Translation of "Sabırsız" in English

0.006 sec.

Examples of using "Sabırsız" in a sentence and their english translations:

Onlar sabırsız.

They are impatient.

O sabırsız.

- She is impatient.
- She's impatient.

Sabırsız olmayın!

Don't be impatient!

Tom sabırsız.

Tom is impatient.

Tom sabırsız görünüyor.

Tom looks impatient.

Baba bugün sabırsız.

Dad's in an impatient mood today.

Çok sabırsız olma.

Don't be so impatient.

Tom çok sabırsız.

Tom is very impatient.

Tom sabırsız görünüyordu.

Tom looked impatient.

Tom sabırsız oluyor.

- Tom is getting impatient.
- Tom is growing impatient.

Tom sabırsız oluyordu.

Tom was becoming impatient.

Ben sabırsız oldum.

I became impatient.

Çok sabırsız görünüyorsun.

You seem very impatient.

Sen sabırsız görünüyorsun.

You look impatient.

Tom sabırsız görünmüyordu.

Tom didn't seem impatient.

Daha az sabırsız olmalısın.

You must be less impatient.

O, biraz sabırsız değildi.

She wasn't a bit impatient.

O, tatili için sabırsız.

She is impatient for her holidays.

Çocuklara karşı sabırsız olmamalısın.

You shouldn't be impatient with children.

Tom sabırsız, değil mi?

Tom is impatient, isn't he?

Tom son derece sabırsız.

Tom is extremely impatient.

Tom biraz sabırsız görünüyordu.

Tom seemed a little impatient.

Tom sabırsız ve huzursuzdu.

Tom was impatient and restless.

- O sabırsızdır.
- O sabırsız.

- He's impatient.
- He is impatient.

Çocuklar, sabırsız ve kaygılılar.

Children are impatient and restless.

Tom biraz sabırsız değildi.

Tom wasn't a bit impatient.

Tom itici ve sabırsız.

Tom is impulsive and impatient.

Tom sabırsız göründüğümü söyledi.

- Tom said I looked impatient.
- Tom said that I looked impatient.

Tom'un sabırsız olduğunu biliyorum.

- I know that Tom is impatient.
- I know Tom is impatient.

Sen sabırsız gibi görünüyordun.

You looked like you were impatient.

Tom çok sabırsız görünüyordu.

Tom seemed to be very impatient.

Tom ve Mary sabırsız.

Tom and Mary are impatient.

Tom çok sabırsız, değil mi?

Tom is very impatient, isn't he?

Tom Mary kadar sabırsız değil.

- Tom isn't as impatient as Mary.
- Tom is not as impatient as Mary is.
- Tom is not as impatient as Mary.
- Tom isn't as impatient as Mary is.

Tom kendini gittikçe sabırsız hissetti.

Tom felt himself growing impatient.

O, babasından daha az sabırsız.

He is less impatient than his father.

- Sabırsız olmaya başladım.
- Sabırsızlanmaya başladım.

I started to become impatient.

Bence Tom biraz fazla sabırsız.

- I think Tom is a bit too impatient.
- I think that Tom is a bit too impatient.

Tom Mary kadar sabırsız değildir.

- Tom isn't as impatient as Mary.
- Tom is not as impatient as Mary.

Tom, Mary kadar sabırsız değildir.

- Tom is not as impatient as Mary is.
- Tom isn't as impatient as Mary is.

Otobüs bekleyen insanlar sabırsız görünüyordu.

The people waiting for the bus seemed impatient.

Tom Mary kadar sabırsız değildi.

Tom wasn't as impatient as Mary.

Tom Mary'nin sabırsız olduğunu söyledi.

Tom said that Mary was impatient.

Tom çok sabırsız bir adamdır.

Tom is a very impatient guy.

Tom sabırsız, ama Mary değil.

Tom is impatient, but Mary isn't.

Tom çok sabırsız hale geldi.

Tom became very impatient.

Tom'un göründüğü kadar sabırsız görünmüyorsun.

You don't seem to be as impatient as Tom seems to be.

Tom ve Mary sabırsız görünüyordu.

- It seemed Tom and Mary were impatient.
- It seemed that Tom and Mary were impatient.

Tom ve Mary'nin sabırsız görünüyordu.

- It seemed Tom and Mary were impatient.
- It seemed that Tom and Mary were impatient.

Tom çok sabırsız, sinirli bir kişi.

- Tom's a very impatient, angry person.
- Tom is a very impatient, angry person.

Çocuklar genellikle sabırsız ve tez canlı.

Children are often impatient and restless.

Tom her zaman olduğu kadar sabırsız.

Tom is as impatient as ever.

Onların her ikisi öngörülemez ve sabırsız.

Both of them are unpredictable and impatient.

Tom katılmak için sabırsız gibi görünüyor.

Tom seems eager to participate.

Tom sabırsız değil ama Mary öyle.

Tom isn't impatient, but Mary is.

Tom'un bu kadar sabırsız olacağını düşünmedim.

- I didn't think Tom would be so impatient.
- I didn't think that Tom would be so impatient.

Tom Mary kadar sabırsız değil, değil mi?

- Tom isn't as impatient as Mary, is he?
- Tom isn't as impatient as Mary is, is he?

Tom, Mary kadar sabırsız değil, değil mi?

- Tom isn't as impatient as Mary, is he?
- Tom isn't as impatient as Mary is, is he?

Tom bunu yapmak için sabırsız, değil mi?

Tom is impatient to do that, isn't he?

Ne kadar uzun süre beklediysek, o kadar daha sabırsız olduk.

The longer we waited, the more impatient we became.

- Tom, Mary gibi hasta görünmüyor.
- Tom, Mary kadar sabırsız görünmüyor.

Tom doesn't seem to be as patient as Mary.

Beklemeye karşı bir şeyim yok, ancak iki saat sonra anlaşılır bir biçimde sabırsız hissettim.

- I've got nothing against waiting, but after two hours I'm feeling understandably a bit impatient.
- I've got nothing against waiting, but after two hours I'm beginning to feel a bit impatient.