Translation of "Söylüyorlar" in German

0.020 sec.

Examples of using "Söylüyorlar" in a sentence and their german translations:

Rahibeler şarkı söylüyorlar.

Die Nonnen singen.

Onlar yalan söylüyorlar.

Sie lügen.

Onun öldüğünü söylüyorlar.

- Man sagt, sie sei gestorben.
- Es heißt, dass sie gestorben ist.

İnsanlar ne söylüyorlar?

Was sagen die Leute?

Onun yakında evleneceğini söylüyorlar.

Sie sagen, dass sie bald heiraten wird.

Onun Almanya'da doğduğunu söylüyorlar.

Man sagt, dass sie in Deutschland geboren wurde.

Fıstıkların afrodizyak olduğunu söylüyorlar.

Man sagt, Erdnüsse seien ein Aphrodisiakum.

Onun sırrı bildiğini söylüyorlar.

Man sagt, er kenne das Geheimnis.

Onun hasta olduğunu söylüyorlar.

- Sie sagen, dass er krank ist.
- Sie sagen, er sei krank.

Onun asla dönmeyeceğini söylüyorlar.

- Man sagt, dass er nie zurückkommen wird.
- Es heißt, er komme nie mehr zurück.
- Man sagt, er werde nie zurückkehren.

Onlar masada yalan söylüyorlar.

Die liegen auf dem Tisch.

Onlar bunu sana söylüyorlar.

Sie sagen es dir.

Bunu ne için söylüyorlar?

Wie nennt man das?

Onun size kaldığını söylüyorlar.

Sie sagen, es liegt an dir.

Bana iyi olduğunu söylüyorlar.

Man sagt, es gehe dir gut.

Yakında seçim olacağını söylüyorlar.

Sie sagen, dass bald Wahlen sind.

Geri zekalı olduğumu söylüyorlar.

Man sagt mir, ich sei zurückgeblieben.

İnsanlar Tom'a benzediğimi söylüyorlar.

Die Leute sagen, dass ich wie Tom aussehe.

Dışardaki kuşlar şarkı söylüyorlar.

Die Vögel singen draußen.

Peki bunu neye dayanarak söylüyorlar

Also, was sagen sie auf der Grundlage von

Onlar onun Almanya'da doğduğunu söylüyorlar.

Sie sagen, dass er in Deutschland geboren wurde.

İnsanlar onun asla ölmeyeceğini söylüyorlar.

Die Leute sagen, dass er niemals stirbt.

Tom'un beyninin artık çalışmadığını söylüyorlar.

Toms Gehirn soll nicht mehr funktionieren.

Onlar hayvanların nefret edemediğini söylüyorlar.

Es heißt, dass Tiere nicht fähig sind zu hassen.

Onun ona âşık olduğunu söylüyorlar.

Sie soll in ihn verliebt sein.

Sert bir kış geçireceğimizi söylüyorlar.

Es soll einen strengen Winter geben.

Kimileri, sanatın subjektif olduğunu söylüyorlar.

Einige sagen, dass Kunst subjektiv ist.

Eski evin perili olduğunu söylüyorlar.

- Man sagt, in dem alten Haus spukt es.
- Es heißt, dass es in dem alten Hause spuke.

Onlar filmin ilginç olduğunu söylüyorlar.

Der Film soll interessant sein.

Onlar Tom'un bunu yapabileceğini söylüyorlar.

Sie sagen, dass Tom das tun kann.

Venedik'in güzel bir şehir olduğunu söylüyorlar.

- Es heißt, Venedig ist eine schöne Stadt.
- Man sagt, dass Venedig eine schöne Stadt ist.

Dünyadaki en nazik kadın olduğunu söylüyorlar.

Sie soll die liebenswürdigste Frau sein, die man sich vorstellen kann.

Onlar onun hâlâ hayatta olduğunu söylüyorlar.

Er soll noch am Leben sein.

Çocuklar kamp ateşi etrafında şarkı söylüyorlar.

Rings ums Lagerfeuer singen die Kinder.

Onlar onun çok iyi olduğunu söylüyorlar.

Sie sagen, es ist sehr gut.

Onun gençken bir müzisyen olduğunu söylüyorlar.

Er soll in seiner Jugend Musiker gewesen sein.

Vikinglerin Columbus'tan önce Amerika'yı keşfettiğini söylüyorlar.

Die Wikinger sollen Amerika noch vor Kolumbus entdeckt haben.

İnsanlar onun hâlâ hayatta olduğunu söylüyorlar.

Er soll noch am Leben sein.

Onlar onun aklından zoru olduğunu söylüyorlar.

Man sagt, dass bei dem eine Schraube locker ist.

Bu eski evin perili olduğunu söylüyorlar.

- Man sagt, dass in dem alten Haus ein Gespenst lebt.
- Man sagt, es spukt in diesem alten Haus.

