Translation of "Parçası" in French

0.007 sec.

Examples of using "Parçası" in a sentence and their french translations:

Parçası olduğunu anlayacaksınız.

est une sculpture en un morceau.

Vücudumun bir parçası yok -

Il n'y a pas une partie de mon corps.

Adanın her parçası incelendi.

Chaque partie de l'île a été explorée.

O, hayatın bir parçası.

Ça fait partie de la vie.

O, işin bir parçası.

Cela fait partie du travail.

O onun bir parçası.

Cela en fait partie.

Bu, sistemin bir parçası.

Ça fait partie du système.

Yaşadığınız terslikler kurgunuzun bir parçası,

vos obstacles font partie de votre cadre

Bu ilginç bir haber parçası.

C'est une information intéressante.

Onların hepsi stratejilerinin bir parçası.

Ça fait partie de leur stratégie.

Bu ekipmanın gerekli bir parçası.

C'est un élément nécessaire de l'équipement.

Bu sadece bir kağıt parçası.

Ce n'est qu'un bout de papier.

Bu onun sadece bir parçası.

Ce n'en est qu'une partie.

Tayvan, Çin'in bir parçası değildir.

Taiwan ne fait pas partie de la Chine.

Bu, planın bir parçası değildi.

Cela ne faisait pas partie du plan.

Başarının en önemli parçası disiplindir.

La discipline, voilà la part la plus importante de la réussite.

Domuzun hiçbir parçası boşa gitmedi.

Tout est bon dans le cochon.

Bu planın bir parçası idi.

- Ça faisait partie du plan.
- Cela faisait partie du plan.

Tom onun parçası olmak istedi.

Tom voulait en faire partie.

Ahşap bir mobilya parçası yapıyor.

Il fabrique un meuble en bois.

- Bu grubun parçası olmak hoşuma gidiyor.
- Bu grubun parçası olmaktan memnuniyet duyuyorum.

J'aime faire partie de ce groupe.

Hissiyatları hissetmek insan olmanın bir parçası.

Avoir des sentiments fait partie de l'être humain.

Insanları parçası olmaktan gururlandırmada çok önemlidir.

et également rendre les gens fiers d'en faire partie.

Ve bu hayatımın en önemli parçası.

Et c'est la chose la plus importante pour moi.

Sadece ağartılmış Honduras Maunu'nun bir parçası.

C'est un morceau d'acajou du Honduras qui a été blanchi.

Ve bu kurucu etiğin bir parçası,

et ça forge aussi l'esprit fondateur,

Bunun bir parçası olacak biçimde tasarlayın.

Concevez-le en incluant la possibilité du désassemblage.

şimdi dünya üzerindeki kara parçası bütündü

maintenant le morceau de terre sur terre était entier

Hediye ekonomisinin bir parçası olarak görüyor.

qui la considère comme faisant partie de l'économie du don.

Buranın bir parçası olduğumu hissetmeyi öğretti.

comme partie intégrante, et non pas comme visiteur.

Bana beyaz bir kağıt parçası ver.

Donne-moi une feuille blanche.

Bu arazi parçası hiçbir şeye değmez.

Ce terrain ne vaut rien.

Bunun en iyi parçası olduğunu düşünüyorum.

M’est avis que s’en est la meilleure partie.

Mutfakta buruşuk, turuncu bir kâğıt parçası buldum.

j'ai trouvé un morceau froissé de papier orange dans ma cuisine.

Müziğin artık hayatımın bir parçası olmayacağı fikri

l'idée que cela ne fasse plus partie de ma vie

Peki, başarısızlıklar değer yaratmanın bir parçası mıdır?

Mais est-ce que les échecs font partie de la création de valeur ?

Klasik bir müzik parçası olarak hayata başladı.

a démarré comme un morceau de musique classique.

Acı çekmenin hayatın bir parçası olduğunu bilirler.

Elles savent que la souffrance fait partie de la vie.

Kaybetmeyi göze alabileceğim bir giysi parçası almalıyım.

Je veux choisir un vêtement dont je n'ai pas trop besoin.

Bir parçası da hatalıysanız bunu kabul etmektir.

est de reconnaître ses torts.

Vücudumun yara almayan bir parçası bile kalmadı.

n'y a pas une partie de mon corps - sauf le front, au moins, - qui ne porte pas une blessure. Mon

Beni av stratejisinin bir parçası olarak kullandı.

Elle se sert de moi pour chasser.

Artık bu projenin bir parçası olmak istemiyorum.

Je ne veux plus être partie prenante à ce projet.

Ben senin grubun bir parçası olmak istiyorum.

