Translation of "Ağladığını" in German

0.009 sec.

Examples of using "Ağladığını" in a sentence and their german translations:

Ağladığını duydum.

- Ich habe dich weinen gehört.
- Ich habe euch weinen gehört.
- Ich habe Sie weinen gehört.

Ağladığını gördüm.

- Ich habe dich weinen sehen.
- Ich habe dich weinen gesehen.
- Ich habe Sie weinen sehen.
- Ich habe Sie weinen gesehen.

Tom'un ağladığını gördüm.

Ich habe Tom weinen sehen.

Kızının ağladığını gördüm.

- Ich habe deine Tochter weinen sehen.
- Ich habe seine Tochter weinen gesehen.

Ağladığını görmeye dayanamadım.

Ich könnte es nicht ertragen, dich weinen zu sehen.

- Tom Mary'nin ağladığını görebilir.
- Tom, Mary'nin ağladığını görebiliyordu.

Tom sah, dass Maria weinte.

- Tom bana ağladığını söyledi.
- Tom bana senin ağladığını söyledi.

Tom sagte mir, dass du geweint hast.

Tom'un ağladığını hiç görmedim.

Ich habe Tom noch nie weinen sehen.

Tom Mary'nin ağladığını gördü.

Tom sah Mary weinen.

Onun ağladığını hiç görmemiştim.

Ich hatte ihn noch nie weinen sehen.

Anne bebeğinin ağladığını duyabilir.

Die Mutter kann ihr Baby weinen hören.

Onun ağladığını hiç görmedim.

Ich habe sie noch nie weinen sehen.

Tom Mary'nin ağladığını söyleyebilir.

Tom sah, dass Maria geweint hatte.

Ona niçin ağladığını sordu.

Sie fragte ihn, warum er weine.

Tom, Mary'nin ağladığını duydu.

Tom hörte Mary weinen.

Tom Mary'ye niçin ağladığını sordu.

Tom fragte Mary, warum sie weinte.

Küçük bir kızın ağladığını duydum.

Ich hörte ein kleines Mädchen weinen.

Tom'un neden ağladığını merak ediyorum.

Ich wüsste gerne, warum Tom geweint hat.

Prens küçük kıza neden ağladığını sordu.

Der Prinz fragte das kleine Mädchen, warum es weine.

Tom arkadaşlarının kendisinin ağladığını görmesini istemiyordu.

Tom wollte nicht, dass seine Freunde ihn weinen sahen.

O, gece yarısında onun ağladığını duydu.

Sie hat ihn mitten in der Nacht weinen gehört.

Tom, Mary'nin her zaman ağladığını söylüyor.

Tom zufolge weint Maria ständig.

Onun kendi yatak odasında hıçkırarak ağladığını duyabiliyordum.

Ich konnte sie in ihrem Schlafzimmer schluchzen hören.

Kimin güldüğünü görebiliriz ama kimin ağladığını göremeyiz.

Wir sehen wer lacht, aber nicht wer weint.

Tom Mary'nin bitişik odada hıçkırarak ağladığını duyabiliyordu.

Tom konnte Maria im Nebenzimmer schluchzen hören.

Tom Mary'nin ağladığını fark ettiğinde gülmeyi bıraktı.

Tom stellte sein Lachen ein, als er sah, dass Maria weinte.

Ekim ayında bir gün Sadako uyandığında annesinin ağladığını fark etti.

An einem Oktobertag fand Sadako beim Erwachen ihre Mutter weinend vor.

Mary'nin odasında ağladığını duydum, bu yüzden onun iyi olup olmadığını görmek için onu kontrol etmeye gittim.

Da ich Maria in ihrem Zimmer weinen hörte, ging ich hin, um nach ihr zu sehen.