Translation of "Birlikte" in Korean

0.026 sec.

Examples of using "Birlikte" in a sentence and their korean translations:

Bunlarla birlikte,

말씀드렸던 것처럼

birlikte çalışmalı,

힘을 모아야 합니다.

İş birlikte başlıyor.

함께 해나가야 합니다.

Birlikte çalışmak zorundayız,

함께 힘을 모아야 합니다.

Birlikte şarkılar söyledik,

만나서 함께 노래 부르고

Şimdi kızıyla birlikte

이제 그는 딸과 다시 만나고

Her şeyi birlikte çözdük.

그리고 우리는 함께 힘을 합쳤죠.

Birlikte start-up finansmanındaki

모두 같이, 우리가 스타드업 자금에 암묵적 성 편견의

Paylaşmasak bile birlikte yaşayabiliriz.

종교, 정치 혹은 어떤 것이든지요.

Babamla birlikte profesyonel güreş

저는 제 아버지와 함께

Birkaç kişiyle birlikte kovuldum.

저는 다른 몇몇 사람들과 함께 해고되었습니다.

Yıllarca birlikte deneyler yürüttükten

그리고 저희는 몇 년간 연구를 한 끝에

''sevmediğimiz birisiyle birlikte çalışmamız gerektiğinde,''

"만약 우리가 싫어하는 동료와 같이 일해야 한다면,"

Birlikte yemek yedik. El sıkıştık.

서로 악수도 하고 식사도 했어요.

Genelde bununla birlikte hasta oluyoruz.

그럼에도 우리는 보통 아프게 됩니다.

Hep birlikte ihtimal tasarımlarını içeriyorlar.

이런 것들이 모여 미래의 청사진을 제시하죠.

Fakat birlikte çalışarak bunu düzeltebiliriz.

하지만 함께 노력하면 바로잡을 수 있습니다.

birlikte iklim değişikliğine karşı savaşmalı,

함께 기후변화와 싸워야 합니다.

birlikte seslerimizin tekrar duyulmasını sağlamalıyız.

함께 우리 목소리를 내야 합니다.

şehir merkezinde haberleri birlikte öğrendik

마을 광장에 모여 뉴스를 공유하고

Ekonomik avantajlarıyla birlikte ortaya çıkarır.

경제적인 이점도 고려합니다.

Ve barış için birlikte çalışarak

평화를 위해 함께 일을 하면서

Benimle birlikte binlerce sanatçı da

그리고 수십 만 명의 예술인들 역시

Neye karar verirseniz birlikte yapacağız.

당신이 어떤 결정을 내리든 우리는 함께할 겁니다

Juilliard'tan birlikte mezun olduktan sonra

줄리어드 대학을 함께 졸업한 토비는

Birlikte milyonlarca dolarlık değer yarattılar,

총체적으로 그들은

Birlikte kulanım, sizi tamamen korumaz,

이것이 여러분을 완벽하게 보호하지는 못하겠지만

Birlikte şarkılar yazdık ve kayıt aldık.

우리는 곡을 쓰고 녹음도 했습니다.

Orangutan Projesi, ortaklarıyla birlikte orangutanların tükenmesini

오랑우탄 프로젝트는 오랑우탄의 멸종을 막기 위해

Yapay zeka ve otomasyonun gelmesiyle birlikte

인공지능의 등장과 자동화로 인해

Bununla birlikte yaşadığım tüm travmaları düşündüm:

그것과 함께, 저의 모든 트라우마에 대해 생각해 봤어요.

Bu insanlar birlikte çalışıyor ve yaşıyorlar.

이런 사람들이 함께 살고 일하고 있습니다.

birlikte bu toplu hapsedilmeyi sona erdirebiliriz.

함께라면 우리는 대규모 수감을 끝낼 수 있습니다.

Bu, birlikte son yüzüşlerinden biri olabilir.

