Translation of "Yürüyüş" in English

0.015 sec.

Examples of using "Yürüyüş" in a sentence and their english translations:

Yürüyüş sevmiyorum.

I don't like hiking.

Köpeğiyle yürüyüş yapar.

She takes a walk with her dog.

Yürüyüş yapmayı severim.

I like taking walks.

Yürüyüş yapmaya git.

Go take a walk.

Ben yürüyüş yapıyordum.

I was taking a walk.

Yürüyüş için dışarıdaydım.

I was out for a walk.

Kumda yürüyüş zordur.

- It is difficult to walk in the sand.
- Walking in the sand is difficult.

Parkta yürüyüş yapıyoruz.

We're walking in the park.

Bir yürüyüş yapalım.

Let's take a walk.

Parkta yürüyüş yaptım.

I took a walk in the park.

- Ben bir parkta yürüyüş yapıyorum.
- Parkta yürüyüş yapıyorum.

I'm taking a walk in a park.

- Eskiden kahvaltıdan önce yürüyüş yapardım.
- Kahvaltıdan önce yürüyüş yapardım.

I used to take a walk before breakfast.

Caddeler yerine yürüyüş alanları

and walkways instead of streets,

Yürüyüş oldukça zorluklarla dolu.

The march is extremely difficult.

Yağmur yürüyüş yapmamızı engelledi.

Rain prevented us from taking a walk.

Yürüyüş iyi bir egzersizdir.

- Walking is good exercise.
- Walking is a good exercise.

Babam parkta yürüyüş yapar.

My father takes a walk in the park.

O yürüyüş yapmayı sever.

He likes taking walks.

Canım yürüyüş yapmak istiyor.

I feel like taking a walk.

Parkta bir yürüyüş yaptık.

We took a walk in the park.

Tom geceleri yürüyüş yapıyor.

Tom has been taking walks at night.

Babam parkta yürüyüş yapıyor.

Dad is taking a walk in the park.

Tom dışarıda yürüyüş yapıyor.

Tom is out taking a walk.

Köpeğimle birlikte yürüyüş yaptım.

I took a walk with my dog.

Uzun yürüyüş beni yordu.

The long walk tired me out.

Parkta bir yürüyüş yapalım.

Let's take a walk in the park.

Bu, parkta yürüyüş değildir.

It's no walk in the park.

Yürüyüş için dışarı çıktı.

He's out taking a walk.

Yürüyüş için vaktim yok.

I don't have time for a walk.

Tom yürüyüş yapmak istiyor.

Tom wants to go for a walk.

Bir yürüyüş yap, Tom.

Take a hike, Tom.

Neden bir yürüyüş yapmıyoruz?

Why don't we take a walk?

Yürüyüş yapmak ister misin?

Do you want to take a walk?

Sabah altıda yürüyüş yaparım.

I take a walk at six in the morning.

Yürüyüş mükemmel bir egzersizdir.

Walking is an excellent exercise.

Yürüyüş yapmaya ne dersin?

How about going for a walk?

Platoda yürüyüş yapmak zevklidir.

It's pleasant to take a walk on the plateau.

Ben bir yürüyüş yaptım.

I took a walk.

Sahilde bir yürüyüş yapalım.

Let's take a walk on the beach.

Yürüyüş için tepelere gidebilirsin.

You can go for walks on the hills.

O bir yürüyüş yapıyor.

He is taking a walk.

Her sabah yürüyüş yapardım.

I used to take a walk every morning.

Kahvaltıdan önce yürüyüş yapardık.

We used to take a walk before breakfast.

Yürüyüş gitmek ister misiniz?

Would you care to go for a walk?

O kısa bir yürüyüş.

It's a short walk.

Kahvaltıdan önce yürüyüş canlandırır.

A walk before breakfast is exhilarating.

Tom bahçede yürüyüş yaptı.

Tom took a walk through the garden.

Ben yürüyüş grubuna katılabilirim.

I might join the marching band.

Ben bir yürüyüş yapıyorum.

I'm taking a walk.

Genellikle kiminle yürüyüş yapıyorsun?

Who do you usually go hiking with?

Her sabah yürüyüş yapıyor.

She takes a walk every morning.

Nehir boyunca bir yürüyüş yaptık.

We took a walk along the river.

Değişiklik olsun diye yürüyüş yapalım.

Let's take a walk for a change.

İstasyon bir saatlik yürüyüş mesafesinde.

It's an hour's walk to the station.

İstasyon on dakikalık yürüyüş mesafesinde.

It's ten minutes' walk to the station.

Otobüs durağına on dakikalık yürüyüş.

It's a ten minutes walk to the bus stop.

Yürüyüş yağmur nedeniyle iptal edildi.

The hiking was called off because of the rain.

Yürüyüş sekiz saatten az sürmeyecek.

The hike will take no less than eight hours.

Babam her sabah yürüyüş yapar.

My father takes a walk every morning.

Bir yürüyüş için çocukları hazırladı.

She got the children ready for a walk.

Şüphesiz, o, yürüyüş yapmayı sever.

- He likes a walk.
- He must like taking walks.
- There's no doubt that he likes taking walks.

Babam parkta bir yürüyüş yapıyor.

- My father takes a walk in the park.
- My father is taking a walk in the park.

Kahvaltıdan önce bir yürüyüş canlandırıcıdır.

A walk before breakfast is refreshing.

Tom parkta bir yürüyüş yaptı.

Tom took a walk in the park.

Bir yürüyüş gitme düşüncem yok.

I have no mind to go for a walk.

O, parkta bir yürüyüş yaptı.

She took a walk in the park.

Bazen yürüyüş için dışarı çıkarım.

I sometimes go out for a walk.

Yürüyüş için köpeğimi dışarı çıkaracağım.

I'll take my dog out for a walk.

Yaşlı adam parkta yürüyüş yapıyor.

The old man is taking a walk in the park.

Yürüyüş için güzel bir gün.

- It's a beautiful day for a hike, isn't it?
- It's a nice day for a walk.

O, ferahlatıcı bir yürüyüş yaptı.

He made a refreshing walk.

Tom yürüyüş yapıyor gibi hissetti.

Tom felt like taking a walk.

Tom Mary ile yürüyüş yapıyor.

Tom is taking a walk with Mary.

Tom ön yürüyüş yoluna yaklaşıyor.

Tom is coming up the front walk.

Yürüyüş için dışarı çıkabilir miyim?

May I go out for a walk?

Babam her gün yürüyüş yapar.

My father takes a walk every day.

Akşamleyin köpeğimle bir yürüyüş yaparım.

I take a walk with my dog in the evening.

Kütüphane beş dakikalık yürüyüş mesafesinde.

It is a five-minute walk to the library.

Güzel bir yürüyüş yaptın mı?

Did you have a nice walk?

Yürüyüş yorucuydu ama çok eğlendik.

The hike was exhausting, but we had a lot of fun.

Yemeklerden sonra yürüyüş yapmaktan hoşlanırım.

I like to take a walk after meals.

Biz uzun bir yürüyüş yaptık.

We took a long walk.

O, yürüyüş yapmaya çok düşkün.

He's very fond of walking.

Yürüyüş için harika bir gün.

It's a great day for a hike.

Her yürüyüş ayrı adımlardan oluşmaktadır.

Every march is composed of separate steps.

Bu kısa bir yürüyüş mesafesindedir.

It's a short walk.

Dışarı çıkacağım ve yürüyüş yapacağım.

I'm going to go out and take a walk.

Yürüyüş sağlıklı bir egzersiz türüdür.

To walk is a healthy form of exercise.