Translation of "Konuşmaktan" in English

0.011 sec.

Examples of using "Konuşmaktan" in a sentence and their english translations:

Konuşmaktan korkuyordum.

I was afraid to speak.

Konuşmaktan korkmayın.

Don't be afraid to speak up.

- Onunla konuşmaktan korkma.
- Onunla konuşmaktan korkmayın.

Don't be afraid to talk to her.

- Tom'la konuşmaktan hoşlandım.
- Tom'la konuşmaktan hoşlanıyordum.

I enjoyed talking with Tom.

Biz konuşmaktan hoşlanıyoruz.

- We enjoy talking.
- We like to talk.

Lütfen konuşmaktan sakın.

Please refrain from talking.

İnsanları konuşmaktan vazgeçiremezsin.

You can't stop people from talking.

İnsanları konuşmaktan alıkoyamazsın.

You can't keep people from talking.

Öyle konuşmaktan vazgeç.

Stop talking like that.

Tom'la konuşmaktan korktum.

I'm scared to talk to Tom.

Onunla konuşmaktan ürkme.

Don't be afraid to talk to him.

Tom konuşmaktan hoşlanıyor.

Tom likes to talk.

Seninle konuşmaktan hoşlandım.

- I've enjoyed talking to you.
- I have enjoyed talking to you.

Birbirimizle konuşmaktan hoşlandık.

We enjoyed talking with each other.

Konuşmaktan hoşlanır mısın?

Do you enjoy talking?

Onunla konuşmaktan korkarım.

I'm scared to talk to her.

Tom'la konuşmaktan hoşlandım.

- I enjoyed talking to Tom.
- I enjoyed talking with Tom.

Tom'la konuşmaktan kaçındım.

I've avoided speaking to Tom.

Fransızca konuşmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like to speak French.

Fransızca konuşmaktan hoşlanırım.

I enjoy speaking in French.

Sami konuşmaktan korkuyordu.

Sami was scared to talk.

Galce konuşmaktan hoşlanıyorum.

I like speaking Welsh.

- Tom hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorum.
- Tom'la ilgili konuşmaktan hoşlanmıyorum.

- I don't like to talk about Tom.
- I don't like talking about Tom.

Konuşmaktan dolayı çok mutluyum.

about my enthusiasm for this art form.

Toplum içinde konuşmaktan korkma.

Don't be afraid of speaking in public.

Lütfen izinsiz konuşmaktan sakının.

Please refrain from speaking without permission.

Herkesin önünde konuşmaktan hoşlanmam.

I don't like to speak in public.

O, onunla konuşmaktan hoşlandı.

She enjoyed talking with him.

Bazı şeyleri konuşmaktan hoşlanmam.

I don't like to talk about certain things.

Onunla konuşmaktan keyf aldım.

I enjoyed talking with him.

Sizinle konuşmaktan keyf aldım.

- I've enjoyed talking to you.
- I have enjoyed talking to you.

Ben asla konuşmaktan yorulmam.

I never get tired of talking.

Onunla konuşmaktan zevk aldım.

I enjoyed talking to her.

Tom'u gördüklerinde konuşmaktan vazgeçtiler.

They stopped talking when they saw Tom.

- Konuşmayı severim.
- Konuşmaktan hoşlanırım.

I like talking.

Tom yabancılarla konuşmaktan korkuyor.

Tom is terrified of talking to strangers.

Kendim hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorum.

- I don't like talking about myself.
- I don't like to talk about myself.

Tom hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like to talk about Tom.

Seninle konuşmaktan keyif alıyorum.

I enjoy talking with you.

Tom, Mary'yle konuşmaktan korkuyordu.

Tom was afraid to talk to Mary.

Halkın önünde konuşmaktan hoşlanmaz.

He doesn't like to speak in public.

Tom'la konuşmaktan keyif alırım.

I enjoy talking with Tom.

Onun hakkında konuşmaktan bıktım.

I'm sick of talking about it.

Konuşmaktan kolay şey yok.

There's nothing easier than speaking.

Futbol hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like talking about football.

Tom Meryem'le konuşmaktan korkuyor.

Tom is scared to talk to Mary.

Kızlarla konuşmaktan korkar mısın?

Are you scared to talk to girls?

O benimle konuşmaktan korkar.

He's scared to talk to me.

Tom hakkında konuşmaktan vazgeç.

