Translation of "Koşmak" in English

0.005 sec.

Examples of using "Koşmak" in a sentence and their english translations:

- Burada koşmak tehlikeli.
- Burada koşmak tehlikelidir.

It is dangerous to run here.

Koşmak iyi egzersizdir.

Running is good exercise.

Ben koşmak istiyorum.

I want to run.

Tom koşmak istiyor.

Tom wants to run.

Şimdi koşmak zorundayız.

We have to run now.

Koşmak zorunda kalacağım.

I'm going to have to run.

Etrafta koşmak yok.

No running around.

Burada koşmak tehlikelidir.

It is dangerous to run here.

Eve koşmak istedim.

I wanted to run home.

Aslında koşmak zorundayım.

I actually have to run.

Tom koşmak zorundaydı.

Tom had to run.

Dinle, koşmak zorundayım.

Listen, I've got to run.

Tom koşmak istemiyor.

Tom doesn't want to run.

- Bugün sahilde koşmak istiyorum.
- Bugün plajda koşmak istiyorum.

Today, I want to run on the beach.

Ken hızlı koşmak zorundadır.

Ken has to run fast.

Ken hızlı koşmak zorunda.

Ken needs to run fast.

Koşmak sağlık için iyidir.

Running is good for the health.

Koşmak için yer yok.

There's no place to run.

- Kaçmak zorundayım.
- Koşmak zorundayım.

I have to run.

Koşmak istiyorsan, öyleyse koş.

If you want to run, then run.

Benimle koşmak için gel.

Come run with me.

Hızlı koşmak zorunda değilsiniz.

- You do not have to run fast.
- You don't have to run fast.

Koşmak şöyle dursun, bebek yürüyemez.

The baby can't walk, much less run.

Koşmak şöyle dursun, neredeyse yürüyemiyor.

She can hardly walk, let alone run.

Koşmak için köpek para almaz.

A dog does not take money for his trot.

Trene yetişmek istiyorsan koşmak zorundasın.

You'll have to run if you want to catch the train.

Tom canının koşmak istemediğini söylüyor.

- Tom says that he doesn't feel like jogging.
- Tom says he doesn't feel like jogging.

Tom daha hızlı koşmak istiyordu.

Tom wanted to run faster.

Ben istasyona kadar koşmak zorunda kaldım.

I had to run to the station.

Tom'a yetişmek için koşmak zorunda kaldım.

I had to run to catch up with Tom.

Çimlerde yürümek yasak ama ya koşmak?

It's illegal to walk on the grass, but what about running?

Tom ve Mary koşmak zorunda kaldı.

Tom and Mary had to run.

Tom'un yardımına koşmak için gittiğini anlıyorum.

I understand you went to bat for Tom.

Otobüsü yakalamak için koşmak zorunda kaldım.

I had to run to catch the bus.

Ben hızlı koşmak için gayret ettim.

I tried to run fast.

O, hızlı koşmak için çok şişman.

He's too fat to run fast.

Yemek yemek ve koşmak sağlıklı değil.

- It's not healthy to eat and run.
- It isn't healthy to eat and run.

Hey, sen! Havuzun etrafında koşmak yok!

Hey, you! No running by the pool!

Treni yakalamak için koşmak zorunda kalacağız.

We will have to run to catch the train.

Ona yetişebilmek için koşmak zorunda kaldım.

I had to run to catch up with him.

çünkü başarı peşinde koşmak ve başarısızlık riski

because pursuing success and risking failure

Benim için bu kadar hızlı koşmak imkânsız.

Running so fast is impossible for me.

O, o kadar hızlı koşmak zorunda mıdır?

Does he have to run so fast?

Canım istasyona kadar tüm yolu koşmak istemiyor.

I don't feel like running all the way to the station.

Tom otobüsü yakalamak için koşmak zorunda kaldı.

Tom had to run to catch the bus.

Tom bir iş için koşmak zorunda kaldı.

Tom had to run an errand.

- Kaçmak zorundaydım.
- Koşmak zorundaydım.
- Kaçmak zorunda kaldım.

I had to run.

10 millik bir yarışı koşmak için yeterince güçlüydü.

She was strong enough to run a 10-mile race.

Ben treni yakalamak için gerçekten koşmak zorunda kaldım.

I really had to run for it to catch the train.

- Koşu iyi bir spordur.
- Koşmak iyi bir spordur.

Running is a good sport.

Onun bir maraton koşmak için yeterli gücü vardı.

- He had enough stamina to run a marathon.
- He had enough endurance to run a marathon.

Onun bir maraton koşmak için yeterli dayanıklılığı vardı.

- He had enough stamina to run a marathon.
- He had enough endurance to run a marathon.

üçüncüsü ne olursa olsun bu mesleklerin peşinde koşmak.

thirdly, pursue those careers, no matter what.

On bin metre koşmak için büyük tahammüle ihtiyacın var.

You need great endurance to run ten thousand meters.

- Koşmayı bırak, yürüyemiyorum bile.
- Koşmak şöyle dursun, yürüyemiyorum bile.

I can't even walk, let alone run.

Böyle kısa bir zamanda bir mili koşmak için, iyi bir atlet olmalısın.

- You must be a good athlete to have run a mile in such a short time.
- You must be a good athlete to run one mile in such a short amount of time.