Translation of "şeyin" in Finnish

0.093 sec.

Examples of using "şeyin" in a sentence and their finnish translations:

Kaybedecek bir şeyin yok.

- Sinulla ei ole mitään menetettävää.
- Sinulla ei ole mitään hävittävää.

Öğrenecek çok şeyin var.

Sinulla on paljon opittavaa.

Utanacak hiçbir şeyin yok.

Sinulla ei ole mitään hävettävää.

Her şeyin limiti vardır.

Rajansa kaikella.

Bu şeyin içi yağla dolu.

Tuohessa on paljon öljyä.

Bir şeyin eksik olduğunun bilincindeydim.

Olin tietoinen siitä, että jotain puuttui.

Her şeyin bir amacı vardır.

Kaikella on tarkoituksensa.

Söyleyecek bir şeyin varsa, söyle.

Jos sinulla on jotain sanottavaa, niin sano se.

Her şeyin bir sonu vardır.

Kaikki loppuu joskus.

Böyle bir şeyin olmasını istemiyorum.

En halua jotain tämän kaltaista tapahtuvan.

Çok şeyin yok, değil mi?

Sinulla ei ole paljoa, eikä vaan?

Bir şeyin yanlış olduğunu hissettim.

Minulla oli sellainen tunne, että jokin oli pielessä.

Daha ucuz bir şeyin var mı?

Onko sinulla mitään halvempaa?

Ben her şeyin iyi olacağına inanıyorum.

Minä uskon, että kaikki menee hyvin.

O bir şeyin eline dokunduğunu hissetti.

Hän tunsi jonkin koskevan kättään.

Her şeyin iyi gideceğini ümit edelim.

Toivotaan, että kaikki menee hyvin.

Her şeyin iyi olduğundan emin misin?

Oletko varma, että kaikki on OK?

Ona karşı bir şeyin var mı?

- Onko sinulla jotakin häntä vastaan?
- Onko sinulla jotain häntä vastaan?

Olan her şeyin bir sebebi vardır.

Kaikki tapahtuu syystä.

Tom'un güvendiği şeyin bu olduğuna eminim.

Olen varma, että Tom laskee juuri sen varaan.

Her şeyin gönlünce olmasını diliyoruz Tom.

Me toivomme sinulle kaikkea hyvää, Tom.

Her şeyin daha beteri de vardır.

Asiat voisivat aina olla huonommin.

Kadınlar hakkında öğreneceğin çok şeyin var.

- Sinulla on paljon opittavaa naisista.
- Sinulla on paljon opittavaa naisiin liittyen.

Erkekler hakkında öğrenecek çok şeyin var.

Sinulla on paljon opittavaa miehiin liittyen.

Söyleyecek daha fazla şeyin yok mu?

Eikö sinulla ole enempää sanottavaa?

Tom'un yaptığı şeyin harika olduğunu düşündüm.

Minusta se, mitä Tomi teki, oli upeaa.

- Sanırım her şey işlevsel.
- Her şeyin fonksiyonel olduğunu düşünüyorum.
- Her şeyin işlevsel olduğunu düşünüyorum.

Mielestäni kaikki toimii hyvin.

Öyle ki, Uruguay'da olan her şeyin bedelini

Maksaisimme Uruguayssa tapahtuvasta -

Sıra dışı bir şeyin eşiğinde olduğunu hissediyorsun.

Tuntee olevansa hyvin erityislaatuisen tapahtuman äärellä.

Yapacak daha iyi bir şeyin yok mu?

Eikö sinulla ole mitään parempaa tekemistä?

Sıra dışı bir şeyin kokusunu alıyor musun?

Etkö haista jotakin epätavallista?

Baş ağrısını hafifletecek bir şeyin var mı?

Onko sinulla mitään päänsärkyyn?

Baş ağrısı için bir şeyin var mı?

Onko teillä jotain päänsärkyyn?

Bir şeyin ortasındayım. Daha sonra gelir misin?

Olen kesken tekemisen. Voisitko tulla takaisin myöhemmin?

Tom bir şeyin uygunsuz olduğunu fark etti.

Tom huomasi, että jokin oli vialla.

Bu tür bir şeyin var olduğunu bilmiyordum.

En tiennyt, että tällainen asia on olemassa.

Öksürük için iyi bir şeyin var mı?

Onko teillä jotakin joka on hyvää yskälle?

Böyle bir şeyin başıma gelebileceğine asla inanmazdım.

Minä en ikinä olisi uskonut, että minulle voisi tapahtua sellaista koskaan.

Ben sadece internette okuduğum şeyin yarısına inanıyorum.

- Uskon vain puolet mitä luen internetistä.
- Uskon vain puolet siitä, mitä luen internetistä.

Bir şekilde önündeki şeyin tehlikeli olmadığını fark ediyor,

Se ymmärsi, etten ollut vaaraksi,

- Zaman bütün yaraları iyileştirir.
- Zaman her şeyin ilacıdır.

Aika parantaa haavat.

Bu baş ağrısını dindirecek bir şeyin var mı?

Onko sinulla jotain, jolla tämä päänsärky lähtisi?

Büyük bir şeyin olacağına dair bir hissim var.

Minulla on tunne, että jotain suurta on tapahtumaisillaan.

Böyle bir şeyin var olduğunu hayal bile edemezdim.