Stop talking about Tom.

Onlarla konuşmaktan zevk alıyorum.

I enjoy talking with them.

Onunla konuşmaktan zevk alıyorum.

I enjoy talking with him.

Onlar hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like to talk about them.

Onun hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like to talk about him.

Onunla ilgili konuşmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like to talk about her.

Bu konuda konuşmaktan vazgeçelim.

Let's quit talking about this.

Seninle konuşmaktan zevk aldım.

I enjoyed talking with you.

Ben onunla konuşmaktan bıktım.

I am fed up with talking to her.

Halk içinde konuşmaktan korkmayın.

Don't be afraid of public speaking.

Seninle Fransızca konuşmaktan vazgeçeceğim.

I'll stop speaking to you in French.

Öğrenciler açıkça konuşmaktan korkarlar.

The students are afraid to speak out.

Tom benimle konuşmaktan korkuyor.

Tom is scared to talk to me.

İnsanlar Tom'la konuşmaktan hoşlanır.

People like talking with Tom.

Tom işini konuşmaktan hoşlanmaz.

Tom doesn't like to discuss his work.

Fransızca konuşmaktan nefret ediyorum.

I hate speaking French.

Tom çok konuşmaktan hoşlanıyor.

Tom likes to talk a lot.

Tom yabancılarla konuşmaktan hoşlanmaz.

Tom doesn't like to talk to strangers.

Polisle konuşmaktan neden korkuyorsun?

Why are you afraid to talk to the police?

Tom ile konuşmaktan hoşlanmıyorum.

I don't like talking with Tom.

Tom yabancılarla konuşmaktan hoşlanır.

Tom likes talking to strangers.

Sizinle konuşmaktan zevk aldım.

- I've enjoyed talking to you.
- I have enjoyed talking to you.

- Sami seninle konuşmaktan memnun olur.
- Sami seninle konuşmaktan mutlu olur.

Sami would be happy to talk to you.

Mary yabancılarla online konuşmaktan hoşlanır.

Mary likes to talk to strangers online.

Politika konuşmaktan sakınmayı tercih ederim.

I'd rather not say anything about politics.

Ben aşk hakkında konuşmaktan hoşlanırım.

I like to talk about love.

O, ordu hakkında konuşmaktan hoşlanır.

He likes to talk about the army.

Neden ordu hakkında konuşmaktan hoşlanıyor?

Why does he like to talk about the army?

Ben onunla konuşmaktan zevk aldım.

I enjoyed talking to him.

Tom spor hakkında konuşmaktan hoşlanıyor.

- Tom likes talking about sports.
- Tom likes to talk about sports.

Partide onunla konuşmaktan zevk aldım.

I enjoyed talking with him at the party.

Tom hakkında konuşmaktan gerçekten hoşlanmıyorum.

I don't really like to talk about Tom.

Kız arkadaşımla konuşmaktan zevk aldım.

I enjoyed talking with my girlfriend.

Fransızca yazmak, konuşmaktan daha zordur.

Writing French is more difficult than speaking it.

O, çocukları hakkında konuşmaktan hoşlanıyordu.

She liked to talk about her kids.

Politika hakkında konuşmaktan nefret ediyorum.

I hate talking about politics.

Tom onun hakkında konuşmaktan hoşlanmaz.

- Tom doesn't like to talk about it.
- Tom doesn't like to talk about that.

Tom spor hakkında konuşmaktan hoşlanmaz.

Tom doesn't like talking about sports.

Tom siyaset hakkında konuşmaktan hoşlanmaz.

Tom doesn't like talking about politics.

Tom sorunları hakkında konuşmaktan hoşlanmaz.

Tom doesn't like to talk about his problems.

Onlarla konuşmaktan zevk almaya başladı.

He began to enjoy talking to them.

Bu konuda sizinle konuşmaktan usandım.

I'm tired of talking to you about this.

Tom duygularıyla ilgili konuşmaktan hoşlanmaz.

Tom doesn't like talking about his feelings.

Benimle Tom hakkında konuşmaktan vazgeç.

Stop talking to me about Tom.

Tom o konuda konuşmaktan hoşlanmaz.

Tom doesn't like to talk about that.

Tom Boston hakkında konuşmaktan hoşlanıyor.

- Tom likes talking about Boston.
- Tom likes to talk about Boston.