J'aimerais faire partie de votre groupe.

Bu tam olarak bir kek parçası değildi.

Ça n'a pas exactement été une partie de plaisir.

Çözümün bir parçası olmak istiyorum, problemin değil.

Je veux faire partie de la solution, pas du problème.

Bu projenin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum.

- Je suis fier de faire partie de ce projet.
- Je suis fier de prendre part à ce projet.

Açıklamaları cümlelerin bir parçası olarak dahil etmeyin.

Ne mettez pas d'annotations dans les phrases.

Kızım bir cam parçası ile damarlarını kesti.

Ma fille s'est entaillé les poignets avec un fragment de verre.

İyi bir eğitimin en önemli parçası nedir?

Quelle est la chose la plus importante pour faire une bonne éducation ?

Günde bir çikolata parçası doktoru uzak tutar.

Un morceau de chocolat quotidien tient le médecin au loin.

Tom bir cam parçası ile parmağını kesti.

Tom s'est coupé le doigt sur un morceau de verre.

Korku ve cesaret arasındaki denge bunun bir parçası.

qui implique un équilibre entre la peur et la bravoure.

Tüm bunlar şu an bu kelimenin bir parçası,

Tout cela est lié au mot.

Bunları akılcı kararlarımızın bir parçası yapmak oldukça zor.

De les intégrer dans une décision rationnelle.

Sorunun bir parçası haline geldiğimi kabul etmek zorundaydım.

et que j'avais fait partie du problème par inadvertance.

Avrupa'daki bazı ülkeler, Avrupa Birliği'nin bir parçası değildirler.

Certains pays en Europe ne font pas partie de l'Union Européenne.

Bakın, bu halat soğuk zincir güzergâhının bir parçası olmalı.

Cette corde fait partie de cette chaîne du froid.

İnsanlar sanki o kuşağın parçası gibi rol yapmaya başladılar

les gens agissent comme s'ils appartenaient à cette génération

Kendi ulusal kimliğimizin parçası olarak gördüğümüz pek çok şey

qui est que beaucoup des ingrédients clés de nos identités nationales

Bu müzik parçası benim çalmam için çok fazla zor.

- Ce morceau de musique est bien trop difficile à jouer pour moi.
- Cette pièce musicale est bien trop ardue à jouer pour moi.

Yazıcının içinde bir kağıt parçası sıkıştı ve artık çalışmıyor.

Une feuille de papier s'est coincée dans l'imprimante et depuis elle ne fonctionne plus.

Bu tacize son vermek de bu epik savaşın bir parçası.

Et empêcher ces abus fait partie de cette bataille épique.

çünkü siyaset bizim için önemli ve kim olduğumuzun bir parçası.

car c'est important pour nous, c'est une portion de notre identité.

- O faydalı bir bilgi parçası.
- O faydalı bir bilgi parçasıdır.

- Ce sont des informations utiles.
- C'est une information utile.

Bir buzdağının su altındaki parçası su üstündeki parçasından çok daha büyüktür.

- La partie immergée d'un iceberg est bien plus grosse que celle au dessus de l'eau.
- La partie immergée d'un iceberg est bien plus grosse que la partie émergée.

Bu kirli giysiler onun suçsuzluğunu kanıtlayacak yeni bir kanıt parçası olabilirdi.

Ces vêtements sales pourraient constituer une nouvelle preuve de son innocence.

Ya bu Karun hazinesinin en değerli parçası olan bir kanatlı denizatı broşü vardı

Soit il y avait une broche d'hippocampe ailé, qui est la pièce la plus précieuse de ce trésor de Karun

Bilim adamları uzun zaman önce atomun maddenin en küçük parçası olduğuna inanmayı durdurdu.

Les scientifiques ont depuis longtemps cessé de croire que l'atome est la plus petite unité de matière.

Lannes daha sonra General Augereau'nun bölüğünün bir parçası olarak İtalya'ya transfer edildi ve burada cesur,

Lannes est ensuite transféré en Italie dans le cadre de la division du général Augereau, où sa direction audacieuse et

Giyotininin resmi olarak bir parçası olmak için kendilerine yaptırım uyguladığı, türünün ilk örneği olan Asmaa'ya geldi

d'Asma à l'intérieur de la Syrie. Selon les observateurs, Asma contrôle aujourd'hui par ses bras

On yıl sonra, Fransızların Kurtuluş Savaşı'nda sömürgecilere verdiği desteğin bir parçası olarak, General Rochambeau'ya Amerika'da eşlik etti

Dix ans plus tard, il accompagne le général Rochambeau en Amérique, dans le cadre du soutien français aux