Translation of "Yakındı" in English

0.005 sec.

Examples of using "Yakındı" in a sentence and their english translations:

O yakındı.

That was close.

Son yakındı.

The end was near.

Tom yakındı.

Tom has been close.

O oldukça yakındı.

It was pretty close.

Tom cana yakındı.

Tom used to be friendly.

O çok yakındı.

That was too close.

Onlar gerçekten yakındı.

They were really close.

Vay, o yakındı.

Wow, that was close.

Seçim çok yakındı.

The election was very close.

Odasının küçük olmasından yakındı.

He complained of his room being small.

Bir iş bulamamaktan yakındı.

He complained that he couldn't find a job.

Tom aşırı gürültüden yakındı.

Tom complained about the excessive noise.

Cenaze evi mezarlığa yakındı.

The funeral parlor is next to the cemetery.

Oda arkadaşım gürültüden yakındı.

My roommate complained about the noise.

Tom pis kokudan yakındı.

Tom complained of the stench.

Giriş sınavımız çok yakındı.

Our entrance examination was near at hand.

Tom yüksek fiyatlardan yakındı.

Tom complained about the high prices.

Tom ve Mary yakındı.

Tom and Mary were close.

O ondan hoşlanmadığından yakındı.

She complained that she didn't like him.

O çok cana yakındı.

He was very outgoing.

Önceleri, Hintliler cana yakındı.

At first, the Indians were friendly.

Tom sırt ağrısından yakındı.

Tom complained that his back hurt.

Tom çok cana yakındı.

Tom was very forthcoming.

O, bir baş ağrısından yakındı.

She complained of a headache.

Bu otel göle çok yakındı.

This hotel was very near the lake.

O otel göle çok yakındı.

That hotel was very near the lake.

1876 ​​başkanlık seçimi çok yakındı.

The presidential election of 1876 was very close.

Yemek yediğim masa pencereye yakındı.

The table at which I dined was close to the window.

Leyla ve Sami çok yakındı.

Layla and Sami were very close.

Herkes yeni kıza karşı cana yakındı.

Everyone was friendly to the new girl.

Tom odasının çok küçük olduğundan yakındı.

Tom complained that his room was too small.

Tom odanın çok sıcak olduğundan yakındı.

Tom complained that the room was too hot.

O ve annesi son derece yakındı.

She and her mother were extremely close.

Erkek kardeşim büyükbabama benden daha yakındı.

My brother was closer to my grandfather than I.

Okumak için yeterli zamanı olmadığından yakındı.

He complains of not having enough time to read.

Tom okumak için yeterli zamanının olmamasından yakındı.

Tom complained that he didn't have enough time to read.

Yöneticilerden bazısı onun şirketin başkanı olmasından yakındı.

Some of the managers complained about him becoming the president of the company.

Tom Mary'nin ona asla yardım etmemesinden yakındı.

Tom complained that Mary never helped him.

Leyla, Arabistan'da büyüdü ve develerle çok yakındı.

Layla grew up in Arabia and was very familiar with camels.

Mary kocası hakkında yine yakındı - aynı eski hikaye.

Mary complained about her husband again - the same old story.

- Odanın çok küçük olmasından şikayetçiydi.
- Odanın küçüklüğünden yakındı.

He complained that the room was too small.

Grande Armée, Rusya'nın derinliklerine doğru ilerlerken, Ney her zaman aksiyona yakındı

As the Grande Armée advanced deeper into Russia, Ney was always near the action – leading

İkinci Dünya Savaşından önce Finlandiya ve Rusya arasındaki sınır Leningrad'a yakındı.

- Before the second world war, the border between Finland and the USSR was near Leningrad.
- Before WWII, the border between Finland and the USSR was near Leningrad.

- Tom bir baş ağrısından şikayet etti.
- Tom bir baş ağrısından yakındı.

Tom complained of a headache.

Warren Buffett, sekreterinden daha düşük bir vergi oranına sahip olmasından yakındı.

Warren Buffett complained that he has a lower tax rate than his secretary.

Parsın ağzı... Belki iki buçuk santimden daha yakındı, sağ kulağımın hemen yanındaydı

The leopard’s mouth was right next to-- perhaps less than an inch, right next to my right ear

- Mary kocası hakkında yine yakındı - aynı eski hikaye.
- Mary kocası hakkında yine sızlandı - aynı eski hikaye.

Mary complained about her husband again - the same old story.