
- あまり出かける気分じゃなかった。

Soğuk sabahlarda yataktan çıkmak zordur.

寒い朝は起きるのが辛い。

O, zaten dışarı çıkmak istemiyordu.

彼女はとにかく外出したくなかった。

Dışarı çıkmak için kepimi giydim.

私は外に出るために帽子をかぶった。

Telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydim.

- 私が出かけようとしているときに電話が鳴った。
- 外出しようとしていると、電話が鳴った。

Onun canı yürüyüşe çıkmak istedi.

彼女は散歩したい気分だった。

Dışarı çıkmak için hazır mısınız?

- 出かける準備はできていますか。
- 出かける準備はできた?

Karşı çıkmak için hasta savunucularıyla çalıştı.

あまりにも薬が高かったからです

Tamam, yarıktan çıkmak için buradan gideceğiz.

峡谷(きょうこく)の出口だぞ

AB'den çıkmak için oy verdiğini söyledi

彼は 自分が離脱に票を投じたのは

Koltuktan çıkmak için biraz ayağa kalktım.

席を立ちかけて腰を浮かした。

O beni görmeye geldiğinde çıkmak üzereydim.

- 出かけようとしている所へ彼が訪ねてきた。
- 私が出かけようとしていると彼がやってきた。

Bu akşam canım dışarı çıkmak istemedi.

今夜は出かける気分じゃない。

Onlara karşı çıkmak hiçbir şeye yaramaz.

あの人達に反抗しても無駄ですよ。

Ben bir yürüyüşe çıkmak havasında değilim.

私は散歩に行く気など無い。

Sen telefon ettiğinde ben çıkmak üzereydim.

- 君から電話がかかってきた時、私は出かけようとしていた。
- あなたの電話が鳴ったときまさに出かけようとするところだった。
- 君が電話した時、私はすぐに出かけようとしていた。

Yağmur yağıyor ama dışarı çıkmak istiyorum.

雨が降っているが、私は外出したい。

Durumla başa çıkmak benim için zor.

その事件を処理するのは私には難しい。

Nakagawa onu aradığımda dışarı çıkmak üzereydi.

中川君を訪問したとき彼は出かけようとしていた。

Benimle bir geziye çıkmak ister misin?

旅行に一緒に行きませんか。

Şimdi dışarı çıkmak için çok geç.

今出かけるのには遅すぎる。

Şu anda canım dışarı çıkmak istemiyor.

- 私は今は外へ出たくない。
- 今は外出したくない気分だ。
- 今は出かける気分じゃない。

Bu sabah canım dışarı çıkmak istemiyor.

- 今朝は出かけたくない気分だ。
- 今朝は出かけたくない気持ちだ。

O, dışarı çıkmak için şapkasını giydi.

彼女は外出するための帽子をかぶりました。

Bu öğleden sonra dışarı çıkmak istemiyorum.

- 午後は外へ出たくない。
- 今日の午後は外に出たくない。

Biz yamaçlardan çıkmak ve inmek zorundaydık.

- 私達は坂を行ったり来たりし続けた。
- 私たちは坂を上がったり下がったりしなければならなかった。

Dün dışarı çıkmak yerine evde kaldı.

昨日は彼女は外出しないで家にいた。

Canım bu gece dışarı çıkmak istemiyor.

- 私は今晩は出かける気がしない。
- 今夜は出かける気分じゃない。
- 今夜は外出する気になれない。
- 今晩外出したいと思わない。
- 今晩は出かける気分ではない。
- 今晩、外出したいとは思わない。

Bir gün yurt dışına çıkmak isterim.

いつか外国へ行きたいものだ。

Canım yürüyüş için dışarı çıkmak istiyor.

- 散歩に出かけたい気がする。
- 散歩にでも行きたいな。

Tam dışarı çıkmak istediğimde yağmur yağacaktı.

ちょうど出かけたいとおもったら雨が降った。

Jim güneydoğu Asya gezisine çıkmak üzere.

ジムは東南アジアの旅行に行こうとしている。

Bu sabah canım yürüyüşe çıkmak istemiyor.

