Translation of "Kaybettiler" in English

0.005 sec.

Examples of using "Kaybettiler" in a sentence and their english translations:

- Topraklarını kaybettiler.
- Arazilerini kaybettiler.

They lost their land.

- Yollarını kaybettiler.
- Onlar yollarını kaybettiler.

They lost their way.

Entonasyonlarını kaybettiler,

they've actually lost their tuning,

Şemsiyelerini kaybettiler.

They've lost their umbrellas.

Savaşı kaybettiler.

They lost the battle.

Valizlerimizi kaybettiler.

They lost our bags.

Akıllarını kaybettiler.

They lost their minds.

Evlerini kaybettiler.

They lost their house.

Anahtarlarını kaybettiler.

They lost their keys.

Şapkalarını kaybettiler.

They lost their hats.

Sakinliklerini kaybettiler.

They lost their cool.

Dağda yollarını kaybettiler.

They lost their way in the mountain.

Onlar yine kaybettiler.

They lost again.

Onlar onu kaybettiler.

They lost it.

Onlar mülklerini kaybettiler.

They lost their property.

Akıllarını mı kaybettiler?

Have they lost their minds?

O serileri kaybettiler.

They lost that series.

Bütün paralarını kaybettiler.

They lost all their money.

Binlerce insan evlerini kaybettiler.

Thousands lost their homes.

Doğu cephesinde savaşı kaybettiler.

They lost the war on the eastern front.

Onlar çekmece anahtarını kaybettiler.

They've lost the key to the drawer.

Mevcut sisteme inançlarını kaybettiler.

They lost faith in the existing system.

İnsanlar bankalara güvenini kaybettiler.

People lost faith in banks.

Milyonlarca insan işlerini kaybettiler.

Millions of men lost their jobs.

İnsanlar her şeyi kaybettiler.

People have lost everything.

Onlar her savaşı kaybettiler.

They lost every battle.

Onlar DNA örneğini kaybettiler.

They lost the DNA sample.

Beklenildiği gibi, onlar yarışmayı kaybettiler.

As was expected, they lost the contest.

Amerikalılar Toyota'ya olan güvenlerini kaybettiler.

Americans have lost their confidence in Toyota.

- Onlar savaşı kaybetti.
- Savaşı kaybettiler.

They lost the battle.

Onlar ona olan güvenlerini kaybettiler.

They lost their trust in her.

Onlar Tom'a olan güvenlerini kaybettiler.

They lost their trust in Tom.

Bu insanlar her şeyi kaybettiler.

These people have lost everything.

Tom ve Mary pasaportlarını kaybettiler.

Tom and Mary lost their passports.

Tom ve Mary şapkalarını kaybettiler.

Tom and Mary have lost their hats.

- Duyma yetilerini kaybettiler.
- Sağır oldular.

They've lost their hearing.

- Onlar kendinden geçtiler.
- Onlar bilinçlerini kaybettiler.

They passed out.

Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.

They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.

İnsanlar nahoş olmadan katılmama yeteneğini kaybettiler.

People have lost the ability to disagree without being disagreeable.

İşler başarısız sonuçlanınca işçiler işlerini kaybettiler.

As businesses failed, workers lost their jobs.

Tom ve Mary işlerini nasıl kaybettiler?

How did Tom and Mary lose their jobs?

Tom ve Mary geçenlerde işlerini kaybettiler.

Tom and Mary lost their jobs recently.

Tom ve Mary güneş gözlüklerini kaybettiler.

Tom and Mary lost their sunglasses.

Yanlış hesap nedeniyle onlar değerli bir zaman kaybettiler.

Due to the miscalculation, they lost valuable time.

- Birçok çiftçiler çiftliklerini kaybettiler.
- Birçok çiftçi çiftliğini kaybetti.

Many farmers lost their farms.

Tom ve Mary sahip oldukları her şeyi kaybettiler.

- Tom and Mary lost everything they owned.
- Tom and Mary lost everything they had.

Tom ve Mary bütçe kesintileri yüzünden işlerini kaybettiler.

Tom and Mary lost their jobs due to budget cutbacks.

Fadıl ve Leyla denemek için biraz vakit kaybettiler.

Fadil and Layla wasted little time to try.

- Onların galibiyet serileri bittiği için art arda 10 oyun kaybettiler.
- Galibiyet serileri bittiğinden beri üst üste 10 maç kaybettiler.

They have lost 10 games in a row since their winning streak ended.

"Onlar yine kaybettiler." - "Deme. Ne bu, üst üste sekizinci kez mi?"

"They lost again." "You don't say. What's that, eight in a row?"

Mağaza o kadar kalabalıktı ki Tom ve Mary birbirlerini gözden kaybettiler.

The store was so crowded that Tom and Mary lost sight of each other.