Translation of "Içine" in Finnish

0.005 sec.

Examples of using "Içine" in a sentence and their finnish translations:

Kuyunun içine bak.

Katso kaivoon.

- Tom çalıların içine saklandı.
- Tom çalıların içine gizlendi.

Tomi piileskeli pusikossa.

Sizi resmen içine çekiyor!

Suo suorastaan nielee minut.

Tanrım, beni içine çekiyor.

Suo imee minut sisäänsä.

Sizi resmen içine emiyor.

Suo nielee minut sisäänsä.

Tamam, içine girelim bakalım.

Mennään sisälle.

Bu deliğin içine girdi.

Se meni tähän reikään.

Tom içine kapanık oldu.

- Tomista tuli itsetietoinen.
- Tomista tuli omahyväinen.

Bir ay içine görüşürüz.

Nähdään kuukauden kuluttua.

Pekâlâ, buradan arazinin içine giriyoruz.

Nyt jatketaan kohti sisämaata.

Gözlerimizle içine sızamadığımız bir dünyadır.

Se on maailma, jota silmämme eivät näe.

O onun gözlerinin içine baktı.

Hän katsoi häntä silmiin.

Yumurtaları kaynar suyun içine koyun.

Laita munat kiehuvaan veteen.

Yeni teknoloji sayesinde... ...karanlığın içine bakabiliyoruz.

Uutta teknologiaa käyttäen - voimme nähdä tähän pimeyteen.

...sekiz gözüyle manzarayı iyice içine çeker.

se painaa maiseman muistiinsa kahdeksalla silmällään.

Bazı komşularımı da işin içine katacağım,

Otan mukaan naapureitani.

İri ve parlak gözlerinin içine baktım

Katsoin hänen suuriin ja loistaviin silmiinsä.

Onlar bir yarım daire içine oturdular.

He istuivat puoliympyrässä.

Birkaç müşteri sadece mağazanın içine yürüdü.

Muutama asiakas on juuri kävellyt sisään kauppaan.

Tom ayak parmağını suyun içine daldırdı.

Tomi kastoi varpaansa veteen.

Bu başınıza gelirse ve buzun içine düşer,

Jos sinulle käy samoin ja vajoat jään läpi,

Peki, ne yapacağız? Mağaranın içine mi girelim,

Mitä teemme? Laskeudummeko luolaan?

Biraz su alıp bunu deliğin içine dökebilirim.

ja kaadamme vettä reikään -

İşe yararsa onu bunun içine sokmaya çalışacağız.

Yritämme saada sen tähän.

Ve onu bu şeffaf şişenin içine koyabilirim.

kirkkaan pullon sisälle.

Yiyecek taşıdım, içine yiyecek koyup ağaçlara astım.

kantanut ruokaa, ripustanut niissä ruokaa puussa.

Onun gözlerinin içine baktı ve onu öptü.

Hän tuijotti hänen silmiinsä ja suuteli häntä.

Prenses "Kalenin içine gizlice girdiğine inanamıyorum!" dedi.

”En voi uskoa, että pujahdit sisään liinnaan!” sanoi prinsessa.

Bunu kimyasallarla doldurup tüm kayaları bunun içine atarlardı

Tämä täytettiin kemikaaleilla, ja sinne kipattiin kiviä.

Ya da o paslı hurda yığınının içine gireceğiz.

Tai voimme tutkia ruosteista romukasaa.

Camın içine sıcak su dökmeyin yoksa cam çatlar.

Älä kaada kuumaa vettä lasiin tai se hajoaa.

Ama artık, yeni teknoloji sayesinde bu karanlığın içine bakabiliyoruz.

Mutta nyt uuden teknologian avulla voimme nähdä tähän pimeyteen -

İçine dolduracak bir şeyin yoksa, bir bardağın ne faydası var?

Mitä iloa on lasista, johon ei ole mitään kaadettavaa?

Ama orası mağaranın içine göre en azından 20 derece daha sıcaktır.

Ulkona on kuitenkin paljon kuumempi kuin luolassa.

Ve onu bu şeffaf şişenin içine koyabilirim. Tüm böcekler ışığa doğru uçacaktır.

kirkkaan pullon sisälle. Hyönteiset lentävät valoa kohti.

Tom her zaman iyi bir fincan kahveyi mahvetmenin en iyi yolunun içine krema ve şeker koymak olduğunu söylüyor.

Tom aina sanoo, että paras tapa pilata hyvä kahvikupponen on laittaa siihen kermaa ja sokeria.