Translation of "Odasının" in English

0.005 sec.

Examples of using "Odasının" in a sentence and their english translations:

Odasının küçük olmasından yakındı.

He complained of his room being small.

Biri odasının önünde duruyor.

Somebody is standing in front of his room.

Toplantı odasının kapısı açık.

The door of the meeting room is open.

Odasının duvarları posterlerle kaplıydı.

The walls of her room were covered in posters.

Dan odasının çöpünü temizledi.

Dan trashed his room.

Odasının kırmızı duvarları var.

Her room has red walls.

Tom'un odasının kapısı kapalıydı.

The door to Tom's room was closed.

Mary odasının anahtarını kaybetti.

Mary lost the key to her room.

Yurt odasının anahtarını kaybetti.

He lost the key to his dorm room.

Tom konferans odasının kapısını kapattı.

Tom closed the conference room door.

Tom oturma odasının ortasında oturuyordu.

Tom stood in the center of the living room.

Tom odasının temizlenmesinin söylenmesinden hoşlanmaz.

Tom doesn't like being told to clean his room.

Tom yurt odasının anahtarını kaybetti.

Tom lost the key to his dorm room.

Çalışma odasının mobilyasını vergiden düşürebildi.

He could write off his work room's furnishing from his taxes.

Tom odasının anahtarını içeride unuttu.

Tom locked himself out of his room.

Oturma odasının duvar saati yanlış.

The wall clock of the living room is inaccurate.

Tom yatak odasının kapısını kapattı.

Tom closed the door of his bedroom.

Tom otel odasının anahtarını kaybetti.

Tom lost the key to his hotel room.

Tom'un odasının tekrar temizlenmesi gerekiyor.

Tom's room needs to be cleaned again.

Sami yatak odasının kapısını açtı.

Sami opened the bedroom door.

Sami hastane odasının dışında dayanıyordu.

Sami stood outside the hospital room.

Tom'un odasının duvarları posterlerle kaplı.

The walls of Tom's room are covered with posters.

Toplantı odasının duvarında birçok resim asılı.

A lot of pictures are hung in the meeting room.

Bu toplantı odasının üç kapısı var.

This meeting room has three doors.

Tom yatak odasının etrafına göz attı.

- Tom glanced round the bedroom.
- Tom glanced around the bedroom.

Kitaplar onun odasının çoğunu meşgul ediyor.

Books occupy most of his room.

Her zaman odasının küçük olmasından yakınır.

He is always complaining of his room being small.

Tom Mary'ye odasının dışında kalmasını söyledi.

Tom told Mary to stay out his room.

Tom odasının çok küçük olduğundan yakındı.

Tom complained that his room was too small.

Tom hâlâ soyunma odasının anahtarını arıyor.

Tom is still looking for his locker key.

Tom soyunma odasının kapısını tekmeleyerek kapattı.

Tom kicked the locker room door shut.

Misafir odasının nerede olduğunu sana göstereyim.

Let me show you where the guest room is.

Dan odasının duvarlarını ırkçı sembollerle süsledi.

Dan decorated the walls of his room with racist symbols.

Onun çalışma odasının mobilyası vergiden düşürülebilirdi.

The furnishing of his work room was tax deductible.

Mary yatak odasının kapısını çarparak kapattı.

Mary slammed her bedroom door shut.

O, ablasına odasının duvarını boyamasına yardım ettirdi.

He had his older sister help him paint the wall of his room.

Toplantı odasının kapısını kilitlemenin mümkün olduğunu bilmiyordum.

I didn't know that it was possible to lock the door of the meeting room.

Toplantı odasının kapılarını anahtar ile kapatabilir misiniz?

Is it possible to lock the doors of the meeting room?

Senin parmak izlerin Tom'un odasının her yerindeydi.

Your fingerprints were all over Tom's room.

Tom'un yatak odasının sadece küçük bir penceresi var.

Tom's bedroom only has one small window.

Odasının ne kadar küçük olduğu konusunda daima şikayetçidir.

He is always complaining about how small his room is.

Tom odasının dışında gürültü olduğu için iyi uyuyamadı.

Tom couldn't sleep well last night because it was noisy outside his room.

Mary ağlayarak kaçtı ve yatak odasının kapısını çarptı.

Mary ran off crying and slammed her bedroom door.

O küçük kız kardeşine odasının duvarını boyamasına yardım ettirdi.

- He had his sister help him paint the wall of his room.
- He had his younger sister help him paint the wall of his room.

Kirli giysiler soyunma odasının havasında iğrenç bir koku bıraktı.

The dirty clothes left a foul odor in the air of the locker room.

Tom odasının köşesindeki elbise yığını üzerine kirli çoraplarını attı.

Tom threw his dirty socks on the pile of clothes in the corner of his room.

- Odasının ışığı açık olduğuna göre, gelmiş olmalı.
- Onun odasındaki lamba açık olduğu için, o eve gelmiş olmalı.

Since the light in his room is on, he must have come home.

Evde bir oturma odasının yanı sıra iki yatak odası ve tabii ki bir mutfak ve bir banyo vardı.

Besides a living room in the house, there were also two bedrooms and, of course, a kitchen and a bathroom.

- Gözlem yetkileri üzerine bir deney sırasında, bu birimde iki yıl yaşamasın rağmen Tom oturma odası duvarında asılı resimlerden hiçbirini tanımlayamadı.
- Gözlem gücüyle ilgili bir deneyde, Tom evinde iki yıldır oturmasına rağmen, oturma odasının duvarında asılı resimlerin hiçbirini tarif edemedi.

During an experiment on powers of observation, Tom was unable to describe any of the pictures hanging on his living room wall, despite having lived in his unit for two years.