Translation of "Yaşayan" in English

0.015 sec.

Examples of using "Yaşayan" in a sentence and their english translations:

Taşrada yaşayan türklerin

Those turks that live in rural areas

- Karıncayiyenler yalnız yaşayan hayvanlardır.
- Yerdomuzları yalnız yaşayan hayvanlardır.

Aardvarks are solitary animals.

Tom'un yaşayan tek akrabası Boston'da yaşayan bir amca.

Tom's only living relative is an uncle living in Boston.

O yaşayan bir fosil!

He is a living fossil!

Kedi yaşayan fareyle oynadı.

The cat played with the live mouse.

Onlar bitişikte yaşayan insanlardır.

They are the people who live next door.

Boston'da yaşayan birisini tanıyorum.

I know someone who lives in Boston.

İngilizce, kalbimde yaşayan dildir.

English is the language that dwells in my heart.

O yaşayan bir ansiklopedi.

She's a living encyclopaedia.

Kulübede yaşayan adam kör.

The man living in the cottage is blind.

Bitişikte yaşayan gence soralım.

Let's ask the boy who lives next door.

Yaşayan bir ruh yoktu.

There wasn't a living soul.

O, bitişikte yaşayan adamdır.

That's the man who lives next door.

Buralarda yaşayan biri yok.

There's not a living soul around here.

Kılıçla yaşayan kılıçla ölecek.

He who lives by the sword shall die by the sword.

Dil yaşayan bir organizmadır.

Language is a living organism.

Yaşayan bir kartpostal gibi.

It's like a living postcard.

Boston'da yaşayan birini tanımıyorum.

I don't know anyone who lives in Boston.

Tom bir yaşayan efsanedir.

Tom is a living legend.

Hiç yaşayan akrabam yok.

I don't have any living relatives.

- Osaka'da yaşayan bir teyzem var.
- Osaka'da yaşayan bir halam var.

I have an aunt who lives in Osaka.

- Boston'da yaşayan bir amcam var.
- Boston'da yaşayan bir dayım var.

I have an uncle who lives in Boston.

Yakında yaşayan bir yabancı uzakta yaşayan bir akrabadan daha iyidir.

A stranger living nearby is better than a relative living far away.

Yaşayan orduyu çiçek gibi alıyor.

that is in danger of collapse like a flower.

Sonrasında yaşayan en yakın akrabalarını,

and we'd look at the anatomy of crocodilians,

Ilaç eksikliği yaşayan yerleri gösteriyor.

a sense of where they have a shortage.

Burada yaşayan her canlı olacak.

So will every other living creature out here.

Ve sonuçlarıyla yaşayan insanların hikayeleri.

and people who are living with the consequences.

Evimde yaşayan iki robot var.

These are two robots that live in my home.

Ormanda yaşayan bir fil ailesi.

A family of forest-dwelling elephants.

Yaşayan hiçbir şey havasız yaşayamazdı.

No living thing could live without air.

Orada yaşayan insanlar bizim arkadaşlarımız.

The people who live there are our friends.

Amerika'da yaşayan bir arkadaşım var.

I have a friend who lives in America.

Her zaman yalnız yaşayan biriydim.

I was always a loner.

Nara'da yaşayan bir arkadaşım var.

I have a friend living in Nara.

Balinalar okyanusta yaşayan büyük memelilerdir.

Whales are very large mammals that live in the ocean.

Boston'da yaşayan çok arkadaşım var.

- I have a lot of friends living in Boston.
- I have lots of friends living in Boston.
- I have many friends living in Boston.

Kyoto'da yaşayan bir amcam var.

I have an uncle who lives in Kyoto.

O benim yaşayan tek akrabamdır.

He is my only living relative.

Kyoto'da yaşayan bir arkadaşım var.

I have a friend who lives in Kyoto.

Yaşayan en uzun adam Carl'dır.

Carl is the tallest man alive.

Refah içinde yaşayan insanları küçümsedi.

