Translation of "Grup" in English

Grup sessizdi.

The group was silent.

Grup etkilendi.

The group was impressed.

Grup dağıldı.

The group disbanded.

Grup sahilde koşuyor.

The group is running on the beach.

O grup lideridir.

- He is the group leader.
- He's the group leader.

Grup lideri kim?

Who is the group leader?

Bir grup kuralım.

Let's start a band.

Tom grup lideri.

Tom is the group leader.

Grup çok büyüktü.

The group was too large.

Grup henüz gelmedi.

The band hasn't arrived yet.

Bu grup koşacak.

This group will run.

Bu grup çalışacak.

- This group will study.
- This group will work.

Grup hala birlikte.

The band is still together.

Grup dansını sevmiyorum.

I don't like square dancing.

Bütün grup gülüyor.

The whole group is laughing.

Grup binaya girdi.

The group entered the building.

Grup, Dixie'yi çaldı.

The band played Dixie.

Birlikte grup yapmalıyız.

We must band together.

Bir grup siyahının köleleştirildiği

where we start with a group of black men who're enslaved

Bir grup gök bilimci,

A couple of astronomers --

Grup dağa çıkmayı başaramadı.

The party did not succeed in climbing the mountain.

Grup altı üyeden oluşur.

The group is made up of six members.

Grup olarak mı gidiyorsunuz?

Are you going in a group?

Tom grup dışında bırakıldı.

Tom was sent to Coventry.

Sen grup lideri misin?

Are you the group leader?

Grup ile kalmak zorundayım.

I have to stay with the group.

Grup bombalama sorumluluğunu üstlendi.

The group claimed responsibility for the bombings.

Ben grup terapisine inanmıyorum.

I don't believe in group therapy.

Grup bir marş çaldı.

The band played a march.

Onlar bir grup geveze.

They're a bunch of windbags.

Kuşlar grup halinde uçuyorlardı.

The birds were flying in a group.

Bir grup çocuk oynuyordu.

A group of children were playing.

- Bando mükemmel.
- Grup mükemmel.

The band is excellent.

Bu bir grup çabasıdır.

It's a group effort.

Ne berbat bir grup!

What an awful band!

Bu grup gerçekten iyi.

This band is really good.

Grup gerçekten iyi çalıyor.

The band plays really well.

Bir grup fotoğrafı alalım.

Let's get a group photo.

Bir grup resmi çekelim.

Let's take a group picture.

Onlar bir grup çelişkidir.

They're a bunch of contradictions.

Grup son derece sıkıdır.

The group is extremely tight.

Grup yürümeye devam etti.

The group continued walking.

Grup çalmaya devam etti.

The band continued to play.

Sami, Ferit'in grup arkadaşıydı.

Sami was Farid's bandmate.

- Grup, hükümete verdiği desteği geri çekti.
- Grup, hükümete desteğini geri çekti.

The group withdrew their support for the Government.

Bir grup kadının koştuğunu söylüyorum.

about a group of women who're running.

Ve üç grup faturamız oldu.

and we got three sets of bills.

Ve grup kararı vermelerini istedik.

and invited them to come up with a group answer.

Sonra üçerli grup olmalarını istedik.

Then we asked everyone to gather into groups of three.

Bir grup delikanlı bana yaklaşıyordu.

A group of boys were coming up to me.

Bir grup gangster para çaldı.

A group of gangsters stole money.

Grup saat kaçta çalmaya başlayacak?

What time will the band start playing?

Grup toplam 50 öğrenciden oluşmaktadır.

The group consists of 50 students in all.

Grup öğretmen ve öğrencilerden oluşuyordu.

The group was made up of teachers and students.

O balık grup olarak gezer.

That fish travels in a group, don't they?

Gönüllü grup, köylülere su sağladı.

The volunteer group provided the villagers with water.

Grup dört genç adamdan oluşturuldu.

The group was made up of four young men.

Bir grup gangster parayı çaldı.

A group of gangsters stole the money.

O grup Dick tarafından kuruldu.

That group was created by Dick.

Bunu hangi terörist grup yaptı?

Which terrorist group did this?

Grup akşam sekizde çalmaya başlar.

The band starts playing at 8:00 p.m.

Grup sadece ilk setini bitirdi.

The band has just finished their first set.

Bir grup delikanlı kavga ediyordu.

A group of young men were fighting.

Tom'u bir grup adamla gördüm.

I saw Tom with a group of men.

Bir grup çocuk parkta oynuyorlardı.

A group of children were playing in the park.

Grup şimdi ses kontrolü yapıyor.

The band is now doing a sound check.

Grup bu defa farklı görünüyor.

The band sounds different this time.

Bu benim en sevdiğim grup.

That's my favorite band.

Seni bir grup adamla gördüm.

I saw you with a group of men.

Onu bir grup adamla gördüm.

- I saw you with a group of men.
- I saw him with a group of men.

Bir grup öğrenci sokakta durdu.

A group of students stood in the street.

Bu, dünyadaki en iyi grup.

This is the best band in the world.

Bir grup kurt, gezginlere saldırdı.

A pack of wolves attacked the traveler.

Senin en sevdiğin grup hangisidir?

What's your favorite band?

Tom bir grup arkadaşla birlikteydi.

Tom was with a group of guys.

Yankesiciler çoğunlukla grup çalışması yapar.

Pickpockets often work in groups.

1791'de grup erken ayrıldı.

The group left early in 1791.

İki grup arkadaşlar olarak buluştu.

The two groups met as friends.

Her türlü grup etkinlikleri vardı.

There were all sorts of group activities.

Onun en sevdiği grup Warpaint'tir.

Her favourite band is Warpaint.

O grup yarın şehrimize geliyor.

That band comes to our town tomorrow.

Patlamada bir grup insan öldü.

A bunch of people died in the explosion.

Bu gece çalan grup Bostonlu.

The band that's playing tonight is from Boston.

Bir grup iyi gönüllülerimiz var.

We have a good group of volunteers.

Hiçbir grup sorumluluk kabul etmedi.

No group has claimed responsibility.

Grup lideri siz değil misiniz?

Aren't you the group leader?

Sami grup için Leyla'yı seçti.

Sami chose Layla over the band.

Bir grup çocuk parkta oynuyordu.

A group of children were playing in the park.

- Maskeli bir grup adam Tom'a saldırdı.
- Maske takmış bir grup adam Tom'a saldırdı.

A group of men wearing masks attacked Tom.

Bu bir grup değerlerin Batı tarafından

And I have to say that this set of values

En son kalan grup yani köprüdekiler

the last remaining group, that is, on the bridge

Bir grup kentin içinden geçit açtı.

A band led the parade through the city.

Grup, sosyal sorunları çözmek için çalıştı.

The group tried to solve social problems.

Bütün grup Tom'un hatası için cezalandırıldı.

The whole group was punished for Tom's mistake.