Translation of "Kulağına" in English

0.016 sec.

Examples of using "Kulağına" in a sentence and their english translations:

Kulağına ne yaptın?

What have you done to your ear?

Neden kulağına elliyorsun?

Why are you touching your ear?

Senin kulağına fısıldayayım.

Let me whisper in your ear.

Kulağına küpe olsun!

Put that in your pipe and smoke it!

Onun kulağına vurdum.

I smacked him on the ear.

Eğilip kulağına bağırdı.

He leaned over and shouted into her ear.

Tom telefonunu kulağına bastırdı.

Tom had his phone pressed to his ear.

Tom, Mary'nin kulağına fısıldadı.

Tom whispered in Mary's ear.

Tom müzik kulağına sahip.

Tom has an ear for music.

Tom telefonu kulağına koydu.

Tom put the phone to his ear.

- Onun kulağına bir şey fısıldadı.
- Onun kulağına bir şeyler fısıldadı.

She whispered something into his ear.

Onun kulağına bir şey fısıldadı.

He whispered something to her.

- Onun kulağına tatlı ama anlamsız şeyler fısıldadı.
- Kulağına güzel ama anlamsız sözler fısıldadı.

He whispered sweet nothings into her ear.

Tom Mary'nin kulağına bir şeyler fısıldadı.

Tom whispered something into Mary's ear.

Tom eğildi ve Mary'nin kulağına fısıldadı.

Tom leaned over and whispered in Mary's ear.

Mary, Tom'un kulağına bir şey fısıldadı.

Mary whispered something in Tom's ear.

Tom, Mary'nin kulağına bir şey fısıldadı.

Tom whispered something in Mary's ear.

O tekrar küpeyi kulağına takmaya çalıştı.

She tried again to fix the earring into her ear.

Onun kulağına "Seni seviyorum" diye fısıldadı.

"I love you," he whispered into her ear.

- Tom telefon ahizesini aldı ve onu kulağına koydu.
- Tom alısün ahizesini alıp kulağına koydu.

Tom picked up the telephone receiver and put it to his ear.

- Sanki kulağına su kaçmış gibi başını sallıyor.
- Sanki kulağına su kaçmış gibi kafasını sallıyor.

He's shaking his head as if he had water in his ears.

Delikanlı Tom'un üzerine abandı ve kulağına bağırdı.

The lad leaned over and shouted into Tom's ear.

Tom Mary'ye doğru yürüdü ve kulağına fısıldadı.

Tom walked over to Mary and whispered in her ear.

Onun kulağına fısıldarsan seni daha iyi duyabilir.

He might hear you better if you whisper into his ear.

Tom öne doğru eğildi ve Mary'nin kulağına fısıldadı.

Tom leaned forward and whispered into Mary's ear.

Tom, Mary'nin yanında durdu ve onun kulağına fısıldadı.

Tom stood next to Mary, whispering into her ear.

Leyla eğildi ve Sami'nin kulağına bir şey fısıldadı.

Layla leaned over and whispered something in Sami's ear.

Tom eğildi ve Mary'nin kulağına bir şeyler fısıldadı.

Tom leaned over and whispered something into Mary's ear.

Jessie onun kulağına bir şey söylerken Charles'ın tarafında durdu.

Jessie stood at Charles's side talking into his ear.

Tom Mary'nin kulağına bir şeyler fısıldadı ve o gülümsedi.

Tom whispered something into Mary's ear and she smiled.

O, dudaklarını onun kulağına yaklaştırdı ve mırıldandı: "Seni seviyorum."

He brought his lips close to her ear and murmured: "I love you."

Ve sonra Mary eğildi ve Tom'un kulağına bir şey söyledi.

And then Mary leaned over and said something in Tom's ear.

Tom sonunda Mary'nin kulağına bağlı bir telefon olduğunu fark etti.

Tom finally noticed that Mary had a phone up to her ear.

Tom Mary'nin kulağına bir şeyler fısıldadı ve o, başını salladı.

Tom whispered something in Mary's ear and she nodded.

Tom etrafa baktı ve sonra Mary'nin kulağına bir şey fısıldadı.

Tom looked around and then whispered something into Mary's ear.

- Bu olay duyulursa, ne olur?
- Bu insanların kulağına giderse ne olacak?

- What will happen if this gets out?
- What will happen if people hear about this?

Tom ve Mary birbirlerine sarıldı ve Tom Mary'nin kulağına bir şey fısıldıyordu.

Tom and Mary were snuggled up to each other and Tom was whispering something into Mary's ear.

- Tom bir müzik kulağına sahip değil.
- Tom'un müzik kulağı yok.
- Tom'da müzik kulağı yok.

Tom doesn't have an ear for music.

- Tom sana ne fısıldadı?
- Tom kulağına ne söyledi?
- Tom fısır fısır ne konuştu seninle?

What did Tom whisper to you?

- O benim hiç başıma gelmedi, tahtaya vur.
- O benim hiç başıma gelmedi, şeytan kulağına kurşun.

That has never happened to me, touch wood.

O onun kulağına bir şey fısıldadığında, o sanki hipnotize olmuş gibi, tam onun söylediği gibi hareket etti.

When he whispered something into her ear, she moved just as he said, as if she had been hypnotized.

Karanlıkta korkunç şekiller göreceksin, kötü sesler kulağına fısıldayacak, fakat sana zarar vermeyecekler, çünkü küçük bir çocuğun saflığına karşı cehennem güçleri üstün gelemez.

You will see fearful shapes in darkness, and wicked voices will whisper in your ear, but they will not harm you, for against the purity of a little child the powers of Hell cannot prevail.