Translation of "Koymaya" in English

0.004 sec.

Examples of using "Koymaya" in a sentence and their english translations:

Belki bir araya koymaya.

maybe put them together...

Taşı gediğine koymaya çalışıyorum.

I'm trying to make a point.

Kendini benim yerime koymaya çalış.

Try putting yourself in my shoes.

Kendini onun yerine koymaya çalış.

Try to put yourself in his shoes.

Kendini Tom'un yerine koymaya çalış.

Try to put yourself in Tom's shoes.

Tom taşı gediğini koymaya çalışıyor.

Tom was trying to make a point.

Tom taşı gediğine koymaya çalışıyor.

Tom is trying to make a point.

Japonya nüfusunun yaşlanmasına karşı koymaya çalışıyor.

Japan is trying to cope with the aging of its population.

Beni salak yerine koymaya çalışmayı durdur.

Stop trying to play me for a fool!

Tom kolunu Mary'nin etrafına koymaya çalıştı.

Tom tried to put his arm around Mary.

Sanırım Tom'u seni listeye koymaya ikna edebilirim.

I think I could convince Tom to put you on the list.

Ben her ay bankaya biraz para koymaya çalışıyorum.

I've been trying to put a little money in the bank every month.

Onlar eski yaraları bir kenara koymaya karar verdiler.

They have decided to put aside old wounds.

Arasında güçlü bir bağ olduğunu ortaya koymaya çalışıyorlar,

and how successful and happy people end up in their work,

Sami, Kahire'deki evine daha fazla para koymaya başladı.

Sami started to put a lot more money into his Cairo house.

Başkalarının söyleyeceği ne olursa olsun, planı uygulamaya koymaya kararlıyım.

I am determined to put the plan into practice no matter what others may say.

Her zaman işleri ait oldukları yere geri koymaya çalışırım.

I always try to put things back where they belong.

Kendini onun yerine koymaya ve onun ne yaşadığını anlamaya çalış.

Try to put yourself in her shoes and understand what she's been through.

- Tom karşı gelmeye kararlıdır.
- Tom karşı çıkmaya kararlıdır.
- Tom karşı koymaya kararlıdır.

Tom is determined to resist.

Burada herkes için kurallar koymaya çalışma. Sen sadece grubun bir üyesisin, bir lider değil.

Don't try to set the rules for everybody here. You're just a member of the group, not a leader.

Onları satın aldığımız mağaza, aşırı yüksek fiyat koymaya başladı, o yüzden başka bir mağaza bulmak zorunda kaldık.

The store where we used to buy those started charging outrageous prices, so we had to find another store.