Translation of "Kalıyor" in Italian

0.009 sec.

Examples of using "Kalıyor" in a sentence and their italian translations:

Onlar kalıyor.

- Rimangono.
- Loro rimangono.
- Restano.
- Loro restano.
- Resteranno.
- Loro resteranno.
- Rimarranno.
- Loro rimarranno.

Kalıyor olacağım.

- Rimarrò.
- Io rimarrò.
- Resterò.
- Io resterò.

Kim kalıyor?

- Chi resta?
- Chi rimane?

Tom kalıyor.

- Tom resta.
- Tom rimane.

çember bozulmamış kalıyor

che non si può più spezzare.

İnsanlar dışarıda kalıyor.

La gente sta fuori.

Tom şüpheli kalıyor.

- Tom resta sospettoso.
- Tom rimane sospettoso.

Tom huzursuz kalıyor.

- Tom rimane a disagio.
- Tom resta a disagio.

Tom nerede kalıyor?

Dove si è fermato Tom?

Onlarla kalıyor musun?

- Stai con loro?
- Sta con loro?
- State con loro?

Onunla kalıyor musun?

- Stai con lui?
- Tu stai con lui?
- Sta con lui?
- Lei sta con lui?
- State con lui?
- Voi state con lui?
- Resti con lui?
- Tu resti con lui?
- Resta con lui?
- Lei resta con lui?
- Restate con lui?
- Voi restate con lui?
- Rimani con lui?
- Tu rimani con lui?
- Rimane con lui?
- Lei rimane con lui?
- Rimanete con lui?
- Voi rimanete con lui?

Gizem çözülmemiş kalıyor.

Il mistero rimane irrisolto.

Evde kalıyor olacağız.

- Staremo a casa.
- Resteremo a casa.
- Rimarremo a casa.

Ne kadar kalıyor olacaksın?

- Per quanto resterai?
- Per quanto tempo resterai?
- Per quanto resterà?
- Per quanto tempo resterà?
- Per quanto resterete?
- Per quanto tempo resterete?

O, şimdi Paris'te kalıyor.

- Ora sta a Parigi.
- Lui ora sta a Parigi.
- Adesso sta a Parigi.
- Lui adesso sta a Parigi.

Emily, Melanie'nin evinde kalıyor.

Emily sta alloggiando a casa di Melanie.

O kadın genç kalıyor.

Quella donna rimane giovane.

Tom'un evinde kalıyor olacağım.

Starò a casa di Tom.

Tom barların arkasında kalıyor.

- Tom rimane dietro le sbarre.
- Tom resta dietro le sbarre.

Tom hasta yatağında kalıyor.

- Tom rimane malato a letto.
- Tom resta malato a letto.

Proje programın gerisinde kalıyor.

Il progetto è in ritardo sulla tabella di marcia.

Tom kalıyor, değil mi?

- Tom resta, vero?
- Tom rimane, vero?

Geriye tek bir yol kalıyor.

di essere una nazione costruita sulla violenza.

Tehlikeli şekilde soğuğa maruz kalıyor.

È pericolosamente esposto.

Üç aydır burada kalıyor olacağım.

Starò qua per tre mesi.

Ben bir motelde kalıyor olacağım.

- Starò in un motel.
- Io starò in un motel.

Ayrılıyor mu yoksa kalıyor mu?

Parte o resta?

Ama kâfi gelmiyor. Çekilmek zorunda kalıyor.

Non basta. È costretto a ritirarsi.

Tom akşam yemeği için kalıyor olacak.

- Tom rimarrà per cena.
- Tom resterà per cena.

Bu hafta amcam bizimle birlikte kalıyor.

- Mio zio resta con noi questa settimana.
- Mio zio resterà con noi questa settimana.

Tom neredeyse her zaman geç kalıyor.

Tom è quasi sempre in ritardo.

Gerçekten Hamburg'ta sekiz hafta kalıyor musun?

- Starai davvero otto settimane ad Amburgo?
- Tu starai davvero otto settimane ad Amburgo?
- Starà davvero otto settimane ad Amburgo?
- Lei starà davvero otto settimane ad Amburgo?
- Starete davvero otto settimane ad Amburgo?
- Voi starete davvero otto settimane ad Amburgo?

Pinochet kalp sorunları nedeniyle hastanede kalıyor.

Pinochet rimane in ospedale per via di problemi cardiaci.

Evinin boyanırken Tom bir motelde kalıyor.

- Tom resta in un motel mentre la sua casa sta venendo pitturata.
- Tom rimane in un motel mentre la sua casa sta venendo pitturata.
- Tom sta in un motel mentre la sua casa sta venendo pitturata.

Söz konusu kişi şu anda ABD'de kalıyor.

La persona in questione si trova ora negli Stati Uniti.

O, son beş gündür o otelde kalıyor.

Ha soggiornato in quell'hotel per gli ultimi cinque giorni.

- Tom şaşkın kalıyor.
- Tom'un şaşkınlığı devam ediyor.

Tom rimane perplesso.

Ve birçok insan belirli gürültü seviyelerine maruz kalıyor.

e moltissime persone sono esposte a livelli rilevanti di rumore.

Ama sanırım enkaz dört buçuk kilometre doğuda kalıyor.

ma penso che il relitto sia ancora a circa 5 km a est.

Şu an için, o bir komşu otelde kalıyor.

Per il momento sta in un albergo nel vicinato.

Yoksul ve eşcinsel çocuklar zorbalığa daha çok maruz kalıyor,

I bambini poveri e quelli gay sono maggiormente bersagliati,

Yarım milyon kadar yavru yapıyorlar. Çok azı hayatta kalıyor.

Mettono al mondo fino a mezzo milione di piccoli. Una manciata sopravvive.

Sarp kayalıklar biraz güvenlik sağlıyor. Ama bu kız geride kalıyor.

Gli scogli offrono salvezza. Ma lei è rimasta indietro.

- Bu saat günde üç dakika geri kalır.
- Bu saat günde üç dakika geri kalıyor.

Questo orologio perde tre minuti al giorno.

- Pazartesi günleri çoğunlukla okula geç kalır.
- Pazartesileri okula sık sık geç geliyor.
- Pazartesileri okula sık sık geç kalıyor.

- Arriva spesso in ritardo a scuola il lunedì.
- Lei arriva spesso in ritardo a scuola il lunedì.