Translation of "Pişmanlık" in English

0.009 sec.

Examples of using "Pişmanlık" in a sentence and their english translations:

Pişmanlık duymuyor.

He has no remorse.

Hatamdan pişmanlık duydum.

I came to regret my mistake.

Fadıl pişmanlık duyuyordu.

Fadil sounded remorseful.

Pişmanlık, Leyla'yı mahvetti.

Remorse overwhelmed Layla.

Yaptığından pişmanlık duyuyor.

She regrets what she did.

- Tom hiçbir pişmanlık ifade etmedi.
- Tom hiçbir pişmanlık göstermedi.

Tom expressed no remorse.

Son pişmanlık fayda etmez.

- It is no use crying over spilt milk.
- There is no use crying over spilt milk.

Hiçbir şeyden pişmanlık duymadım.

- I have no regrets.
- I don't have any regrets.

Marc hatasından pişmanlık duyuyor.

Marc regrets his mistake.

Hareketinden dolayı pişmanlık duyuyor.

He is regretting his action.

Hiçbir şeyden pişmanlık duymuyorum.

I don't regret anything.

Tom durduğuna pişmanlık duyuyor.

Tom regrets stopping.

Tom yaptığından pişmanlık duyuyor.

Tom regrets doing what he did.

Bu kararından pişmanlık yaşamayacaksın.

You're going to live to regret this decision.

Karardan pişmanlık duyduğunu söyledi.

He said he regretted the decision.

Tom yaptığından pişmanlık hissetti.

Tom felt remorse for what he had done.

Tom hatasından pişmanlık duyuyor.

Tom regrets his mistake.

Emeklilik konusunda pişmanlık duymuyorum.

I have no regrets about retiring.

Söylediklerimden şimdi pişmanlık duyuyorum.

I now regret saying what I said.

Suçu için hiç pişmanlık göstermedi.

He exhibited no remorse for his crime.

Sana söylediğim için pişmanlık duyuyorum.

I regret telling you.

Yapmış olduğumdan hiçbir pişmanlık duymuyorum.

- I have no regrets for what I have done.
- I have no regrets for what I've done.

Tom kararından pişmanlık duymadığını söyledi.

Tom said that he doesn't regret his decision.

Yaptığım şeylerde asla pişmanlık duymadım.

I never regretted anything I did.

Tom hiç pişmanlık duymadığını söyledi.

Tom says he doesn't have any regrets.

En çok neyden pişmanlık duyuyorsun?

What do you regret most?

Eylemleri için hiçbir pişmanlık göstermedi.

He didn't show any remorse for his actions.

Artık bu karardan pişmanlık duyuyorum.

- I now regret that decision.
- I regret that decision now.

Olanlar için pişmanlık duyuyor musun?

Do you regret what happened?

- Vicdan azabı ve pişmanlık eş anlamlı değildir.
- Her pişmanlık vicdan azabı demek değildir.

Remorse is not synonymous with regret.

Ona kaba davrandığı için pişmanlık hissetti.

She felt regret for having been rude to him.

Okuldayken tembel olduğum için pişmanlık duyuyorum.

I regret having been lazy in my school days.

Bana kalırsa pişmanlık en sert cezadır.

For me, regret is the harshest punishment.

O kesinlikle hiçbir pişmanlık belirtisi göstermedi.

She showed absolutely no sign of remorse.

Tüm hatalarına rağmen hiçbir pişmanlık hissetmedi.

For all his failures, he did not feel so at all.

Tom, Mary'yi John'a tanıştırdığından pişmanlık duyuyor.

Tom regrets having introduced Mary to John.

Sami o konuda hiç pişmanlık duymadı.

Sami had no remorse about that.

Tom bana hiç pişmanlık duymadığını söyledi.

- Tom told me he had no regrets.
- Tom told me he didn't have any regrets.
- Tom told me that he had no regrets.

Tom zaten bunu yapmaktan pişmanlık duyuyor.

Tom already regrets doing that.

Annesinin kaybı ona üzüntü ve pişmanlık getirdi.

The loss of his mother brought him sorrow and regret.

Hayatımın geri kalanını pişmanlık duyarak geçirmek istemiyorum.

