Translation of "Tanrım" in German

0.006 sec.

Examples of using "Tanrım" in a sentence and their german translations:

- Oh, Tanrım!
- Tanrım!

- Oh mein Gott!
- Oh, mein Gott!
- Ach du meine Güte!
- O mein Gott!

Tanrım!

Ah, Mann!

Tanrım.

Oh, Junge.

Tanrım. Olamaz!

Oh, Mann. Nein!

Tanrım, bakın!

Oh, Junge.

Tanrım, baksanıza.

Mann, sieh nur.

Aman tanrım!

Ach du meine Güte!

Aman Tanrım!

- Gütiger Himmel!
- Gott im Himmel!

Oh, Tanrım!

- Oh mein Gott!
- Oh, mein Gott!

Aman Tanrım.

Großer Gott!

Aman tanrım !

Bei Gott.

Tanrım, bu yerinden oynamak istemiyor. Tanrım!

Mann, das Ding bewegt sich nicht. Oh, Mann!

Tanrım tanrım beni niçin terk ettin?

Mein Gott, mein Gott, warum hast du mich verlassen?

Tanrım, bu kötü!

Oh, Junge. Das ist nicht gut!

"Tanrım, neler oluyor?"

"Gott, was ist denn los?"

Tanrım, beni dinle!

Gott, höre mich!

Tanrım, sarhoşsun sen.

Meine Güte! Du bist ja betrunken!

Tanrım, buna inanamıyorum.

O mein Gott, das kann ich nicht glauben.

Tanrım, ne yaptın?

Mein Gott, was hast du getan?

Tanrım, bakın, bir kartal!

Oh, Junge, ein Adler!

Tanrım, umarım doğru karardır. 

Junge, ich hoffe, du hast dich nicht geirrt.

Tanrım, beni içine çekiyor.

Oh, Gott, ich werde hineingesaugt.

Tanrım, baksanıza. Resmen paramparça...

Oh, Mann, schau. Die sind alle zerbrochen...

Tanrım! Cüzdanı odamda unuttum!

Mein Gott! Ich habe die Brieftasche in meinem Zimmer liegenlassen!

Tanrım, işte benim evim!

Oh mein Gott, das ist ja mein Haus!

Tanrım, Mary, iyi misin?

Meine Güte, Maria! Ist alles in Ordnung?

Tanrım! Araba anahtarlarını kaybettim.

Du meine Güte! Ich habe die Autoschlüssel verloren.

Aman Tanrım bunu bilmiyordum.

Du meine Güte! Das wusste ich ja gar nicht!

Tanrım, işimden nefret ediyorum.

Gott, ich hasse meine Arbeit!

Tanrım, Tom bana baktı!

O mein Gott! Tom hat mich angesehen!

Aman Tanrım! Bunu bilmiyordum!

Du meine Güte! Das wusste ich ja gar nicht!

Deliğin gittiği yönü hissedebiliyorum. Tanrım.

Ich fühle, wohin das Loch führt. Oh, Mann.

Oh Tanrım! Cüzdanı odamda bıraktım!

Mein Gott! Ich habe die Brieftasche in meinem Zimmer liegenlassen!

Aman Tanrım, Mary bunu başardı!

Mein Gott! Maria hat’s geschafft!

Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.

Ich sehe mich als meinen eigenen Gott.

Aman Tanrım, çok şişman görünüyorum.

Mein Gott! Ich sehe so dick aus!

Tanrım, benim elbisemin aynısını giyiyor!

O mein Gott! Die trägt ja das gleiche Kleid wie ich!

Aman Tanrım, onlar çok şirinler!

O mein Gott! Was sind die süß!

Şükür Tanrım, nihayet yağmur yağıyor.

Gott sei Dank regnet es endlich!

"Aman Tanrım, çok havalı değil mi?"

"Oh Gott, das ist so cool.

Tanrım, kötü bir haberim var çocuklar.

Oh, Mann, schlechte Neuigkeiten.

Tanrım! Frankfurt Orta Doğu'da değil Almanya'da.

O mein Gott! Frankfurt liegt ja in Deutschland und nicht im Nahen Osten!

Aman Tanrım. Ben derslere geç kalacağım.

Ach du meine Güte. Ich komme zu spät zum Unterricht.

Aman Tanrım. Ne kadar da ayıp.

Oh je. Wie schade.

- Aman Allah'ım! O da ne?
- Aman Allah'ım! O ne?
- Aman Allah'ım! Şu ne?
- Aman tanrım! O ne?
- Aman tanrım! Şu ne?
- Aman tanrım! O da ne?
- Aman tanrım! Şu da ne?

Mein Gott! Was ist das?

Tanrım, beni arkadaşlarımdan kurtar, düşmanlarımla kendim ilgileneceğim!

Rette mich, Herr, vor meinen Freunden. Mit meinen Feinden komm ich schon selber klar.

Tanrım, lütfen bize biraz güneş ışığı gönder.

Schick uns bitte Sonne, lieber Gott!

Aman Tanrım, bu dondurma gerçekten çok iyi!

Donnerwetter, dieses Eis ist echt gut!

Aman tanrım, ben bu filmden çok nefret ediyorum!

Oh mein Gott, ich hasse diesen Film so sehr!

"Onun ne kadar büyük olduğuna bak!" "Aman Tanrım!"

„Sieh nur, wie groß es ist!“ – „O mein Gott!“

Tanrım, onları bağışla; zira onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.

Vater, vergib ihnen; denn sie wissen nicht, was sie tun.

Ve İsa dedi ki: " Tanrım, onları bağışla, zira onlar ne yaptıklarını bilmiyor."

Jesus aber sprach: Vater, vergib ihnen; denn sie wissen nicht, was sie tun!

Tanrım, ben şimdi 25 yaşındayım. Bu korkunç değil mi? Yuvarlak hesap, 30 yaşındayım!

Was mache ich nur? Jetzt bin ich 25! Ist das nicht schrecklich? Wenn ich das aufrunde, ist das eine 30!

"Şimdi saat kaç?" - "İki buçuk". - "Aman tanrım! Ben bu akşam biraz daha erken yatmak istemiştim!"

„Wie spät ist es jetzt?“ – „Halb drei.“ – „Ach herrje! Dabei wollte ich doch heute früher ins Bett!“