Translation of "Zorladı" in English

0.007 sec.

Examples of using "Zorladı" in a sentence and their english translations:

O, kilidi zorladı.

He jimmied the lock.

Tom sırtını zorladı.

Tom strained his back.

Yoksulluk onu çalmaya zorladı.

Poverty drove him to steal.

Tom kapı kolunu zorladı.

Tom rattled the door handle.

Tom kendisini konuşmaya zorladı.

Tom forced himself to speak.

Beni konuşma yapmaya zorladı.

He compelled me to make a speech.

Onlar onu istifaya zorladı.

They forced him to resign.

Oturması için onu zorladı.

She forced him to sit down.

Tom beni ayrılmaya zorladı.

Tom forced me to leave.

Sami kapıyı açılmaya zorladı.

Sami forced the door open.

Tom kendini gülümsemeye zorladı.

Tom forced himself to smile.

Ve Valensiya'ya geri çekilmeye zorladı ...

and retreat to Valencia...

Savaş askerleri cepheye gitmeye zorladı.

War compelled soldiers to go to the front.

Onunla çıkmam için beni zorladı.

She forced me to go out with her.

O, erken gelmemiz için zorladı.

He compelled us to come earlier.

O, onu oturması için zorladı.

He forced her to sit down.

Tom beni kutuyu açmaya zorladı.

Tom forced me to open the box.

Tom beni oraya gitmeye zorladı.

- Tom forced me to go there.
- Tom made me go there.

Sınav beni sıkı çalışmaya zorladı.

The examination compelled me to study hard.

Çocuklar babalarını hızla ayrılmaya zorladı.

The kids urged their father to leave quickly.

Tom gitmemiz için bizi zorladı.

Tom forced us to leave.

O beni oraya gitmeye zorladı.

He forced me to go there.

Tom Mary'yi istifa etmeye zorladı.

Tom urged Mary to resign.

Maria, Tom'u yemek yemeye zorladı.

Maria forced Tom to eat.

Tom gitmememiz için bizi zorladı.

Tom made us leave.

Ordu onu istifa etmeye zorladı.

The army forced him to resign.

Tom Mary'yi oturması için zorladı.

Tom forced Mary to sit down.

Tom gitmek için beni zorladı.

Tom forced me to go.

Tom onu yapmam için zorladı.

Tom urged me to do that.

Kaza, Leyla'yı tekerlekli sandalyeye zorladı.

The accident forced Layla into a wheelchair.

Seni onu yapmaya kim zorladı?

Who forced you to do that?

Tom'u şarkı söylemeye kim zorladı?

Who forced Tom to sing?

- Tom'u onu yapmak için kim zorladı?
- Tom'u onu yapması için kim zorladı?

Who forced Tom to do that?

- O işi yaptırmak için beni zorladı.
- O görevi bana yaptırmak için beni zorladı.

She forced that task on me.

Hırsız parayı vermesi için onu zorladı.

The thief forced her to hand over the money.

Şartlar bizi toplantıyı ertelememiz için zorladı.

Circumstances forced us to put off the meeting.

O oğlunu, yerindeki toplantıya katılmaya zorladı.

He made his son attend the meeting in his place.

Hastalık onu okuldan vazgeçmesi için zorladı.

Illness forced him to give up school.

Tom sözleşme imzalaması için Mary'yi zorladı.

Tom forced Mary to sign the contract.

Arkadaşlarım hatıralarımı yazmam için beni zorladı.

My friends urged me to write my memoirs.

Tom alarmda kalmak için kendini zorladı.

Tom forced himself to stay alert.

Tom odaklanmış kalmak için kendini zorladı.

Tom forced himself to stay focused.

Onlar beni yalan söylemem için zorladı.

They forced me to lie.

Yeni koşullar, politikada bir değişikliğe zorladı.

The new circumstances compelled a change in policy.

O, onu yapması için onu zorladı.

She forced him to do it.

O, onu ıspanak yemesi için zorladı.

She forced him to eat spinach.

Tom Mary'yi onu yapması için zorladı.

- Tom forced Mary to do it.
- Tom made Mary do it.

Tom onu yapmam için beni zorladı.

Tom forced me to do it.

Tom Mary'nin onu yapması için zorladı.

- Tom forced Mary to do that.
- Tom made Mary do that.

Tom atını dört nala koşmaya zorladı.

Tom urged his horse into a gallop.

Tom Mary'yi Boston'a geri dönmeye zorladı.

Tom urged Mary to return to Boston.

Birisi onu yapman için zorladı mı?

Did someone force you to do that?

Tom bunu yapmak için kendini zorladı.

Tom forced himself to do that.

Tom beni Fransızca okumam için zorladı.

Tom urged me to study French.

Tom bunu yapmamız için bizi zorladı.

Tom forced us to do that.

Sami, belgeyi imzalaması için Leyla'yı zorladı.

Sami forced Layla to sign the document.

- Tom epey zorladı.
- Tom kuvvetle itti.

