Translation of "Ağır" in Finnish

0.029 sec.

Examples of using "Ağır" in a sentence and their finnish translations:

-İş ağır mı? -Çok ağır.

-Onko ongelmia? -Paljonkin.

Annem ağır hasta.

Äitini on vakavasti sairas.

Bu yatak ağır.

Tämä sänky on painava.

Bu masa ağır.

- Tämä pöytä on raskas.
- Tämä pöytä on painava.

Bu bavullar ağır.

Nämä matkalaukut ovat painavia.

Valiziniz çok ağır.

Matkalaukkusi on liian painava.

O ağır olmalı.

Sen täytyy olla painava.

Bu kitap ağır.

Tämä kirja on painava.

Ağır bir bedeli var.

on kohtuuton hinta.

Ne ağır bir çanta!

Mikä painava laukku!

Ağır bir şekilde cezalandırılmalı.

Häntä täytyy rangaista ankarasti.

Bu bavullar gerçekten ağır.

Nämä matkalaukut ovat todella painavia.

Tom Mary'den daha ağır.

- Tomi painaa Maria enemmän.
- Tom painaa enemmän kuin Mari.

Bu çanta aşırı ağır.

Tämä laukku on liian painava.

Bu kurşun kadar ağır.

Tämä on painavaa kuin lyijy.

Kral, halka ağır vergiler koydu.

Kuningas määräsi kansalaisille kovat verot.

Tayfundan ötürü ağır hasar gördük.

Kärsimme suurta vahinkoa taifuunissa.

Yararlar maliyetlerden daha ağır basar.

Hyödyt painavat menoja enemmän.

Onu ağır bir biçimde cezalandırmalıyız.

Meidän täytyy rangaista häntä ankarasti.

Bu mavi sırt çantası ağır.

Tämä sininen reppu on painava.

Tom Mary'den çok daha ağır.

Tomi on paljon painavampi kuin Mari.

O bunun kadar ağır mıdır?

Onko tuo suunnilleen saman painoinen kuin tämä?

Çocuk ağır kanapeyi taşımaya çalıştı.

Poika yritti liikuttaa raskasta sohvaa.

Ağır kokularını etrafa sürerek sınır belirliyorlar.

merkiten raja-alueet hieromalla myskistä tuoksuaan.

Tom kafasından ağır bir darbe aldı.

Tom sai kovan iskun päähänsä.

Kız ağır kutuyu tek elle kaldırdı.

Pieni tyttö nosti painavan laatikon yhdellä kädellä.

Sana yardım edeyim. Çantan ağır gözüküyor.

Annas kun autan. Laukkusi näyttää todella painavalta.

"O ağır hasta mı?" "Umarım değildir."

”Onko hän vakavasti sairas?” ”Toivottavasti ei.”

Bu kitap onun kadar ağır değil.

Tämä kirja ei ole niin painava kuin tuo.

Benim karaciğerim ağır biçimde hasar görmüştür.

Maksani on vakavasti vahingoittunut.

Geceleyin havada asılı ağır bir koku var.

Yöilma on tuoksujen peittämä.

Ağır yaralı olmasına rağmen telefona ulaşmayı başardı.

Vaikkakin hän oli vaikeasti loukkaantunut, hän onnistui pääsemään puhelimeen.

- O, yavaşça yürüyor.
- Ağır yürür.
- Yavaş yürür.

Hän kävelee hitaasti.

Biraz daha ağır yağmur sele neden olabilir.

Vähän rankempi sade voi aiheuttaa tulvan.

Lütfen bu ağır bagajda bana yardım et.

Auttaisitko minua näiden painavien matkatavaroiden kanssa?

İngilizce ağır biçimde Latinleşmiş bir Cermen dilidir.

Englanti on voimakkaasti latinalaistunut germaaninen kieli.

- Bavulun ne kadar ağır?
- Evrak çantanın ağırlığı nedir?

Kuinka painava sinun matkalaukkusi on?

Bu taş benim hareket ettiremeyeceğim kadar çok ağır.

Tämä kivi on liian raskas minun siirrettäväkseni.

Bu taş onun iki katı kadar çok ağır.

Tämä kivi on kaksi kertaa tuota painavampi.

- Şimdi iyi, ne çok ağır ne de çok hafif.
- Artık iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.

Nyt se on sopiva, ei liian painava eikä liian kevyt.

Tom gençliğinde ağır biçimde içki içti ama şimdi yeşilaycıdır.

Tom joi kovasti alkoholia nuoruudessaan, mutta nykyään hän on raivoraitis.

- Dedem biraz ağır işitiyor.
- Dedem duymakta biraz zorluk çekiyor.

Isoisäni kuulee vähän huonosti.

Çitadan yedi kat ağır ve görüşü bizimkinden altı kat hassas.

Seitsemän kertaa gepardia painavammat - ja kuusi kertaa ihmistä paremmin näkevät -

Ağır bir içki içtikten sonra Tom bir sersemlik içinde uyandı.

Tom heräsi tokkurassa rankan juopotteluillan jälkeen.

Parstan iki kat ağır olan erkek domuzlar korkulası korumalardır. Riske girmeye değmez.

Kaksi kertaa leopardia painavampina karjut ovat pelottavia vartijoita. Riski ei ole sen arvoinen.

Ağır bombardıman, yağmur ve kırık sulama kanallar savaş alanını bir denize dönüştürür

Raskas kuoret, sade ja rikkoutuneiden kastelu kanavat puolestaan ​​taistelukentällä osaksi mereen

Bir taraftan ağır kayıplar verdik fakat diğer taraftan deneyimden birçok şey öğrendik.

Yhtäältä kärsimme suuren menetyksen, mutta toisaalta opimme paljon kokemuksesta.

Dişi, kendisinden yüzde 20 daha ağır olduğundan onu zapt etmek için var gücünü kullanmalıdır.

Naaras on 20 % painavampi, joten uroksen on pinnisteltävä pidelläkseen naarasta.

- Richter ölçeğine göre 8.9 büyüklüğünde bir deprem Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye neden oldu.
- Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.

Japaniin iskee 8,9 richterin maanjäristys, joka aiheuttaa valtavan tsunamin.

Kurbanın katili tarafından yapılan çarpıcı betimleme, gözyaşları içinde mahkemeyi terk eden annesine çok ağır geldi.

Uhrin murhan havainnollinen kuvailu oli liikaa hänen äidilleen, joka juoksi ulos oikeussalista kyynelehtien.

Şistozomiazis milyonlarca insanı etkileyen ve ağır sakatlıklara ve hatta ölüme yol açabilen tropikal bir hastalıktır.

Halkiomatotauti on troppinen sairaus, josta miljoonat kärsivät ja joka voi johtaa vakavaan vammautumiseen tai jopa kuolemaan.

- Ağır öğrenenler sık sık okula gitmek istemezler.
- Yavaş öğrenenler sık sık okula gitmek istemezler.
- Yavaş öğrenenler çoğu kez okula gitmek istemezler.

Hitaat oppijat eivät usein halua mennä kouluun.