Translation of "Kayboldu" in French

0.007 sec.

Examples of using "Kayboldu" in a sentence and their french translations:

Para kayboldu.

L'argent disparut.

O kayboldu.

Elle a disparu.

Tom kayboldu.

Tom a perdu.

Kar kayboldu.

La neige a disparu.

Sis kayboldu.

- Le brouillard a disparu.
- Le brouillard s'estompa.

Kim kayboldu?

- Qui a disparu ?
- Qui s'est éclipsé ?

Işık kayboldu.

- La lumière s'estompa.
- La lumière baissa progressivement.

Prens ormanda kayboldu.

Le prince était perdu dans les bois.

Yankesici kalabalıkta kayboldu.

- Le voleur à la tire disparut dans la foule.
- Le tire-laine disparut dans la foule.

O şehirde kayboldu.

Il s'est perdu en ville.

Köye giderken kayboldu.

Il se perdit sur le chemin du village.

Oğlu kasabada kayboldu.

Son fils était perdu dans la ville.

Hayalet aniden kayboldu.

Le fantôme disparut tout à coup.

Ormanda yürürken kayboldu.

- Il s'est perdu en marchant dans les bois.
- Il se perdit en marchant dans les bois.

O, karanlıkta kayboldu.

Elle disparut dans l'obscurité.

Bütün ümitler kayboldu.

Tout espoir a disparu.

Oğlan ormanda kayboldu.

- Le garçon s'est perdu dans la forêt.
- Le garçon se perdit dans la forêt.

Tom gözden kayboldu.

- Tom a juste disparu.
- Tom vient de disparaître.
- Tom a simplement disparu.

İz bırakmadan kayboldu.

Il a disparu sans laisser de trace.

Kalabalıkta gözden kayboldu.

Il disparut dans la foule.

Tren gözden kayboldu.

Le train a été perdu de vue.

Tom kayboldu mu?

Tom était-il perdu ?

Kalabalıkta çabucak kayboldu.

Il s'est rapidement fondu dans la foule.

Çocuklar ormanda kayboldu.

Les enfants perdirent leur chemin dans la forêt.

Sami ortadan kayboldu.

- Sami a disparu.
- Sami disparut.

- E Tom nereye kayboldu?
- Tom nereye kayboldu ki?

Tiens, où est passé Tom ?

Maymunumuz zifiri karanlıkta kayboldu.

Il est perdu dans le noir complet.

Ses biraz sonra kayboldu.

Bientôt, le son s'évanouit.

O eski gelenek kayboldu.

Cette vieille tradition a disparu.

Uçak artık gözden kayboldu.

L'avion n'est déjà plus visible.

Güneş, bulutların ardında kayboldu.

Le soleil a disparu derrière les nuages.

Tom kalabalığın içinde kayboldu.

- Tom a disparu dans la foule.
- Tom disparut dans la foule.

Buharlı gemi gözden kayboldu.

Le vapeur est maintenant hors de vue.

Güneş doğarken, sis kayboldu.

En se levant, le soleil a dissipé le brouillard.

Oh hayır! Pasaportum kayboldu.

Oh non, mon passeport a disparu.

Uçurtma gökyüzünde gözden kayboldu.

Le cerf-volant disparut dans le ciel.

14.000 asker neden kayboldu?

Pourquoi 14 000 soldats furent-ils perdus ?

Güzel Fransızca lisanı kayboldu.

La belle langue française est perdue.

Güneş doğduğunda, yıldızlar kayboldu.

À mesure que le soleil se levait, les étoiles faiblissaient.

Tom buraya gelirken kayboldu.

Tom s'est perdu en venant ici.

O, kalabalığın içinde kayboldu.

Il a disparu dans la foule.

- O, bir iz bırakmadan gözden kayboldu.
- O hiçbir iz bırakmadan kayboldu.

Il a disparu sans laisser de trace.

Yaşlı adam ormanda kayboldu mu?

Le vieil homme s'est-il perdu dans la forêt ?

Sisli ormanda yavaşça gözden kayboldu.

Elle disparut lentement dans la forêt brumeuse.

Bahar geldiğinde kar eriyip kayboldu.

La neige fondit quand arriva le printemps.

- Herkes nerede?
- Herkes nereye kayboldu?

Où est tout le monde ?

Tom iz bırakmadan ortadan kayboldu.

- Tom disparut sans laisser de traces.
- Tom a disparu sans laisser de traces.