けさは散歩に行きたくない気分だ。

Yağmur yağmasına rağmen dışarı çıkmak zorundaydım.

かりに雨が降っても私は行くつもりです。

- Dışarı çıkmak yerine tüm gün evde oturdu.
- Dışarı çıkmak yerine bütün gün evde kaldı.

彼は出かけないで一日中家にいた。

Bu tünelden çıkmak için ışığı takip edeceğiz.

トンネルからの光を追って 出よう

Bu gece benimle dışarı çıkmak ister misin?

今夜、私と一緒に出かけませんか?

Aslan kafesinden dışarı çıkmak için mücadele etti.

ライオンはオリから出ようともがいた。

Yürüyüşe çıkmak için en iyi mevsim sonbahardır.

ハイキングは秋に限る。

Üzgünüm fakat canım bugün dışarı çıkmak istemiyor.

- すみませんが、今日は出かける気がしないんです。
- ごめんなさい、今日は出かける気分じゃないの。
- 悪い、今日は出かける気分じゃないんだ。

Tam dışarı çıkmak üzereyken yağmur yağmaya başladı.

ちょうど出かけようとしたら、雨が激しく降り出した。

Ben eve geldiğimde babam dışarı çıkmak üzereydi.

私が帰宅したとき、父はちょうど出かけるところだった。

Bu yağmurda dışarı çıkmak söz konusu değil.

- この雨の中を外出などできるものじゃない。
- この雨の中を外出することはとてもできないことです。

Telefon çaldığında Tom tam dışarı çıkmak üzereydi.

電話が鳴ったとき、トムはちょうど家を出ようとしていた。

Buradan çıkmak için başka yol var mı?

ここから出る別の方法はありますか?

Böylesine bir günde canım dışarı çıkmak istemiyor.

こんな日には外出したくない。

Peki bu madenden çıkmak için hangi yolu kullanmalıyız?

鉱山から出るにはどちらが いい選択だ?

UV ışığı kullanarak akrep avına çıkmak istiyorsunuz demek?

UVライトで つかまえたいんだな

Hasta hissediyorum ama böyle iken dışarı çıkmak istiyorum.

気分が悪いけどやはり出かけるつもりです。

Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.

可能ならば私は世界一周旅行をしてみたい。

O kadar soğuktu ki kimse dışarı çıkmak istemedi.

とても寒かったので誰も外に出たがらなかった。

Aynı kural bir yolculuğa çıkmak için de geçerlidir.

旅行に出かけるときにも同じ規則が当てはまる。

Onun sorunla başa çıkmak için yeterli deneyimi yoktu.

彼にはその問題に対処する十分な経験がなかった。

Onun dışarı çıkmak için ana nedeni Patty'yi görmekti.

彼が出かける主要な理由はパティに会うことだった。

Öğle yemeğini yedikten sonra, dışarı çıkmak için hazırlandı.

昼食をとった後、彼女は出かける用意をした。

Ben bir gün Carnegie Hall'da sahneye çıkmak istiyorum.

いつかカーネギーホールで演奏してみたいです。

Emin olamıyorum ama Tom Mary ile çıkmak istiyor.

確かではないけど、トムはメアリーと付き合いたいんだと思う。

Bıktım artık. Bugün bütün yaptığım şikayetlerle başa çıkmak.

今日も一日クレーム処理ばかりで、もうくたくた。

- Yurt dışına çıkmak istiyorum.
- Yurt dışına gitmek istiyorum.

- 私は外国へ行きたい。
- 私は外国に行きたい。
- 外国へいきたい。
- 海外に行きたい。

Polis isyanla başa çıkmak için hemen harekete geçti.

警察は暴動に対処するため迅速な行動をとった。

Sen telefon ettiğinde ben sadece alışverişe çıkmak üzereydim.

私がちょうど買い物に出かけようとしていたら、あなたから電話があった。

Ya da belki sokağa çıkmak üzere olan bir çocuk.

あるいは子供が道に飛び出す事を 想像してください

Bu yol, buradan çıkmak için en iyi şansım olacak.

これが最善の選択だろう

Bir yerde içki içmek için dışarı çıkmak ister misiniz?

どこかで一杯どう?