Translation of "Okuyacağını" in English

Ne okuyacağını bilmelisin.

You should know what to read.

Tom'un onu okuyacağını biliyorum.

- I know Tom will read it.
- I know that Tom will read it.

Tom Fransızca okuyacağını söyledi.

- Tom said he was going to study French.
- Tom said that he was going to study French.

Tom nasıl okuyacağını unuttu.

Tom has forgotten how to read.

Tom Fransızcayı nasıl okuyacağını bilir.

Tom knows how to read French.

Sana Fransızca okuyacağını düşündüren ne?

What made you think that you would study French?

Tom nasıl okuyacağını öğrenmek istedi.

Tom wanted to learn how to read.

Tom insanları nasıl okuyacağını bilir.

Tom knows how to read people.

Tom, Mary'nin Fransızca okuyacağını düşünüyor.

- Tom thinks Mary will study French.
- Tom thinks that Mary will study French.

Tom, Mary'nin Fransızca okuyacağını umuyor.

Tom hopes Mary will study French.

Tom, Mary'ye Fransızca okuyacağını söyledi.

Tom told Mary he'd study French.

O, şiirleri nasıl ezbere okuyacağını biliyor.

He knows how to recite poems.

Tom yurt dışında okuyacağını söylediğinde şaşırdım.

I was surprised when Tom said he was going to study abroad.

Tom'un Fransızcayı nasıl okuyacağını bildiğini unuttum.

- I forgot that Tom knows how to read French.
- I forgot Tom knew how to read French.

Ona hangi kitabı okuyacağını tavsiye ettim.

I advised him on what books to read.

O dört yaşındayken nasıl okuyacağını biliyordu.

When she was four, she knew how to read.

Bir haritayı nasıl okuyacağını biliyor musun?

Do you know how to read a map?

Tom, önümüzdeki yıl Fransızcayı okuyacağını sanmıyorum.

- I don't think Tom will study French next year.
- I don't think that Tom will study French next year.

- Kuran okumasını biliyor.
- O Kuranı nasıl ezbere okuyacağını biliyor.
- O, Kur'anı nasıl okuyacağını bilir.

- He knows how to recite the Quran.
- He is able to recite the Koran.

Akıllı bir lider ne zaman okuyacağını bilir.

A wise leader knows when to listen.

Tom bu öğleden sonra raporu okuyacağını söylüyor.

- Tom says that he's going to read the report this afternoon.
- Tom says he's going to read the report this afternoon.

- Tom nasıl nota okuyacağını bilmiyordu.
- Tom nota okumayı bilmiyordu.

Tom didn't know how to read music.