Translation of "Sabahı" in English

0.013 sec.

Examples of using "Sabahı" in a sentence and their english translations:

Perşembe sabahı buluşacağız.

We'll meet on Thursday morning.

Pazartesi sabahı görüşeceğiz.

We'll meet on Monday morning.

Bütün sabahı Tom'la geçirdim.

I spent the whole morning with Tom.

Her sabahı Tom'la geçiriyorum.

I've been spending every morning with Tom.

Komite pazartesi sabahı buluştu.

The committee met Monday morning.

Tom pazartesi sabahı öldü.

- Tom died Monday morning.
- Tom died on Monday morning.

Dün sabahı birlikte geçirdik.

We spent yesterday morning together.

1 Ocak sabahı neredeydin?

Where were you on the morning of January the 1st?

Bütün sabahı yatakta geçirdim.

I spent the entire morning in bed.

Onlar Pazar sabahı kiliseye giderler.

They go to church on Sunday morning.

Pazar sabahı onu ziyaret ettim.

- I visited her on Sunday morning.
- I visited him on Sunday morning.

Bütün sabahı böyle geçirmek isterim.

I would like to spend the whole morning like this.

Babam Pazar sabahı golf oynadı.

My father played golf on the Sunday morning.

Perşembe sabahı hepimiz için harikadır.

Thursday morning is great for all of us.

Tom sabahı tavanı boyayarak geçirdi.

Tom spent the morning painting the ceiling.

Her Pazar sabahı onu yaparım.

I do it every Sunday morning.

Nöbetçi eczane pazar sabahı açıktır.

The duty chemist is open on Sunday morning.

Tüm sabahı odamı temizlemekle harcadım.

I've spent the entire morning cleaning my room.

Tom Pazar sabahı kiliseye gider.

Tom goes to church on Sunday morning.

Tom Pazartesi sabahı geri döndü.

Tom came back Monday morning.

Geçen çarşamba sabahı arkadaşlarımla buluştum.

I met my friends last Wednesday morning.

Pazartesi sabahı her zamanki gibiydi.

Monday morning was typical.

Tom pazartesi sabahı erkenden ayrıldı.

Tom left early Monday morning.

Bu sabahı Tom'la telefonda geçirdim.

I spent this morning on the phone with Tom.

Bu bir Noel sabahı gibiydi.

It was like Christmas morning.

Bütün sabahı kar küreyerek geçirdim.

I spent all morning shoveling snow.

Leyla'nın cesedi pazartesi sabahı bulundu.

Layla's body was found Monday morning.

Tom tüm sabahı ağlayarak geçiriyor.

Tom has been crying all morning.

Bunu her pazartesi sabahı yaparım.

I do that every Monday morning.

Pazartesi sabahı Tom'la tekrar görüştüm.

I met with Tom again on Monday morning.

Sabahı yatakta kitap okuyarak geçirdim.

I spent the morning in bed, reading a book.

- Müfettiş pazartesi sabahı okula geç vakit geldi.
- Müfettiş pazartesi sabahı okula geç geldi.

The inspector arrived at the school late on Monday morning.

- Cumartesi sabahı saat dokuzda benimle buluşabilir misin?
- Cumartesi sabahı dokuzda benimle buluşabilir misin?

Can you meet me at nine o'clock on Saturday morning?

Pazar sabahı hava parlak ve açıktı.

It was a bright and clear Sunday morning.

Bazı insanlar Pazar sabahı kiliseye gider.

Some people go to church on Sunday morning.

Her Pazar sabahı üç saat çalışırım.

I work for three hours every Sunday morning.

Pazartesi sabahı bir köpek tarafından ısırıldım.

Monday morning I was bitten by a dog.

Tom her Pazar sabahı kiliseye gider.

Tom goes to church every Sunday morning.

Ben bütün sabahı İngilizce çalışarak geçirdim.

I spent the whole morning studying English.

Tom bütün sabahı sorgulama odasında geçirdi.

Tom spent all morning in the interrogation room.

O her pazar sabahı kiliseye gider.

He goes to mass every Sunday morning.

Seni bekleyerek tüm sabahı boşa harcadım.

I wasted all morning waiting for you.

Cumartesi sabahı her zaman tenis oynarız.

We always play tennis on Saturday morning.

Ben sadece sabahı Tom ile geçirdim.

I just spent the morning with Tom.

Bu formları doldurarak bütün sabahı harcadım.

I spent the entire morning filling out these forms.

Ne yapacağımı anlamaya çalışarak sabahı geçirdim.

I spent the morning trying to figure out what to do.

Ben tüm sabahı odun kesmekle geçirdim.

I spent all morning chopping wood.

Tom bütün sabahı Mary ile geçirdi.

Tom spent the whole morning with Mary.

Tom Pazar sabahı Mary'yi ziyaret etti.

Tom visited Mary on Sunday morning.

Tom bütün sabahı sunumuna hazırlanmakla geçirdi.

Tom spent the whole morning getting ready for his presentation.

Silahlı saldırı pazartesi sabahı meydana geldi.

The shooting occurred Monday morning.

