Translation of "Haftalık" in English

0.015 sec.

Examples of using "Haftalık" in a sentence and their english translations:

- Ona haftalık ödenir.
- Maaşını haftalık olarak alıyor.

He is paid by the week.

Onlara haftalık ödenir.

They are paid by the week.

Dört haftalık hamileyim.

I'm four weeks pregnant.

Haftalık abonelik ücreti ödetelim

to use our program,

O on sekiz haftalık.

He is eighteen weeks old.

Haftalık apartman dairesi kiraladık.

We rented the apartment by the week.

Mary 36 haftalık hamile.

Mary is 36 weeks pregnant.

Tom tam üç haftalık.

Tom is exactly three weeks old.

Bana haftalık ödeme yapılır.

- I am paid by the week.
- I am paid weekly.

İşte haftalık bir dergi.

Here is a weekly magazine.

Kızımla haftalık alışveriş yapacagiz.

- I will go weekend shopping with my daughter.
- I will do my weekend shopping with my daughter.
- I will do the weekend shop with my daughter.

Haftalık bir dergi için aboneyim.

I'm a subscriber for a weekly journal.

Haftalık bir dergi satın aldım.

I bought a weekly magazine.

Ekonomi bakanı haftalık açıklama yapar.

The economic minister gives a weekly report.

Patron bir haftalık ücretimi yükseltti.

The boss advanced me a week's wages.

Üç haftalık hapis cezası aldım.

I got three weeks' detention.

İstasyonda haftalık bir dergi aldı.

He bought a weekly magazine at the station.

Christopher bu 12 haftalık süreci atlattı;

Christopher had broken this 12-week spell;

Tom istasyonda haftalık bir dergi aldı.

Tom bought a weekly magazine at the station.

İki haftalık süre içinde geri döneceğim.

I will be back in two week's time.

Ben Tatoeba'da haftalık olarak oturum açarım.

- I log in to Tatoeba once a week.
- I log into Tatoeba weekly.

Tom'a 20 haftalık hapis cezası verildi.

Tom was given a 20-week prison sentence.

Verdun on haftalık bir kuşatmaya direnmişti.

Verdun had withstood a siege of ten weeks.

Tom'un komisyonları haftalık maaşını sıklıkla aşıyor.

Tom's commissions often exceed his weekly salary.

Biz iki haftalık bir tatil yapacağız.

We'll take a two-week holiday.

Tom'un yüzünde bir haftalık sakalı vardı.

Tom had a week's worth of beard on his face.

Tom'un köşe yazısı haftalık olarak çıkıyor.

Tom's column appears weekly.

Tom'un üç haftalık ücretli tatili var.

Tom has three weeks of paid vacation.

Bu zürafa yavrusu daha birkaç haftalık.

This giraffe calf is only a few weeks old.

O bana bir haftalık ücreti avans verdi.

He advanced me a week's wages.

Tom üç haftalık toplum hizmeti cezasına çarptırıldı.

Tom was sentenced to three weeks of community service.

Yönetici ona iki haftalık ücreti avans verdi.

The manager advanced him two weeks' wages.

İki haftalık şiddetli yağmur sel ile sonuçlandı.

Two weeks of heavy rain resulted in flooding.

Babam bana haftalık on dolar harçlık verir.

My dad gives me an allowance of $10 a week.

Tom Mary'ye iki haftalık maaş avansı verdi.

Tom advanced Mary two week's salary.

Bir öğleden sonra bir haftalık iş yaptım.

I did a week's worth of work in an afternoon.

Bir ortak bulma hevesinden, haftalık 60 saatlik mesailerden

quietly leaning out of aspirations of making partner,

Bu yavru en fazla iki haftalık. Ve aç.

This chick is barely two weeks old... and hungry.

Haftalık alışverişini rahat yapman için, arabaya ihtiyacın var.

For comfortable weekly shopping you have to have a car.

Tom'un gerçekten istediği şey iki haftalık bir tatildi.

What Tom really wanted was a two-week vacation.

Sen şimdiden bir haftalık bir nişanlanma partisine davetlisin.

You are invited to a betrothal party a week from now.

Tom'un patronu ona bir haftalık ücreti avans verdi.

Tom's boss advanced him a week's wages.

- Haftada 30 dolarla yaşayamam.
- Haftalık otuz dolarla geçinemem.

I can't survive on thirty dollars a week.

Yeni bir yavru köpeğin var. O yaklaşık 12 haftalık.

We have a new puppy. He is about 12 weeks old.

Üç haftalık aramadan sonra iyi ücretli bir iş buldu.

After three weeks of searching, he found well-paid work.

John iki haftalık hastane ikametinden sonra işe geri döndü.

John went back to work after a two-week hospital stay.

Sen iki kişi için üç haftalık bir tatil kazandın.

You won a three-week vacation for two.

Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.

Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.

Tom sadece bir öğleden sonra üç haftalık çalışma yaptı.

Tom did three weeks' worth of work in just one afternoon.

Her çalışan, yılda iki haftalık ücretli bir tatil yapma hakkına sahiptir.

Each employee is entitled to a two week paid vacation per year.

Der Spiegel haftalık Alman dergisidir ve aynı zamanda "ayna" anlamına gelir.

Der Spiegel is a German weekly magazine and it also means "The Mirror".

Ben hizmetlerim için haftalık 2.000 dolarlık sabit bir ücret talep ediyorum.

- Tom carries a flask of Tequila with him wherever he goes.
- I charge a flat fee of 2,000 dollars per weekend for my services.

- Tom'un iki haftalık ücretli tatili var.
- Tom'un iki hafta ücretli izni var.

Tom has two weeks of paid vacation.

Sadece birkaç haftalık bir bebek bu. Ağaçların arasından duyduğu sesler sonunda gözünde somutlaşıyor.

A baby, just a few weeks old... finally putting shapes to the sounds he's heard through the trees.