Translation of "Sadık" in English

0.034 sec.

Examples of using "Sadık" in a sentence and their english translations:

Tom sadık.

Tom is devoted.

Sadık oluyorum.

I'm being loyal.

Söylediklerine sadık olmalısın.

You should stick to what you say.

Sözüne sadık kalmalısın.

- You must stick to your promise.
- You have to keep your promise.

Sözüne sadık olmalısın.

You must be faithful to your word.

Geçmişe sadık kalamazsın.

You can't cling to the past.

Plana sadık kalalım.

Let's stick to the plan.

Köpekler sadık hayvanlardır.

- Dogs are loyal animals.
- Dogs are faithful animals.

Tom karısına sadık.

Tom is loyal to his wife.

Sen sadık mısın?

- Are you loyal?
- Are you faithful?

Kararıma sadık kaldım.

I adhered to my decision.

Konuya sadık kal.

- Stick to the subject.
- Stick to the subject!

Planına sadık kal.

Stick to your plan.

Arkadaşlarım çok sadık.

My friends are very loyal.

Tom sadık kalmadı.

Tom didn't stick around.

- Fadıl, Sadık caddesinde yaşıyordu.
- Fadıl, Sadık caddesinde oturuyordu.

Fadil lived on Sadiq street.

- Sen planına sadık kalacak mısın?
- Planına sadık kalacak mısın?

Are you going to stick to your plan?

Biz planımıza sadık kalmalıyız.

We should stick to our plan.

Ana fikre sadık kalmalıyız.

We've got to stick to the point.

O, sözüne sadık kalmayacaktır.

She will not stick to her word.

O sözüne sadık kaldı.

He stuck to his promise.

O, prensiplerine sadık kalıyor.

He remains loyal to his principles.

O prensiplerine sadık kaldı.

He remained steadfast to his principles.

Herkese sadık kalmasını söyle.

Tell everybody to stand by.

Sanırım plana sadık kalmalıyız.

I think we should stick to the plan.

Tom sadık değil mi?

Tom is loyal, isn't he?

Orijinal plana sadık kalalım.

Let's stick to the original plan.

Tom bir sadık muhafazakârdır.

Tom is a staunch conservative.

Tom'un sadık olduğunu düşünüyorum.

- I think Tom is loyal.
- I think that Tom is loyal.

Köpek sadık bir hayvandır.

- A dog is a faithful animal.
- A dog is a loyal animal.

Tom işine sadık kaldı.

Tom stuck to his job.

Tom Mary'ye çok sadık.

Tom is very loyal to Mary.

Tom sadık bir arkadaştı.

Tom has been a faithful friend.

Diana sadık bir arkadaştı.

Diana has been a faithful friend.

"Senin adın...?" "Fadıl Sadık."

"Your name is...?" "Fadil Sadiq."

Sen sadık değil misin?

Aren't you loyal?

Sami, Leyla'ya sadık değildi.

Sami was not faithful to Layla.

Sami sadık bir Hıristiyandı.

Sami was a staunch Christian.

Film, kitaba sadık kalmış.

The film stayed faithful to the book.

Çeviriler sevgililer gibidir.Güzel olanlar sadık değildir ve sadık olanlar güzel değildir.

Translations are like lovers- the beautiful ones are never faithful, and the faithful ones are never beautiful.

- Fadıl, Sadık tıp merkezine kabul edildi.
- Fadıl, Sadık tıp merkezine yatırıldı.

Fadil was admitted to Sadiq medical center.

O sonuna kadar sadık kaldı.

He remained faithful to the last.

Bizim sadık hizmetçimiz hastanede öldü.

Our faithful servant died in the hospital.

Sadece değişenler kendilerine sadık kalırlar.

Only those who change stay true to themselves.

Tom ülkesine sadık bir vatandaştır.

Tom is a loyal citizen of his country.

Sanırım orijinal plana sadık kalmalıyız.

I think we should stick to the original plan.

Sadece kendi çizgine sadık kal.

Keep to your own line.

Tom sadık bir muhafazakar oldu.

Tom became a staunch conservative.

O sadık bir dost buldu.

He found a faithful friend.

O, dinozorun sadık minyatürüne baktı.

He stared at the faithful miniature of the dinosaur.

Dr. Sadık hastaları kontrol etti.

Dr. Sadiq checked on the patients.

Dedektif Sadık bebek ölümlerini soruşturdu.

Detective Sadiq investigated the baby deaths.

Leyla'nın bazı sadık arkadaşları vardı.

Layla had some very loyal friends.

Hükümetimin en sadık üyesi bu köpek.

In all of the government, the most faithful to me is the dog.

