Translation of "Sadık" in French

0.005 sec.

Examples of using "Sadık" in a sentence and their french translations:

Tom sadık.

Tom est dévoué.

Ona sadık.

- Elle lui fait confiance.
- Elle se fie à lui.

Sözüne sadık kalmalısın.

- Tu dois tenir ta promesse.
- Vous devez tenir votre promesse.

Geçmişe sadık kalamazsın.

On ne peut pas s'accrocher au passé.

Plana sadık kalalım.

Restons-en au plan.

Köpekler sadık hayvanlardır.

Les chiens sont des animaux loyaux.

Tom Mary'ye sadık.

Tom est fidèle à Mary.

Biz planımıza sadık kalmalıyız.

Nous devrions nous en tenir à notre plan.

O, sözüne sadık kalmayacaktır.

Elle ne tiendra pas sa parole.

O sözüne sadık kaldı.

- Il a été fidèle à sa promesse.
- Il tint sa promesse.
- Il a tenu sa promesse.

O, prensiplerine sadık kalıyor.

Il reste loyal à ses principes.

O prensiplerine sadık kaldı.

Il est resté fidèle à ses principes.

Tom bir sadık muhafazakârdır.

Tom est un fervent conservateur.

Tom'un sadık olduğunu düşünüyorum.

- Je pense que Tom est loyal.
- Je pense que Tom est fidèle.

Köpek sadık bir hayvandır.

Le chien est un animal fidèle.

Sanırım orijinal plana sadık kalmalıyız.

- Je pense que nous devrions nous en tenir au plan initial.
- Je pense qu'on devrait s'en tenir au plan initial.

Sadık bir arkadaşa ihtiyacım var.

J'ai besoin d'une amie sincère.

Her şeyin ötesinde arkadaşlarına sadık olmalısın.

Tu dois, avant tout, être fidèle à tes amis.

O her zaman karısına sadık idi.

Il a toujours été fidèle à sa femme.

O iyi ve sadık bir eş.

C'est une bonne épouse. Elle est fidèle.

O sadık ve güvenilir bir adamdır.

C'est un type sur qui on peut compter.

Sadık bir arkadaş gerçek bir hazinedir.

Un ami fidèle est un vrai trésor.

Hükümetine sadık ve işçilerden biri olduğu biliniyor

Congrès national général et il est connu pour être l'un des fidèles et des travailleurs du gouvernement de l'

- Sadık bir erkek kardeş, kız kardeşine yardımcı olur.
- Sadık bir erkek kardeş kız kardeşine yardımcı olur.

Un frère dévoué aide sa sœur.

Ününe bakacak olursak, işine sadık biri gibi görünüyor.

À en juger par sa réputation, elle semble être la personne appropriée pour ce poste.

Sadık köpek Hachiko'nun heykeli Şibuya İstasyonu önünde duruyor.

La statue d'Hachiko, le chien fidèle, se dresse devant la gare de Shibuya.

Diyetime sadık kalmama yardım ettiğin için teşekkür ederim.

Merci de m'aider à m'en tenir à mon régime.

İstediğin kadar gül; ben sonuna kadar planıma sadık kalacağım.

Ris comme tu veux, je m'accroche à mon plan jusqu'à la fin.

Bir köpek sadık bir hayvandır, bu yüzden insan dostu olduğu söylenir.

Le chien est un animal fidèle, on dit qu'il est l'ami de l'homme.

Olabileceğini söyleyerek dışarı çıktı Suriye rejiminin sadık ama zarar İlki , 2000 yılının

imposé des sanctions, les premières du genre, à faire officiellement partie de la guillotine des

O sadece Çizmeli Kedi görüntüsünü kullanmak zorunda kaldı. Ben onun sadık uşağıydım.

Elle n'avait qu'à user de son regard de chien battu pour que je sois son serviteur dévoué.

Davout, Savaş Bakanı ve Paris valisi yapıldı: parlak ve sadık bir yönetici gerektiren hayati roller

Davout fut nommé ministre de la Guerre et gouverneur de Paris: rôles vitaux, nécessitant un administrateur brillant et