Translation of "Keyif" in English

0.008 sec.

Examples of using "Keyif" in a sentence and their english translations:

Ondan keyif alıyorum.

- I enjoyed that.
- I've been enjoying it.

Çok keyif aldım.

- I've had a blast.
- I had a blast.

Tom keyif almıyordu.

Tom wasn't enjoying himself.

Artık keyif vermiyordu.

It wasn't fun anymore.

Yüzmekten keyif aldık.

We enjoyed the swimming.

Onunla konuşurken keyif aldım.

I enjoyed talking with her.

TV izlemekten keyif aldık.

- We enjoyed watching the TV.
- We enjoyed watching TV.

Müzik dinlemekten keyif aldık.

We enjoyed listening to the music.

Seninle konuşmaktan keyif alıyorum.

I enjoy talking with you.

Tom'la konuşmaktan keyif alırım.

I enjoy talking with Tom.

Tom'la olmaktan keyif alıyorum.

- I enjoy being with Tom.
- I like being with Tom.

Tom mücadeleden keyif aldı.

Tom enjoyed the challenge.

Bundan herkes keyif almadı.

Not everyone enjoyed it.

Ben bundan keyif alırdım.

- I would've enjoyed that.
- I would have enjoyed that.

Kitap okumaktan keyif alırım.

I enjoy reading books.

Plajda çok keyif alırım.

I enjoy myself very much at the beach.

Orada yaşamaktan keyif aldım.

I enjoyed living there.

Onları dinlemekten keyif aldım.

I enjoyed listening to them.

Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.

Usefulness must be combined with pleasantness.

Leyla bundan keyif alıyordu.

Layla was enjoying this.

Partide keyif aldığına sevindim.

I'm glad you enjoyed the party.

Kendimden keyif almak istiyorum.

I want to enjoy myself.

Açık havadan keyif alır.

He enjoys the fresh air.

- Oyundan ne kadar keyif aldın?
- Nasıl, oyundan keyif aldın mı?

How did you enjoy the play?

Keyif, insanın rahatlaması değildir, dağılmasıdır.

Joy is not the expansion of self, it's the dissolving of self.

Biz oyunu izlerken keyif aldık.

We enjoyed watching the game.

Biz tenis oynamaktan keyif aldık.

We enjoyed playing tennis.

- Çok eğlendik.
- Çok keyif aldık.

- We had a blast.
- We had a lot of fun.

Birlikte vakit geçirmekten keyif alıyorum.

I enjoy the time we spend together.

Tom onu yapmaktan keyif alacak.

Tom will enjoy doing it.

Bunu yaparken gerçekten keyif aldım.

I really enjoyed doing that.

- Tom eğlenmiyor.
- Tom keyif almıyor.

Tom isn't enjoying himself.

Ben roman okumaktan keyif alırım.

I enjoy reading novels.

O, roman okumaktan keyif alır.

She enjoys reading novels.

Kahve içmekten keyif alıyor musun?

Do you enjoy coffee?

- Burada eğlendim.
- Burada keyif yaptım.

I've enjoyed myself here.

Ben gerçekten ondan keyif aldım.

I really enjoyed it.

Tom, Mary'nin arkadaşlarından keyif aldı.

Tom enjoyed Mary's company.

Paskalya Törenini izlemekten keyif aldım.

I enjoyed watching the Easter Parade.

Bu akşam çok keyif aldım.

I enjoyed the evening very much.

Tom öğretmekten gerçekten keyif aldı.

Tom really enjoyed teaching.

Ben çok fazla keyif çattım.

- I have enjoyed myself very much.
- I've enjoyed myself very much.

Tom Boston'daki kalışından keyif aldı.

Tom enjoyed his stay in Boston.

Kendim de keyif almayı umuyorum.

I hope to enjoy myself as well.

Tom beyzbol oynamaktan keyif aldı.

Tom enjoyed playing baseball.

Burada çalışmaktan çok keyif alıyorum.

I enjoy working here a lot.

- Ondan keyif alırım.
- Bundan hoşlanıyorum.

I enjoy that.

Umarız burada kalırken keyif alırsınız.

We hope you enjoy your stay here.

Umarız burada ondan keyif alırsınız.

We hope you enjoy it here.

Biz ondan gerçekten keyif aldık.

We really enjoyed that.

Bundan çok fazla keyif alıyorum.

I'm enjoying this so much.

Futbol oynamaktan keyif alıyor musun?

Do you like playing football?

Onu yapmaktan keyif alıyor musun?

Do you enjoy doing that?

Sanırım burada ondan keyif alacaksınız.

I think you're going to enjoy it here.

Sanırım onu yapmaktan keyif almazdım.

I think I wouldn't enjoy doing that.

Sanırım onu yapmaktan keyif alacağım.