Tom pushed hard.

Osmanlıları Avrupa'dan çıkarmak için harekete geçmeye zorladı!

and drive the Ottomans out of Europe!

- Sinirle kapıyı tıklattı.
- Öfkeyle kilitli kapıyı zorladı.

He angrily rattled the locked door.

Tom parayı ona vermesi için Mary'yi zorladı.

Tom forced Mary to give him the money.

O çabuk bir cevap için beni zorladı.

He pressed me for a prompt reply.

Anne babam beni beyzbol kulübünden ayrılmaya zorladı.

My parents pushed me to quit the baseball club.

Tom Mary'yi bir şemsiye alması için zorladı.

Tom urged Mary to take an umbrella.

Tom evlenmek istemiyordu ama ailesi onu zorladı.

Tom didn't want to get married, but his parents forced him to.

Tom, Mary'yi polise yanlış bilgi vermeye zorladı.

Tom forced Mary to give false information to the police.

Bu beni bir hafta daha kalmaya zorladı.

This compelled me to stay another week.

Kamuoyu baskısı orduyu hareket etmesi için zorladı.

Public pressure forced the army to act.

Tom'un annesi onu sebzelerini yemesi için zorladı.

Tom's mother forced him to eat his vegetables.

Fadıl, Leyla'yı ölümcül bir karar vermeye zorladı.

Fadil forced Layla to make a deadly decision.

Fadıl, Leyla'yı Rami'nin cesedini ortadan kaldırmaya zorladı.

Fadil forced Layla to help dispose of Rami's body.

Tom Mary ile gitmem için beni zorladı.

Tom urged me to go with Mary.

Tom onu yapmaman için seni zorladı mı?

Did Tom force you not to do that?

Tom bunu yapman için seni zorladı mı?

Did Tom force you to do that?

Tom Mary'yi bir kurbağayı yemesi için zorladı.

Tom forced Mary to eat a frog.

Sami, Leyla'yı bira ve şarap içmeye zorladı.

Sami forced Layla to drink beer and wine.

Bu onların arzularını frenledi ve öz-kontrola zorladı

This curbed their temptations and enforced self-control,

Açlık çocuğu yazar kasadan para çalmak için zorladı.

Hunger compelled the boy to steal money from the cash register.

Ani bir hastalık onu randevusunu iptal etmeye zorladı.

A sudden illness forced her to cancel her appointment.

Borsa krizi birçok emekliyi yeniden iş piyasasına zorladı.

The stock market crash forced many retirees back into the job market.

Dick onun planını kabul etmem için beni zorladı.

Dick forced me to agree with his plan.

Kötü hava pikniği iptal etmemiz için bizi zorladı.

Bad weather forced us to call off the picnic.

Arkadaşlarım bir anı yazısı yazmam için beni zorladı.

My friends pushed me to write a memoir.

Tom karına o mektubu göndermem için beni zorladı.

Tom forced me to send your wife that letter.

O, yerlileri akrabalarının idam edilmelerine tanık olmaya zorladı.

He forced the natives to witness the execution of their relatives.

Herhangi biri onu yapman için seni zorladı mı?

- Did anyone force you to do that?
- Did anybody force you to do that?

Tom gitmek istemiyordu ama Meri onu gitmeye zorladı.

Tom didn't want to go, but Mary made him go.

Ve beni her gün dört saat alıştırma yapmaya zorladı

And he forced me, basically, to practice for hours and hours every single day.

- Tom sinirle kapıyı tıklattı.
- Tom öfkeyle kilitli kapıyı zorladı.

Tom angrily rattled the locked door.

Dan, Matt'e vurdu ve onu Linda'dan özür dilemeye zorladı.

Dan hit Matt and forced him to apologize to Linda.

Tom odasına kadar onu takip etmem için beni zorladı.

Tom forced me to follow him to his room.

Gecikme bizi pahalı bir otelde bir gece kalmaya zorladı.

The delay forced us to stay overnight in an expensive hotel.

- Onlar gerçeği söylemesi için onu zorladı.
- Onu gerçeği söylemeye zorladılar.

They forced him to tell the truth.

4. İvan (Korkunç İvan) pek çok Tatar'ı İslam'dan Hıristiyanlığa geçmeye zorladı.

Ivan IV (Ivan the Terrible) forced many Tatars to convert from Islam to Christianity.

Mary, arkadaşlarıyla dışarı çıkmasına izin vermeleri için annesini ve babasını zorladı.

Mary urged her parents to let her go out with her friends.

Bu, Mircea'yı batıya çekilmeye zorladı, bu da birliklerini zor bir duruma soktu

This forced Mircea to turn back west, but with his troops stretched thin,

Yaralar ve ateş, onu Varşova'da iyileşmeye zorladı ve bu nedenle Eylau Savaşı'nı kaçırdı.

Wounds and fever then forced him to convalesce  in Warsaw, and so miss the Battle of Eylau.