Tom geçen ay ortadan kayboldu.

Tom a disparu le mois dernier.

Yedi yıl önce oğlu kayboldu.

Son fils a disparu il y a sept ans.

Paha biçilmez mücevherler müzeden kayboldu.

Des bijoux d'une valeur inestimable ont disparu du musée.

Eve dönmek istedi fakat kayboldu.

- Elle voulait rentrer chez elle, mais elle se perdit.
- Elle voulait rentrer à la maison, mais elle se perdit.

Hissinin yerine o kadar çabuk kayboldu.

pour faire place à un sentiment plus familier : « C'est comme ça... »

Ve sonra çat diye birden kayboldu.

Et là, boum. Elle est partie.

Onun arabası kısa sürede gözden kayboldu.

Sa voiture devint vite hors de vue.

O, borcunu ödemedi ve gözden kayboldu.

Il n'a pas payé sa dette et a disparu.

Onun oğlu yedi yıl önce kayboldu.

Son fils a disparu il y a sept ans.

- Benim cüzdanım gitti.
- Benim cüzdanım kayboldu.

Mon portefeuille a disparu.

Tom üç gün önce ortadan kayboldu.

Tom a disparu il y a trois jours.

Çocuk, o çıkıyor, zaten gözden kayboldu.

Il se trouve que le garçon a déjà disparu.

Bu sorun sanki sihirle ortadan kayboldu.

- Le problème a disparu comme par magie.
- Le problème disparut comme par magie.

Tom bir iz bırakmadan ortadan kayboldu.

- Tom disparut sans laisser de traces.
- Tom a disparu sans laisser de traces.

- Onlar ormanda kayboldular.
- Onlar ormanda kayboldu.

- Ils se sont perdus en forêt.
- Elles se sont perdues dans la forêt.

Tavşan oyuğuna daldı ve gözden kayboldu.

Le lapin plongea dans son terrier et disparut.

Bu iş bitti diye düşündüm. Tamamen kayboldu.

Je pensais que c'était fini et qu'elle était partie.

Günün birinde oğlan, iz bırakmadan ortadan kayboldu.

- Un jour, le garçon disparut sans laisser de trace.
- Un jour, le garçon a disparu sans laisser de trace.

- Kalabalıkta onun görüntüsünü kaybettim.
- Kalabalıkta gözümden kayboldu.

Je l'ai perdue de vue dans la foule.

Mağazanın arkasındaki karanlık bir köşede gözden kayboldu.

Il disparut dans un coin sombre à l'arrière du magasin.

Sevgili küçük kedim bir hafta önce kayboldu.

Mon cher petit chat a disparu depuis une semaine.

Öksürük gerekli herhangi bir ilaç olmadan kayboldu.

La toux s'en va sans aucun besoin de médicaments.

Arkadaşım sisteki bir gri katır gibi kayboldu.

Mon ami a disparu comme un mulet gris dans le brouillard.

Eskiden bir kedimiz vardı, ancak bir gün kayboldu.

Nous avions un chat, mais un jour il a disparu.

- Herkes nerede?
- Herkes nereye gitti?
- Herkes nereye kayboldu?

Où est tout le monde ?

Sihirbaz sihirli değneğini salladı ve ince havada kayboldu.

Le sorcier agita sa baguette magique et disparut dans le néant.

Bagajım kayboldu ya da onlar onu başka bir uçağa koydular.

On a perdu mes bagages ou bien ils les ont mis dans un autre avion.

Fakat tesadüf değil ise mısırlılar'a birşey oldu ve teknoloji ortadan kayboldu

mais si ce n'est pas une coïncidence, quelque chose est arrivé aux Egyptiens et la technologie a disparu

Ben atalarımın kim olduğunu bilmiyorum. Bizim evraklar Nuh Tufanı sırasında kayboldu.

J'ignore qui sont mes ancêtres. Nos papiers se sont perdus lors du Déluge.

Esmer tenli tıknaz bir adam Mary'nin el çantasını kaptı ve kalabalığa doğru ortadan kayboldu.

Un homme trapu au teint basané a pris le sac à main de Mary et a disparu dans la foule.

Eğer o gemi gözden kayboldu fakat bir teleskopla bakarsak biz gemiyi yine aynı şekilde görebiliyoruz

si ce navire a disparu, mais si nous regardons à travers un télescope, nous pouvons voir le navire de la même manière