Translation of "Yapmanın" in German

0.023 sec.

Examples of using "Yapmanın" in a sentence and their german translations:

Bunu yapmanın avantajı yoktur.

Das zu tun, bringt keinen Vorteil.

Onu yapmanın tadını çıkarıyorum.

Ich mache das gerne.

Bunu yapmanın tadını çıkarıyorum.

Ich mache das gerne.

Onu yapmanın ne zararı var?

Was schadet's, es zu tun?

Onu yapmanın kaç yolu var?

Wie viele Möglichkeiten gibt es, das zu tun?

Bunu yapmanın iki yolu var.

Man kann das auf zwei Arten machen.

Bunu yapmanın kolay olacağını düşündüm.

Ich dachte das würde einfach zu machen sein.

Bunu yapmanın başka bir yolu olabilir.

Vielleicht gibt es noch eine andere Möglichkeit, das zu bewerkstelligen.

Tom yaptığını yapmanın yanlış olduğunu biliyordu.

Tom wusste, dass es falsch war, was er getan hatte.

Tom bunu yapmanın önemli olduğunu hissetti.

Tom hielt es für wichtig, dass du davon erfährst.

Bunu yapmanın başka bir yolu olmalı.

- Es muss noch eine andere Vorgehensweise geben.
- Es muss möglich sein, das auf andere Art zu tun.
- Es muss einen anderen Weg geben, das zu tun.

Tom bunu yapmanın iyi olacağını söyledi.

Tom sagte, wir dürften das.

Bunu yapmanın birçok farklı yolu var.

Es gibt hier viele verschiedene Herangehensweisen.

- Bunu yapmanın daha iyi bir yolu olmalı.
- Bunu yapmanın daha iyi bir yolu olmak zorunda.

Es muss einen besseren Weg geben, dies zu tun.

Sığınak yapmanın başka bir yolunu bulmamız gerek.

Wir müssen etwas anderes als Unterschlupf finden.

İnternette para yapmanın iyi bir yolunu düşündü.

Ihr ist eine gute Methode eingefallen, um im Internet Geld zu verdienen.

Sigal bunu yapmanın üç yolu olduğunu söylüyor:

Und Sigal sagt, dass es drei Wege gibt, das zu tun.

Sence onu yapmanın en iyi yolu nedir?

Was hältst du für die beste Methode, das zu machen?

Tom onu yapmanın birkaç saat alabileceğini söyledi.

Tom sagte, es könne ein paar Stunden dauern.

Bunu yapmanın bir yolunu bulacağımızı mı düşünüyorsun?

Denkst du, wir werden jemals einen Weg finden, das zu tun?

Tom, bunu yapmanın mümkün olmayacağını düşündüğünü söylüyor.

Tom hält das für nicht machbar.

Tom bunu yapmanın ne kadar kolay olduğuna şaşırdı.

Tom war überrascht, wie leicht das zu bewerkstelligen war.

Tom bunu yapmanın iyi bir fikir olduğunu düşünüyordu.

Tom hielt es für klug, das zu tun.

Sağduyu bana bunun onu yapmanın yolu olmadığını söylüyor.

Die Vernunft sagt mir, dass das nicht der richtige Weg ist, es zu tun.

Tom onu yapmanın ne kadar kolay olduğuna şaşırdı.

Tom war überrascht, wie leicht das zu bewerkstelligen war.

Tom bunu yapmanın kötü bir fikir olmayabileceğini düşünüyor.

Tom ist der Ansicht, dass es durchaus klug sein könnte, das zu tun.

Bu teoriler zamanda yolculuk yapmanın mümkün olduğunu söylüyor işte

Diese Theorien besagen, dass es möglich ist, in der Zeit zu reisen.

Bunun bunu yapmanın en iyi yolu olduğundan emin misin?

Bist du sicher, dass das die beste Methode ist?

Federico Fellini, zekice hatalar yapmanın büyük sanat olduğunu düşünüyordu.

Federico Fellini meinte, intelligente Fehler zu machen, sei eine große Kunst.

Ama bunu yapmanın birkaç farklı yolu var. Buna siz karar vereceksiniz.

Wir haben dazu zwei Optionen. Und du entscheidest.

Tom onu yapmamızı önerdiğin şekilde onu yapmanın bir avantajı olduğunu düşünmüyor.

Tom sieht keinen Vorteil in der von dir vorgeschlagenden Methode.

Bunu yapmanın iyi yanı, yüksekte kalmayı sağlaması. Böylece yön belirlemek daha kolay olur.

Das Gute daran ist,, wir würden in der Höhe bleiben. Das macht es einfacher zu navigieren.

- Bir piknik masası yapmanın bu kadar zor olacağını asla düşünmemiştim.
- Bir piknik masasını kurmanın bu kadar zor olacağını asla düşünmemiştim.

Ich hätte nicht gedacht, dass es so schwer ist, einen Picknicktisch zu bauen.