Translation of "Satıcı" in English

0.004 sec.

Examples of using "Satıcı" in a sentence and their english translations:

Beni satıcı sandılar.

I was mistaken for a salesman.

Satıcı beni kandırdı.

I was taken in by the salesman.

O da bir satıcı.

He's also a salesman.

Tom da bir satıcı.

Tom is also a salesman.

Tom çevik bir satıcı.

Tom is a smooth salesman.

O satıcı tarafından kandırıldı.

She was taken in by the salesman.

Satıcı bir araba satmak istiyor.

The dealer wants to sell a car.

Yaşlı adam satıcı tarafından dolandırıldı.

The old man was taken in by a salesman.

Satıcı onun nasıl kullanılacağını gösterdi.

The salesman demonstrated how to use it.

Satıcı makinenin nasıl kullanılacağını gösterdi.

The salesman demonstrated how to use the machine.

Bir satıcı olarak geçimini sağlıyor.

He makes a living as a salesman.

Bu, dürüst olmayan bir satıcı.

He's a dishonest salesperson.

Tom çok kötü bir satıcı.

Tom is a terrible salesman.

Satıcı bakır ölçeklerde peynir tartıyor.

The seller weighs the cheese on the copper scales.

O satıcı oldukça akıllı görünüyor.

That salesman looks pretty smart.

Tom bir satıcı, değil mi?

Tom is a salesman, isn't he?

Satıcı kıyma makinesinin nasıl kullanılacağını gösterdi.

The salesman demonstrated how to use the mincer.

Satıcı onu almam için ısrar etti.

The shopkeeper urged me to buy it.

Tom bir satıcı olarak geçimini sağlıyor.

Tom makes a living as a salesman.

Her satıcı mallarından övgü ile bahseder.

Every salesman sings the praises of his wares.

Tom da bir satıcı, değil mi?

Tom is a salesman, too, isn't he?

- Bir satıcı olarak çalışıyorum.
- Tezgâhtar olarak çalışıyorum.

I work as a salesman.

Seyyar satıcı sırtında büyük bir paket taşıyordu.

The peddler carried a big bundle on his back.

Tom bir seyyar satıcı olarak geçimini sağlıyor.

Tom makes a living as a traveling salesman.

- Tom da bir satıcıdır.
- Tom da bir satıcı.

Tom is a salesman, too.

Tom fiyatı düşürmek umuduyla, satıcı ile pazarlık etti.

Tom bargained with the salesman hoping to get a lower price.

Sonunda satıcı pahalı makineyi almam için beni ikna etti.

Eventually the salesman persuaded me to buy the expensive machine.

- O bir satıcı kılığına girdi ve onun evini ziyaret etti.
- Bir satıcı olarak kimliğini gizledi ve onun evini ziyaret etti.

He disguised himself as a salesman and visited her house.

Satıcı onun ürününü satmak için bazı abartılı iddialar ortaya attı.

The salesman made some exaggerated claims in order to sell his product.

Hatırı sayılır bir tartışmadan sonra, alıcı ve satıcı anlaşmaya vardı.

After considerable argument, the buyer and the seller finally came to terms.