Her şeyin ötesinde arkadaşlarına sadık olmalısın.

You must, above all, be faithful to your friends.

- O ailesine sadık.
- O ailesine itaatkâr.

She is obedient to her parents.

O her zaman karısına sadık idi.

He was always faithful to his wife.

O iyi ve sadık bir eş.

She's a good spouse. She's faithful.

Tom ve Mary birbirlerine sadık kaldılar.

Tom and Mary clung to each other.

O sadık ve güvenilir bir adamdır.

He's a stand-up guy.

Tom Mary'nin ona sadık olduğuna inanmıyor.

Tom doesn't believe that Mary has been faithful to him.

Tom kesinlikle Mary'nin sadık olduğuna inanıyor.

Tom certainly believes Mary is faithful.

Bizim gerçekten sadık sürekli müşterilerimiz var.

We have really loyal repeat customers.

Gerçekten sadık bir müşteri tabanımız var.

We have a really loyal customer base.

Alman çoban köpekleri sadık olma eğilimindedir.

German Shepherds tend to be loyal.

Dr. Sadık toplulukta bir süper yıldızdı.

Dr. Sadiq was a superstar in the community.

Dr. Sadık, Leyla'nın kusmuğunda arsenik buldu.

Dr. Sadiq found arsenic in Layla's vomit.

Leyla'ya göre Fadıl sadık bir koca.

To Layla, Fadil is a devoted husband.

Sadık bir arkadaş gerçek bir hazinedir.

A loyal friend is a real treasure.

“Kendime sadık kalabilmek için, Tunus’u terk edeceğim.”

"I will leave Tunisia, to stay true to myself."

Çevirin Japoncaya biraz daha sadık olamaz mı?

Couldn't your translation be a little more faithful to the Japanese?

Onun dediği eşine her zaman sadık kaldığıydı.

He says he has always been true to his wife.

Kurban 22 yaşındaki Fadıl Sadık olarak tanımlandı.

The victim was identified as 22-year-old Fadil Sadiq.

Babam kendini sadık bir Macar olarak görüyordu.

My father regarded himself as a loyal Hungarian.

Sadık bir arkadaş iki vücutta bir ruhtur.

A faithful friend is a soul in two bodies.

- Sadık bir erkek kardeş, kız kardeşine yardımcı olur.
- Sadık bir erkek kardeş kız kardeşine yardımcı olur.

A loyal brother helps his sister.

Aybak Kabilesine sadık olan Qutuzun az düşmanı vardı

Having been loyal to the Aybak faction, Qutuz certainly had a few enemies and rivals.

Ününe bakacak olursak, işine sadık biri gibi görünüyor.

Judging from all reports, she seems to be right for the job.

Onun köpeği uysal olduğu kadar çok sadık değildir.

Her dog is not so much faithful as tame.

Onlar sonuçta orijinal plana sadık kalmaya karar verdiler.

They have decided to stick to the original plan after all.

Bir sadık dost, on bin tane akrabaya değer.

One loyal friend is worth ten thousand relatives.

Sadık köpek Hachiko'nun heykeli Şibuya İstasyonu önünde duruyor.

The statue of Hachiko, the faithful dog, stands in front of Shibuya Station.

Diyetime sadık kalmama yardım ettiğin için teşekkür ederim.

Thank you for helping me stick to my diet.

Eski yöntemlere sadık kalmaya çalışmanın bir faydası yok.

It's no use trying to stick to the old ways.

Dania yine de Fadıl'a sadık kalmaya karar verdi.

Dania decided to stick with Fadil anyway.

Kadınlara karşı sadık ol. Onları sevmek yeterli değil.

Be loyal to women. Loving them isn't enough.

- Sami sözüne sadık değildi.
- Sami sözüne bağlı kalmadı.

Sami didn't stick to his word.

- Sami senaryoya sadık kalmadı.
- Sami senaryoyu bağlı kalmadı.

Sami didn't stick to the script.

İstediğin kadar gül; ben sonuna kadar planıma sadık kalacağım.

Laugh as much as you like; I'll stick to my plan to the bitter end.

Bir şey yapmaya karar verdikten sonra ona sadık kalın.

Once you have decided to do something, stick to it.

Biz evlendiğimizden beri o sadık bir aile babası oldu.

Since we got married, he's become a devoted family man.

Bir köpek sadık bir hayvandır, bu yüzden insan dostu olduğu söylenir.

A dog is a faithful animal, so it is said to be a friend of man.

O sadece Çizmeli Kedi görüntüsünü kullanmak zorunda kaldı. Ben onun sadık uşağıydım.

She just had to use her Puss-In-Boots look and I was her devoted servant.