Translation of "Yüklü" in English

0.010 sec.

Examples of using "Yüklü" in a sentence and their english translations:

Silah yüklü değil.

The gun isn't loaded.

Sunucu aşırı yüklü.

The server is overloaded.

Silahın yüklü mü?

Is your gun loaded?

Silahım yüklü değildi.

My rifle wasn't loaded.

Tom'a yüklü ödeme yaparım.

I pay Tom well.

Tom silahını yüklü tutar.

Tom keeps his gun loaded.

Aslında silah yüklü değil.

Actually, the gun isn't loaded.

Tom'un tüfeği yüklü değildi.

Tom's rifle wasn't loaded.

Mary duygu yüklü bir kız.

Mary is a girl full of sentiment.

O, bu silahı yüklü bulundurur.

He keeps this gun loaded.

Bu kamera, film yüklü değil.

- This camera is not loaded with film.
- There isn't any film in this camera.
- There's no film in this camera.
- There is no film in this camera.
- This camera isn't loaded with film.

Sami'nin yüklü bir sicili var.

Sami has a long record.

Sami yüklü bir tabanca çaldı.

Sami stole a loaded pistol.

Birçok sefer fazla yüklü araçlara sığıştık.

Many times, we were crammed into overloaded vehicles.

Tom'a yüklü miktarda para miras kaldı.

Tom inherited a considerable amount of money.

Tom bana silahın yüklü olmadığını söyledi.

Tom told me the gun wasn't loaded.

Devlete yüklü miktarda vergi borcu var.

He owes the government a lot of money in taxes.

IPhone'umda yüklü üç yüz bin şarkı var!

I have 300,000 songs loaded onto my iPhone!

Tom silahın yüklü olmadığına dair güvence verdi.

Tom assured me the gun wasn't loaded.

Windows yüklü laptopun mavi ekran verdi sanırım.

I see that your Windows laptop was hit by the blue screen of death.

Düğünleri onlar için çok duygu yüklü bir gündü.

They felt many emotions on their wedding day.

- Bu araba tamamen dolu.
- Bu araba tamamen yüklü.

This car is fully loaded.

Tom silahının yüklü olduğundan emin olmak için kontrol etti.

Tom checked to make sure his gun was loaded.

Bir iyon, net elektrik yüklü bir atom veya moleküldür.

An ion is an atom or molecule with a net electric charge.

Manyetosferin içinde, uzay plazmasının yoğunluğu (elektronlar ve iyonlar gibi yüklü parçacıklar), güneş rüzgarının hüküm sürdüğü dışarıdaki plazmadan çok daha düşüktür. Manyetopoz adı verilen sınır, iki farklı yoğunluk bölgesi farklı hızlarda hareket ettiğinde kararsız hale gelir.

Inside the magnetosphere, the density of the space plasma—charged particles, like electrons and ions—is much lower than the plasma outside, where the solar wind prevails. The boundary, called the magnetopause, becomes unstable when the two different density regions move at different rates.