- En olisi voinut ikinä kuvitellakaan, että jotain tällaista olisi olemassa.
- En olisi voinut koskaan kuvitellakaan, että jotain tällaista voisi olla.

Bu konuda söyleyecek bir şeyin yok, değil mi?

Sinulla ei ole mitään sanottavaa siitä, vai?

Tom Mary'nin söylediği şeyin doğru olup olmadığını bilmiyor.

Tom ei tiedä, onko se mitä Mary sanoo, totta vai ei.

Bir şeyin doğrusunu bilecek kadar yeterince yaşlısın. Terbiyeni takın.

Olet tarpeeksi vanha tietämään paremmin. Käyttäydy kunnolla.

Bir şeyin doğru yapılmasını istiyorsan, bazen onu kendin yapmalısın.

Jos haluat jotakin tehdyksi oikein, joskus sinun pitää vaan tehdä se itse.

Bir şeyin doğru yapılmasını istiyorsan, onu bazen kendin yapmalısın.

Jos haluat jotakin tehdyksi oikein, joskus sinun pitää vaan tehdä se itse.

Az önce gördüğümüz şeyin bir maymun olduğundan emin misin?

Oletko varma siitä, että se mitä juuri näimme, oli apina?

Az önce gördüğümüz şeyin bir maymun olmadığından emin misin?

Oletko varma siitä, että se mitä juuri näimme, ei ollut apina?

- Hiçbir şeyin benden iyi değil.
- Benden daha iyi değilsin.

Sinä et ole sen parempi kuin minäkään.

Bu sabah çok erkencisin. Yapacak bir şeyin mi var?

Oletpa aikaisin hereillä tänä aamuna. Onko sinulla joitain asioita hoidettavana?

Tamam, şimdi halatı alalım. Sonra şu şeyin yerini belirlemeye çalışacağız.

Vedetään köysi alas. Yritetään sitten etsiä hylky.

- Neden söyleyecek bir şeyin yok?
- Neden söyleyecek bir şeyiniz yok?

Miksi sinulla ei ole mitään sanottavaa?

Tom'un söylediği her şeyin bir yalan olduğunu fark etmiyor musun?

Etkö tajua, että kaikki Tomin sanomat asiat ovat valetta?

Eğer her şeyin bir sebebi varsa, sebebin sebebi var mıdır?

Jos kaikki tapahtuu syystä, niin onko sillä syyllä syytä olla olemassa?

İçine dolduracak bir şeyin yoksa, bir bardağın ne faydası var?

Mitä iloa on lasista, johon ei ole mitään kaadettavaa?

Yapılacak en iyi şeyin bu ışığı açık bırakmak ve tüm böceklerin

Mielestäsi paras tapa on siis jättää valo päälle,

- Her şeyin bir zamanı vardır.
- Her şey için bir zaman vardır.

- Aika aikaa kutakin.
- Aikansa kutakin.

En küçük bir çocuk bile böyle bir şeyin ne olduğunu bilir.

Jopa pieninkin lapsi tietää tuollaisen asian.

Boston'a vardığınızda yapmak istediğiniz ilk şeyin evi aramak olduğundan oldukça eminim.

Olen aika varma, että ensimmäinen asia, jonka haluat tehdä, kun saavut Bostoniin, on soittaa kotiin.

Onun yakalamak için hangi yaklaşımı kullanmalıyız? Yapılacak en iyi şeyin, ışıkla birlikte bunu bırakıp

Kummalla tavalla yritämme pyydystää sen? Mielestäsi paras tapa on siis jättää valo päälle,

En çılgın bilim kurgularımızdan bile çok daha fazlası. Her şeyin başladığı o günü hatırlıyorum.

Ne ovat oudompia kuin hulluimmissa scifi-elokuvissa. Muistan päivän, kun kaikki alkoi.

Bir zamanlar hayatın bir şaka olduğunu, her şeyin de bunu gösterdiğini düşünürdüm. Artık biliyorum.

Elämä on pilaa; tämä näkyy kaikesta. Luulin näin ennen ja nyt olen varma.

Halkbilimci Jonathan Young ona zarar verebilecek tek şeyin, insan tükürüğünde bulunan bir silah olduğunu söylüyor.

Folkloristi Jonathan Young sanoo, että sitä voi vahingoittaa vain - ihmissylkeen kastetulla aseella.

Halatla inmek iyi olur, hemen oraya ineriz. Kötü yanı, halatı bağlayacak pek bir şeyin olmaması.

Laskeutumalla pääsemme suoraan alas, mutta köydelle ei ole kunnon kiinnityspaikkaa.

Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir.

Kuolema on jompikumpi. Joko se on perikato, eivätkä kuolleet ole tietoisia mistään, tai, kuten meille kerrotaan, se on todellisuudessa muutos: sielumme muutto täältä toisaalle.

Tanrı altın bir tahtta bulutların içinde yalnız oturan sınırlı bir kişi değildir. Tanrı her şeyin içinde yaşayan saf Bilinçtir. Bu gerçeği anlamak için, herkesi eşit kabul etmeyi ve sevmeyi öğrenin.

Jumala ei ole pilvissä kultavaltaistuimella nököttävä rajallinen yksilö. Jumala on kaikessa vaikuttava puhdas Tietoisuus. Ymmärrä tämä, ja siksi hyväksy sekä rakasta jokaista tasavertaisesti.