Translation of "Buluştu" in English

0.008 sec.

Examples of using "Buluştu" in a sentence and their english translations:

Tom, Mary'yle buluştu.

Tom met with Mary.

Onunla kafede buluştu.

- She met him in the cafe.
- She met him in the café.

Bugün onlarla buluştu mu?

Has he met them today?

Dün kampüste onunla buluştu.

I met her on campus yesterday.

Dan, Linda'yla mezarlıkta buluştu.

Dan met Linda at the cemetery.

Tom babası ile buluştu.

Tom was reunited with his father.

O, Tom'la burada buluştu.

She met Tom here.

Mary Tom'la burada buluştu.

Mary met Tom here.

Tom karısıyla Boston'da buluştu.

Tom met his wife in Boston.

Komite pazartesi sabahı buluştu.

The committee met Monday morning.

Fadıl aynı kaderle buluştu.

Fadil met the same fate.

Tom Mary ile sahilde buluştu.

Tom met Mary on the beach.

Tom Mary ile orada buluştu.

Tom met Mary there.

Dan parkta Linda ile buluştu.

Dan met with Linda in a park.

- Göz göze geldik.
- Gözlerimiz buluştu.

Our eyes met.

Tom ve Mary tekrar buluştu.

Tom and Mary met up again.

Onlar gizli bir yerde buluştu.

They met in secret.

Tom, Mary'yle otel lobisinde buluştu.

Tom met Mary in the hotel lobby.

Tom Boston'da Mary ile buluştu.

It was in Boston that Tom met Mary.

Tom ve Mary Boston'da buluştu.

Tom and Mary met in Boston.

İki grup arkadaşlar olarak buluştu.

The two groups met as friends.

O, kahvaltı için onunla buluştu.

She met him for breakfast.

Tom, Mary ile mezarlıkta buluştu.

Tom met Mary at the cemetery.

Tom, arkadaşlarından bazılarıyla parkta buluştu.

Tom met some of his friends in the park.

Sami ve Leyla'nın gözleri buluştu.

Sami and Layla's eyes met.

Ben Barselona'dayken Jaume kızları ile buluştu.

I met Jaume with his daughters when I was in Barcelona.

Tom yerel bit pazarında Mary'yle buluştu.

Tom met Mary in a local flea market.

Tom Mary ile birçok kez buluştu.

Tom has met Mary many times.

Tom Boston'da öncelikle Mary ile buluştu.

Tom first met Mary in Boston.

Tom ve Mary John ile buluştu.

Tom and Mary met with John.

Tom bahçe kapısında Mary ile buluştu.

Tom met Mary at the garden gate.

Tom, Mary ile brunch için buluştu.

Tom met Mary for brunch.

- Sami, Leyla'yla tanıştı.
- Sami, Leyla'yla buluştu.

Sami met Layla.

Komite buluştu ve göreve kimin atanacağını görüştü.

The committee met and discussed whom to appoint to the post.

Bob sabah erken saatlerde büyükbabası ile buluştu.

Bob met her grandfather early in the morning.

Tom öğle yemeği için Mary ile buluştu.

Tom met Mary for lunch.

- O, amcası ile tanıştı.
- O, amcasıyla buluştu.

She met her uncle.

Tom sabah kahvaltısı için Mary ile buluştu.

Tom met Mary for breakfast.

Sherman birkaç gün sonra Johnston ile buluştu.

Sherman met with Johnston a few days later.

Tom ve Mary akşam yemeği için buluştu.

Tom and Mary met for dinner.

Tom ve Mary öğle yemeği için buluştu.

Tom and Mary met for lunch.

Sami ve Leyla gece yarısı burada buluştu.

Sami and Layla met here at midnight.

Sami, Kahire'de bir düzineden fazla kadınla buluştu.

Sami dated more than a dozen women in Cairo.

Baba ve oğul uzun bir ayrılıktan sonra buluştu.

The father and son met after a long separation.

Tom, Mary adlı yeni bir kız arkadaşla buluştu.

Tom met a new girlfriend named Mary.

- Tom, Mary'yle okulda tanıştı.
- Tom okulda Mary'yle buluştu.

Tom met Mary at school.

Tom bir herpes destek grubunda Mary ile buluştu.

Tom met Mary at a herpes support group.

Sami bir kaçırmayı planlamak için Leyla ile buluştu.

Sami met with Layla to plan a kidnapping.

- Onlar sahilde karşılaştı.
- Onlar sahilde buluştu.
- Onlar sahilde tanıştı.

They met on the beach.

Tom işten sonra Mary ve arkadaşlarıyla içki için buluştu.

Tom met Mary and her friends for drinks after work.

- Sami, Mısır'da bir kızla tanıştı.
- Sami, Mısır'da bir kızla buluştu.

Sami met a girl in Egypt.

- Tom lobide Mary ile bir araya geldi.
- Tom, Mary ile lobide buluştu.

Tom met Mary in the lobby.

- Tom kafede Mary ile bir araya geldi.
- Tom, Mary ile kafede buluştu.

Tom met Mary in the cafe.

- O büyük bir atılımdı.
- O büyük bir buluştu.
- O büyük bir dönüm noktasıydı.

That was a huge breakthrough.

- Sami öğle yemeğinde Leyla'yla bir araya geldi.
- Sami öğle yemeği için Leyla ile buluştu.

Sami met Layla for lunch.