He despised those who lived on welfare.

Almanya'da yaşayan bir arkadaşım var.

I have a friend who lives in Germany.

Sizin mahallede yaşayan birini tanıyorum.

I know someone who lives in your neighborhood.

Londra'da yaşayan bir arkadaşım var.

I have a friend living in London.

Tom bitişikte yaşayan adamla geçinemiyor.

Tom doesn't get along with the man who lives next door.

Burada yaşayan insanları tanıyor musun?

Do you know the people who live here?

Bunlar, yandaki evde yaşayan insanlar.

These are the people who live next door.

Tom benim yaşayan tek akrabam.

Tom is my only living relative.

Adada yaşayan başka biri olmalı.

There must be someone else living on the island.

Müzede yaşayan bir hayvan yok.

There are no live animals in the museum.

İngiltere'de yaşayan bir arkadaşım var.

I have a friend who lives in England.

çiftlikte yaşayan kadınlar tarafından kullanıldı.

by women who worked on ranches.

Boston'da yaşayan bir kuzenim vardı.

I had a cousin who lived in Boston.

Bitişikte yaşayan adamdan nefret ediyorum.

I hate the guy who lives next door.

Almanya'da yaşayan iki arkadaşım var.

I have two friends who live in Germany.

Boston'da yaşayan bir ağabeyim var.

I have an older brother who lives in Boston.

Boston'da yaşayan bir arkadaşım var.

I have a friend who lives in Boston.

Boston'da yaşayan birkaç arkadaşım var.

I have a few friends living in Boston.

Kaktüsler kuru yerde yaşayan bitkilerdir.

Cacti are plants that live in dry places.

Tímea, Polonya'da yaşayan bir Macardır.

Tímea is a Hungarian living in Poland.

Orada yaşayan bir ruh yoktu.

There wasn't a living soul there.

Sadece burada yaşayan soğuğu bilir.

Only one who lives here, knows the coldness.

Burada yaşayan insanlar bizim dostlarımızdır.

The people who live here are our friends.

Burada yaşayan herkes zengin değildir.

Not everyone who lives here is rich.

Dünya, Tanrı'nın yaşayan bir görüntüsüdür.

The world is a living image of God.

Boston'da yaşayan birini tanıyor musun?

Do you know anybody who lives in Boston?

O, yaşayan en büyük sanatçıdır.

He is the greatest living artist.

Kyoto'da yaşayan bir ağabeyim var.

I have an older brother who lives in Kyoto.

Tokyo'da yaşayan bir arkadaşım var.

I have a friend who lives in Tokyo.

Sapparo'da yaşayan bir arkadaşım var.

I have a friend who lives in Sapporo.

Yengeç, denizde yaşayan bir hayvandır.

The crab is an animal that lives at sea.

Tom, Avustralya'da yaşayan bir Kanadalı.

Tom is a Canadian who lives in Australia.

Eğlence için yaşayan yaratıkları öldürmemelisin.

You shouldn't kill living creatures for fun.

Kyoto'da yaşayan bir teyzem var.

I have an aunt who lives in Kyoto.

Tom, Paris'te yaşayan bir Amerikalıdır.

Tom is an American living in Paris.

Boston'da yaşayan bir teyzem var.

I have an aunt who lives in Boston.

Tom, Boston'da yaşayan bir Kanadalıdır.

Tom is a Canadian living in Boston.

Tom, Boston'da yaşayan bir yazardır.

Tom is a writer living in Boston.

Tom yalnız yaşayan biri değildi.

Tom wasn't a loner.

Avustralya'da yaşayan bir amcam var.

I have an uncle who lives in Australia.

Avustralya'da yaşayan bir kuzenim var.

I have a cousin who lives in Australia.

Avustralya'da yaşayan bir teyzem var.

I have an aunt who lives in Australia.

Boston'da yaşayan bir kuzenim var.

I have a cousin who lives in Boston.