- I think I'll enjoy doing that.
- I think that I'll enjoy doing that.

Sanırım burada olmaktan keyif alacağım.

I think I'll enjoy being here.

Leyla, suçlarından bahsetmekten keyif alıyordu.

Layla enjoyed talking about her crimes.

Bunu yapmaktan gerçekten keyif alıyorum.

I really enjoy doing this.

Tom onu yapmaktan keyif almıyor.

Tom doesn't enjoy doing that.

Sami insanlarla konuşmaktan keyif alıyordu.

Sami liked to talk to people.

Golften eskisi kadar keyif almıyorum.

I don't enjoy golf as much as I used to.

Aslında burada olmaktan keyif almıyorum.

I don't really enjoy being here.

Tom'la konuşmaktan gerçekten keyif aldım.

I really enjoyed talking with Tom.

- Tom'un onu yapmaktan keyif alacağını sanmıyordum.
- Tom'un onu yapmaktan keyif alacağını düşünmedim.

- I didn't think Tom would enjoy doing that.
- I didn't think that Tom would enjoy doing that.

İşte size keyif kaçıracak bir soru:

But here's the troubling question:

Keyif, mutluluktan fazlasını hedeflemekten daha güzeldir.

And joy is a better thing to aim for than happiness.

Ben partinin her dakikasından keyif aldım.

I enjoyed every minute of the party.

Dün geceki performanstan keyif aldın mı?

Did you enjoy the performance last night?

Tom arkadaşlarıyla beyzbol oynamaktan keyif alır.

Tom enjoyed playing baseball with his friends.

Sık sık sinemaya gitmekten keyif aldık.

We often enjoyed going to the movies.

Tom partiden keyif alıyor gibi görünüyor.

Tom appears to be enjoying the party.

Gerçekten bu kitabı okumaktan keyif aldım.

I really enjoyed reading this book.

Tom da seyahat etmekten keyif aldı.

Tom also enjoyed traveling.

Tom beyzbol izlerken keyif almadığını söyledi.

- Tom said he didn't enjoy watching baseball.
- Tom said that he didn't enjoy watching baseball.

Plajda uzun yürüyüşler yapmaktan keyif alırım.

I enjoy long walks on the beach.

Romanya'daki sergilere gitmekten keyif aldın mı?

Did you enjoy going to exhibits in Romania?

Bu kitaptan büyük bir keyif alacaksınız.

You will derive great pleasure from this book.

Bu kitap sana büyük keyif verecek.

This book will give you great pleasure.

Ailesi için yemek pişirmekten keyif alır.

He likes cooking for his family.

Tom Mary ile konuşurken keyif aldı.

Tom enjoyed talking with Mary.

Bu romanı okumaktan çok keyif aldım.

I have enjoyed reading this novel a lot.

Boston'da vakit geçirmekten gerçekten keyif aldım.

I really enjoyed my time in Boston.

Fadıl başkalarının duygusal acılarından keyif alıyordu.

Fadil enjoyed the emotional suffering of others.

Leyla abartılı yaşam tarzından keyif alıyordu.

Layla enjoyed her extravagant lifestyle.

Tom'un onu yapmaktan keyif alacağını düşünmüştüm.

- I thought that Tom was going to enjoy doing that.
- I thought Tom was going to enjoy doing that.

Tom'un onu yapmaktan keyif aldığını sanmıyorum.

- I don't think Tom enjoys doing that.
- I don't think that Tom enjoys doing that.

Tom'un bu filmden keyif alacağını sanmıyordum.

- I didn't think Tom would enjoy that movie.
- I didn't think that Tom would enjoy that movie.

Tom'la beraber şarkı söylemekten keyif alırız.

Tom and I enjoy singing together.

Sami insanları şok etmekten keyif alırdı.

Sami liked to shock people.

Sence Tom partiden keyif aldı mı?

Do you think Tom enjoyed the party?

Tom ile vakit geçirmekten keyif aldım.

I enjoyed spending time with Tom.

Ailemle vakit geçirmekten çok keyif alıyorum.

I really enjoy the time I spend with my family.

Benim liderlik ettiğimi görmekten büyük keyif alan

who always draws out the best in me

Ve İyiliksevenlerdeki gönüllü işimden çok keyif aldım

and I enjoyed my volunteering at Samaritans.

çünkü Yahudilerin öldürülüşünü izlemekten keyif alacağını sanıyordu.

because he thought he would enjoy seeing Jews get killed.

Robert, kız arkadaşı ile konuşmaktan keyif aldı.

Robert enjoyed talking with his girlfriend.

Hayat sadece keyif ve eğlenceden ibaret değildir.

Life is not all fun and games.

Ben dün gece futbol izlerken keyif aldım.

I enjoyed watching soccer last night.