Translation of "Beraber" in Italian

0.013 sec.

Examples of using "Beraber" in a sentence and their italian translations:

Beraber gülelim.

Ridiamo insieme!

Beraber oturalım.

Sediamoci assieme.

Bunu beraber kucaklayalım.

Abbracciamolo assieme.

Oğlunla beraber çalışıyorum.

- Lavoro con tuo figlio.
- Io lavoro con tuo figlio.
- Lavoro con suo figlio.
- Io lavoro con suo figlio.
- Lavoro con vostro figlio.
- Io lavoro con vostro figlio.

Bunu beraber yapacağız.

Lo faremo assieme.

Parkta, köpekleriyle beraber.

- È con i suoi cani nel parco.
- È con i suoi cani al parco.

Başka köpeklerle beraber etrafta beraber koşarak geçen zamanlar.

tempi passati a correre con altri cani.

Beraber kahvaltı edelim mi?

Facciamo colazione insieme?

Bu problemi beraber çözelim.

- Risolviamo questo problema assieme.
- Risolviamo questo problema insieme.

Onlar tatile beraber gitti.

- Sono andati in vacanza assieme.
- Sono andate in vacanza assieme.
- Andarono in vacanza assieme.
- Sono andati in vacanza insieme.
- Sono andate in vacanza insieme.
- Andarono in vacanza insieme.

Onunla beraber görünmek istemiyorum

- Non voglio essere visto in sua compagnia.
- Io non voglio essere visto in sua compagnia.
- Non voglio essere vista in sua compagnia.
- Io non voglio essere vista in sua compagnia.

- Beraber yürüyelim.
- Birlikte yürüyelim.

- Camminiamo assieme.
- Passeggiamo assieme.

Siz beraber değil miydiniz?

- Non eravate assieme?
- Non eravate insieme?

Yaşadığı deneyimi onunla beraber yaşayabiliyorduk,

abbiamo creato un'esperienza insieme a lui,

üniversitede laboratuvarda öğrencilerle beraber değil

non con gli studenti nel laboratorio dell'università,

Ara sıra beraber balığa gideriz.

- Andiamo a pescare assieme ogni tanto.
- Noi andiamo a pescare assieme ogni tanto.

- Biz birlikte çalıştık.
- Beraber çalıştık.

- Abbiamo lavorato assieme.
- Noi abbiamo lavorato assieme.

Benimle beraber gelmek istiyor musun?

- Vuoi venire insieme a me?
- Vuole venire insieme a me?
- Volete venire insieme a me?

Bu, onların beraber kaldıkları kadın.

- Quella è la donna con cui sono stati.
- È la donna con cui sono stati.

Onlar beraber çok mutlu görünüyorlardı.

- Sembravano così felici assieme.
- Sembravano così felici insieme.

Yine de deneyimi onunla beraber ölecek

E adesso la sua competenza morirà con lui,

Beraber, göz korkutucu bir kalabalık oluşturuyorlar.

Insieme, formano una folla minacciosa...

Tom ve Mary partiden beraber ayrıldı.

- Tom e Mary hanno lasciato la festa assieme.
- Tom e Mary lasciarono la festa assieme.

Tom ve ben nadiren beraber çalışıyoruz.

Io e Tom raramente lavoriamo assieme.

Tom ve ben mağarada beraber saklandık.

- Io e Tom ci siamo nascosti nella caverna assieme.
- Io e Tom ci siamo nascosti nella caverna insieme.

Kapadokya'ya beraber gitmeyi ben de çok isterim.

Anch'io vorrei tanto andare in Cappadocia insieme a te.

Onlar hala anne ve babalarıyla beraber yaşıyorlar.

Vivono ancora con i loro genitori.

Sen ve Tom uzun süre beraber miydiniz?

Tu e tom siete stati insieme per tanto tempo?

- Tom, Mary ile birlikte.
- Tom, Mary ile beraber.

Tom è con Mary.

Tom ve ben sık sık beraber ders çalışırız.

- Io e Tom studiamo spesso assieme.
- Io e Tom studiamo spesso insieme.

Tom ve ben eve her zaman beraber gideriz.

- Io e Tom andiamo sempre a casa assieme.
- Io e Tom andiamo sempre a casa insieme.

Merhaba çocuklar, ben Tom'um ve Mary ile beraber buradayım.

Ciao ragazzi, io sono Tom e sono qui con Mary.

Ai ve Mariko yakın arkadaşlar. Her yere beraber giderler.

Ai e Mariko sono amiche strette; vanno insieme dappertutto.

- Tom ile beraber olmak istedim.
- Tom'la birlikte olmak istedim.

- Volevo essere con Tom.
- Io volevo essere con Tom.

Yeni Ay'ın oluşturduğu gelgitten faydalanarak binlerce soydaşıyla beraber yüzeye çıkıyor.

Aiutate dall'improvvisa marea, migliaia di esemplari risalgono in superficie.

Tom ve Mary neredeyse her gün beraber okula yürüyerek giderler.

Tom e Mary vanno a scuola assieme quasi ogni mattina.

Zaten yemiş olmasaydım, öğlen yemeğini sizinle beraber yemeyi çok isterdim.

Se non avessi già mangiato mi piacerebbe molto pranzare con te.

- Tom'la giden başka kim vardı?
- Tom'la beraber başka kim gitti?

Chi altro è andato con Tom?

- Tüm gün beraber oynamaya bayılırlardı.
- Tüm gün birlikte oynayarak zaman geçirmeyi severlerdi.

A loro piaceva passare tutto il giorno a giocare insieme.

- Mary kedisiyle yalnız yaşıyor.
- Mary kedisiyle beraber yalnız yaşıyor.
- Mary kedisiyle birlikte yalnız yaşıyor.

- Mary vive da sola con il suo gatto.
- Mary vive da sola con la sua gatta.
- Mary abita da sola con il suo gatto.
- Mary abita da sola con la sua gatta.

- Tom, Mary ile çalışır.
- Tom, Mary ile çalışıyor.
- Tom, Mary ile birlikte çalışır.
- Tom, Mary ile beraber çalışır.

Tom lavora con Mary.

- Dün kardeşlerim ve arkadaşlarımla çok güzel bir akşam geçirdim, yaptığımız mangal da çok güzeldi.
- Dün kardeşlerim ve arkadaşlarım beraber süper bir akşam geçirdik ve mangal da çok iyidi.

Ieri ho trascorso una serata fantastica con i miei fratelli e i miei amici, anche il barbecue era ottimo.