Translation of "Yağıyordu" in French

Kar yağıyordu.

- Il neigeait.
- Il a neigé.

Yağmur yağıyordu.

Il pleuvait.

Uyandığımda, kar yağıyordu.

- Quand je me suis réveillé, il neigeait.
- Quand je me suis réveillée, il neigeait.

Sessizce yağmur yağıyordu.

Il pleuvait doucement.

Uyandığımda kar yağıyordu.

Il neigeait quand je me suis réveillé.

Biraz kar yağıyordu.

- Une légère neige tombait.
- Il neigeait un peu.

Dün yağmur yağıyordu.

Hier le temps était pluvieux.

- Kar yağışıydı.
- Kar yağıyordu.

- Il neigeait.
- Il a neigé.

Hafif bir yağmur yağıyordu.

Une pluie légère tombait.

Dün gece yağmur yağıyordu.

- Il a plu la nuit dernière.
- Hier soir il pleuvait.

Ara sıra kar yağıyordu.

Il neige par intermittence.

Otobüse bindiğimde yağmur yağıyordu.

Il pleuvait quand j'ai pris le bus.

Bütün gece kar yağıyordu.

Il a neigé toute la nuit.

Üstüne üstlük yağmur yağıyordu.

Par-dessus le marché, il pleuvait.

O gün kar yağıyordu.

Il neigeait ce jour-là.

Şikago çevresinde yağmur yağıyordu.

Il pleuvait aux alentours de Chicago.

Perdeyi açtığımda kar yağıyordu.

Quand j'ai ouvert les rideaux, il neigeait.

Sabah saatlerinde şiddetli yağmur yağıyordu.

Il a plu à verse pendant toute la matinée.

Yağmur yağıyordu ve oyun iptal edildi.

Il pleuvait et le match a été annulé.

Gece boyunca ara sıra yağmur yağıyordu.

Il pleuvait par intervalles toute la nuit.

Bir taksi çağırdım çünkü yağmur yağıyordu.

J'ai appelé un taxi car il pleuvait.

Bu sabah otobüse bindiğimde yağmur yağıyordu.

Il pleuvait quand je suis monté dans le bus ce matin.

Ara vermeden bütün gün boyunca yağmur yağıyordu.

Il a plu toute la journée sans interruption.

Bu sabah kalktığımda ağır biçimde yağmur yağıyordu.

Il pleuvait fort quand je me suis levé ce matin.

O kadar çok yağmur yağıyordu ki içerde oynadık.

- Il pleuvait des cordes, aussi nous jouâmes à l'intérieur.
- Il pleuvait des cordes, aussi nous avons joué à l'intérieur.

Şiddetli yağmur yağıyordu fakat o arabayla gezmekte ısrar etti.

Il pleuvait des cordes, mais elle insista pour aller faire un tour en voiture.

O kadar şiddetli yağmur yağıyordu ki gidişimizi ertelemek zorunda kaldık.

- Il pleuvait tellement fort que nous avons dû remettre notre départ.
- Il pleuvait tellement fort que nous avons dû renoncer à partir.

O kadar çok yağmur yağıyordu ki evde kalmaya karar verdik.

Il pleuvait si fort que nous avons décidé de rester à la maison.

Hava o gün soğuktu, ve bunun yanı sıra, yağmur yağıyordu.

Il faisait froid ce jour-là, et en-plus, il pleuvait.

Uyandığımda yağmur yağıyordu ama öğleden sonra gökyüzü açılmıştı ve güneş parlıyordu.

Il pleuvait lorsque je me levai, mais à l'après-midi, le ciel s'était éclairci et le soleil brillait.