Diyelim ki yalan söylüyorlar ne elde edecekler

Nehmen wir an, sie lügen, was sie bekommen werden

Onlar, senin ilk aşkını asla unutmadığını söylüyorlar.

Die erste Liebe vergisst man nie, so heißt es.

Onlar onun ciddi olarak hasta olduğunu söylüyorlar.

- Man sagt, er sei schwer krank.
- Er ist angeblich schwer krank.

İki kişi bir silah sesi duyduğunu söylüyorlar.

Zwei Leute sagen, sie hätten einen Schuss gehört.

Onun en iyi tenis oyuncusu olduğunu söylüyorlar.

- Man sagt, er ist der beste Tennisspieler.
- Er soll der beste Tennisspieler sein.

Onlar benim yaşlı bir kadın olduğumu söylüyorlar.

Sie sagen, ich sei eine alte Frau.

Bazı insanlar Fransızcanın öğrenmesi kolay olduğunu söylüyorlar.

Manche Leute sagen, Französisch sei einfach zu lernen.

Bu sonbaharda bir genel seçim olacağını söylüyorlar.

Es wird gesagt, dass es im Herbst eine Parlamentswahl gäbe.

"Yalan mı söylüyorlar yoksa?" diye bir video çekmiştik

"Lügen sie oder sind sie?" Wir haben ein Video gemacht

- Aşkın kör olduğunu söylüyorlar.
- Aşkın gözü kördür derler.

Man sagt, Liebe mache blind.

Bazı insanlar COVİD-19'un laboratuarda yaratıldığını söylüyorlar.

Manche sagen, das Coronavirus sei in einem Labor erschaffen worden.

İnsanlar onun bu şehirde en zengin adam olduğunu söylüyorlar.

Die Leute sagen, dass er der reichste Mann der Stadt ist.

Firefox'un bir günde 8 milyondan fazla defa indirildiğini söylüyorlar.

- Es heißt, Firefox werde täglich mehr als acht Millionen Mal heruntergeladen.
- Der „Feuerfuchs“ soll am Tag über acht Millionen Mal heruntergeladen werden.

- İki kadın şarkı söylüyor.
- İki tane kadın şarkı söylüyorlar.

Zwei Frauen singen.

Bazı insanlar, Japonya'nın erkek egemen bir toplum olduğunu söylüyorlar.

Manche Leute sagen, Japan ist eine von Männern dominierte Gesellschaft.

Bazı insanlar Fransızcanın dünyadaki en güzel dillerden biri olduğunu söylüyorlar.

Manche sagen, Französisch sei die schönste Sprache auf der Welt.

Firefox'un bir gün içinde 8 milyon kez indirilmiş olduğunu söylüyorlar.

Angeblich wird Firefox über 8 Millionen Mal am Tag heruntergeladen.

Dünyanın her yerinden insanlar İngilizcenin öğrenmek için zor olduğunu söylüyorlar.

Leute von überall auf der Welt sagen, dass Englisch schwierig zu lernen ist.

Kızlar kıpır kıpır, dans ediyorlar ve zıplıyorlar, gülüyorlar ve şarkı söylüyorlar.

Ausgelassene Mädchen tanzen und springen, lachen und singen.

- Onlar onun çok zengin olduğunu söylüyorlar.
- Onun çok zengin olduğunu söylerler.

Er soll sehr reich sein.

Onlar bunun en iyisi olmasa da, en iyi kitaplardan biri olduğunu söylüyorlar.

Dies soll eins der besten Bücher sein, wenn nicht das beste überhaupt.

Onlar Amerika'da herhangi birinin başkan olabileceğini söylüyorlar fakat belki gerçekten doğru değildir.

Es heißt zwar, in Amerika könne jeder Präsident werden, aber so ganz stimmt das wohl nicht.

Onlar kızların nasıl göründükleri ile ilgili endişelenerek erkeklerden daha çok zaman harcadıklarını söylüyorlar.

Mädchen sollen sich mehr um ihr Aussehen sorgen als Jungen.

Uzmanlar, insanlar daha fazla ödemeye istekli olduğu için kahve fiyatlarının daha çok arttığını söylüyorlar.

Experten sagen, dass der Kaffeepreis hauptsächlich deshalb steigt, weil die Leute bereit sind, mehr zu bezahlen.

Çoğu insan bir yabancı dil öğrenmenin en iyi yolunun bir anadil konuşurundan öğrenmek olduğunu söylüyorlar.

Die meisten sagen, dass man eine Fremdsprache am besten von einem Muttersprachler lernen kann.

Bütün doktorlar kahve içmemem gerektiğini söylüyorlar ama buna rağmen, sevdiğim arkadaşlarımla beraberken ara sıra birazcık içiyorum.

Alle Ärzte sagen, dass ich keinen Kaffee trinken darf, aber in netter Gesellschaft trinke ich trotzdem ab und zu ein wenig.