Bütün sabahı Jamal'la geçirdiğini mi kastediyorsun?

You mean you spent the entire morning with Jamal?

Tüm sabahı Tom ile mi geçirdin?

Did you spend the entire morning with Tom?

Ben bütün sabahı elbiseleri yıkayarak geçirdim.

I spent all morning washing clothes.

Tom bütün sabahı Mary'yi arayarak geçirdi.

Tom spent all morning looking for Mary.

Tom sabahı ayak işleri yaparak geçirdi.

Tom spent the morning doing errands.

Tom, bütün sabahı Mary için bekliyordu.

Tom has been waiting all morning for Mary.

Tom bütün sabahı odasını temizlemekle geçirdi.

Tom spent all morning cleaning his room.

Tom pazartesi sabahı evden erken ayrıldı.

Tom left the house early on Monday morning.

Tom bütün sabahı garajı temizlemekle geçirdi.

Tom spent all morning cleaning the garage.

Tom Pazartesi sabahı Boston'dan erken ayrıldı.

Tom left Boston early Monday morning.

Tom tüm sabahı pasaportunu arayarak geçirdi.

Tom spent all morning looking for his passport.

Tom sabahı verandada gazeteyi okuyarak geçirdi.

Tom spent the morning on the porch, reading the newspaper.

24 Haziran M.Ö 217'nin erken sabahı...

It's early morning of June 24th, 217BC.

En küçük çocuk her sabahı kreşte geçirdi.

The youngest child spent every morning at a nursery.

Bütün sabahı bir şey olmasını bekleyerek geçirdim.

I spent the whole morning waiting for something to happen.

Tom, soğuk bir kış sabahı dünyaya geldi.

Tom was born on a cold winter morning.

- Bu gece sabahı edelim.
- Bütün gece çalışalım.

Let's pull an all-nighter.

Tom bütün sabahı yakacak odun istifleyerek geçirdi.

Tom spent all morning stacking firewood.

Tom pazartesi sabahı erken saatlerde Boston'dan ayrıldı.

Tom left Boston early on Monday morning.

Tom ve Mary bütün sabahı konuşarak geçirdi.

Tom and Mary spent all morning talking.

Tom geçen pazartesi sabahı Mary'yi ziyaret etti.

Tom visited Mary last Monday morning.

Gelecek salı sabahı yardım etmek için sana güveniyorum.

I'm counting on you to help next Tuesday morning.

Ben her cumartesi sabahı üç saat boyunca çalışırım.

I work for three hours every Saturday morning.

Tom, her pazar sabahı ekmek-şarap ayinine gider.

Tom goes to mass every Sunday morning.

Tom ve Mary tüm sabahı kekler pişirerek geçirdi.

Tom and Mary spent all morning baking cupcakes.

Tom ve Mary Noel sabahı birbirlerine hediye verdi.

Tom and Mary gave each other presents on Christmas morning.

Durumu kontrol etmek için pazartesi sabahı beni arayın.

Call me Monday morning to check on the status.

Tom ve Mary bütün sabahı, evi temizleyerek geçirdi.

Tom and Mary spent all morning cleaning the house.

Savaş sabahı huzursuz kral erkenden kalktı ve şair Thormod'dan

On the morning of battle, the restless king rose early, and asked his poet Thormod to

George bir pazar sabahı oturma odasına dalıp söylemişti bunu.

One Sunday morning George burst into the living room and said this.

Temizlikçi kadın her salı sabahı elektrik süpürgesiyle temizlik yapar.

Every Tuesday morning the housekeeper vacuums.

Tom ve Mary Cumartesi sabahı her zaman tenis oynarlar.

Tom and Mary always play tennis on Saturday morning.

Örneğin, bir Perşembe sabahı saat 7'de bahçenizi biçmeye başlamayın.

For example, don't start mowing your lawn at 7am on a Saturday morning.

Noel sabahı ağacın altında bunlardan birini bulmayı kim istemez ki?

Who wouldn't love to find one of these under the tree on Christmas morning?

-Bu sabahı nasıl geçirdiniz? -Çalışarak. Traktörü çalıştırıp otları biçtim. Çok gergindim.

-[reporter] What did you do this morning? -[Pepe] I worked. Mowed the lawn with my tractor. Quite nervous.

Pazar sabahı saat on bir, Amerika'da en çok ayrımcılık yapılan saat.

eleven o'clock Sunday morning is "the most segregated hour" in America.

Bu pazartesi sabahı aşk hakkında bu kadar çok şey konuşmamızı beklememiştim.

I hadn't expected us to speak so much about love this Monday morning.

- Her işte bir hayır vardır.
- Her gecenin bir sabahı vardır.
- Gün gelir, devran döner.

Every cloud has a silver lining.

On binlerce insan soğuk ve yağmura rağmen Paskalya kutlamasında Papa Francis ile Dindar Kütleye katılmak için pazar sabahı Aziz Petrus Meydanında toplandı.

Tens of thousands of people gathered in Saint Peter's Square on Sunday morning, despite the cold and the rain, to take part in Solemn Mass with Pope Francis in celebration of Easter.