I don't want to spend the rest of my life regretting it.

Tecavüzcü, yargılanması sırasında hiçbir pişmanlık işareti göstermedi.

The rapist showed no signs of remorse during his trial.

Tom daha çok çalışmadığı için pişmanlık duyuyor.

Tom regrets not having studied harder.

- Zerre pişman değilim.
- Bundan hiç pişmanlık duymuyorum.

I don't regret it one bit.

Dün gece olanlar için pişmanlık duyuyor musun?

Do you regret what happened last night?

Yüzü derin üzüntü ve pişmanlık ifade ediyor.

His face expresses deep sorrow and repentance.

Annesinin kaybı ona acı ve pişmanlık getirdi.

The loss of her mother brought her pain and regret.

İleride pişmanlık duymak istemiyorsan elinden geleni yapmalısın.

You must do all you can lest you should regret later.

Tom'un yaptığından pişmanlık duyup duymayacağını merak ediyorum.

- I wonder if Tom regrets what he did.
- I wonder whether Tom regrets what he did.
- I wonder whether or not Tom regrets what he did.

- Yaptığına pişman mısın?
- Yaptıkların için pişmanlık duyuyor musun?

Do you regret what you did?

Tom, savaş sırasındaki eylemleri için pişmanlık duymaya başladı.

Tom began to experience remorse for his actions during the war.

Tom sana karşı kaba davranmaktan pişmanlık duyduğunu söylüyor.

Tom says he regrets having been rude to you.

Tom gece geç saatlerde verdiği karardan pişmanlık duyuyor.

Tom regrets the decision he made late last night.

Onu daha önce yapmadığın için pişmanlık duyuyor musun?

Do you regret not doing that earlier?

Sami, Leyla'ya yaptıklarından dolayı hiçbir pişmanlık ifade etmedi.

Sami never expressed any remorse for what he did to Layla.

- Avustralya'ya geldiğimize pişmanız.
- Avustralya'ya geldiğimiz için pişmanlık duyuyoruz.

We regret coming to Australia.

Bence herkes biraz pişmanlık ile kendi çocukluğuna geri bakar.

I think everyone looks back on their childhood with some regret.

Sanrı kısa ömürlüdür ama pişmanlık uzun bir zaman sürer.

Delusion is short-lived, but remorse lasts a long time.

- Bunu yaptığına pişman mısın?
- Bunu yapmaktan pişmanlık duyuyor musun?

Do you regret having done that?

- Tom gidemediğinden dolayı pişman.
- Tom gidemediği için pişmanlık duyuyor.

- Tom regrets that he couldn't go.
- Tom regrets he couldn't go.

Hayatının önemli bir bölümünü boşa harcadığı için pişmanlık duyuyordu.

He regretted having wasted a great deal of his life.

- Boston'a gitmekten gerçekten pişmanlık duyuyorum.
- Boston'a gittiğim için gerçekten pişmanım.

I really regret going to Boston.

Sosyopatlar işledikleri suçlar için nadiren pişmanlık ya da suçluluk hissi duyarlar.

Sociopaths rarely display remorse or feelings of guilt for their crimes.

Bir tür… pişmanlık duymayan bir tavır sergiliyorlar, ama bu biraz üzücü: 'Evet,

They express a kind of… not regretful attitude, but it's sort of rueful: ‘Yeah, well, we're

- Son pişmanlık fayda etmez.
- İş işten geçtikten sonra önlem almak için çok geç.

It's too late to shut the stable door after the horse has bolted.

Ağır suçlarından hiçbir pişmanlık belirtisi göstermiyorlar ama suç üstüne suç işlemeye devam ediyorlar.

They show no remorse for their misdeeds, but continue to commit one crime after another.

- Tom bunu yapmaktan pişmanlık duyduğunu söyledi.
- Tom bunu yaptığı için pişman olduğunu söyledi.

- Tom said he regrets doing that.
- Tom said that he regrets doing that.

- At çalındıktan sonra ahırın kapısını kapatmak için çok geç.
- Atı alan Üsküdar'ı geçti.
- Son pişmanlık fayda vermez.

It's too late to shut the barn door after the horse is stolen.