‎이렇게 다 같이 헤엄칠 날도 ‎얼마 남지 않았습니다

Neye karar verirseniz birlikte onu yapacağız.

당신이 어떤 결정을 내리든 우리는 함께할 겁니다

Annelerle birlikte bu kapsamlı araştırmayı yürüttüler.

그들은 이 거대한 실험을 엄마들을 대상으로 실행했고

Akıllıca kararlar verin ve buradan birlikte çıkalım.

현명한 결정을 내리면 이곳을 함께 빠져나갈 수 있을 겁니다

Çoğunlukla, baby boomers ile birlikte hakları yenmiş.

그리고 대개는 베이비부머를 답답하게 생각합니다.

Bununla birlikte dijital çağın bütün o enerjisini,

디지털 시대의 모든 역량을

Onlar için ama aynı zamanda onlarla birlikte

우리는 그들에게 희망과 기회라는 유산을

Kostümüyle birlikte bambaşka bir şeye dönüşmesine benziyordu.

그리곤 그와 외골격이 합쳐져 어떤 특별한 무엇이 되었죠.

Ameliyatlarını anestezi ile birlikte geçirmeyi tercih eder.

현실에 무감각한 경향이 있기 때문이죠.

Birlikte var olabildiğimiz ve iş birliği yapabildiğimiz

우리는 인간과 로봇의 세상을 만들려고 합니다

Dolunayla birlikte... ...gelgit suları en yükseğe çıkar.

‎보름달이 뜨는 날엔 ‎만조가 절정에 달합니다

Şimdi hep birlikte küçük bir deney yapalım.

그래서, 작은 실험을 하나 해볼까 합니다.

Büyük gölün coşkulu sularındaki kıpırtılar hep birlikte

거대한 호수의 멈추지 않는 물결이

Orada Güney Louisiana topluluklarının diğer üyeleriyle birlikte duruyordum;

루이지애나 남부 지역 공동체의 다른 사람들과 함께 있었죠.

Tüm paydaşları birlikte çalışmak üzere bir araya getirmek.

이해 당사국이 한데 모여 힘을 합치자는 것입니다.

İklim değişikliğine karşı ayakta durabilmek için birlikte çalışmalıyız.

기후변화에 맞서려면 힘을 합쳐야 합니다.

Bu, insanlık tarihindeki en büyük topluluk olmakla birlikte

인류 역사상 최대 규모의 집단이죠.

Bütün okulda sadece iki öğrenci daha onunla birlikte.

학교를 통틀어 두 명뿐인 학생과 만납니다.

Sadece elektrik üretiminden kaynaklı emisyonların tamamını durdurmakla birlikte

전력 발전에서 생산되는 가스 방출량이 0이 되는 것은 물론

Hepimizin birlikte yapması gereken bir çalışma değil de

다양성을 지닌 사람들끼리 해결해야 할 부수적인 문제로 보는 거죠.

Birlikte bir geçmişimiz var, adın çok umut verici

어릴 때 부터 먹어왔고 이름만 들어도 정말 맛있을 거 같지만

Suyla birlikte tarantulayı olduğu yerden çıkartmayı denememi seçtiniz demek?

물을 이용해서 타란툴라가 제 발로 나오게 하자고요

Yoksa bu birlikte yaşamamız gereken hayatın bir gerçeği mi?

아니면 그저 그렇게 살아야하는 걸까요?

Ve anne, hep birlikte rahat bir nefes alabilmek için

산모는 손을 뻗어 간호사의 손을 잡았습니다.

öğrencilerimle tanıştı ve daha sonra birlikte öğle yemeği yedik.

학생들과 만나고 난 후 우리는 점심을 같이 했습니다.

Bugün yapay zekâ ve insanoğlunun nasıl birlikte var olabileceğinden konuşacağım

저는 AI과 인간이 어떻게 공존할 수 있는지 얘기할 겁니다.

Wittgenstein'ın ilerlemesi için çok geçti 2.000 ölü ile birlikte Mormant'a yönlendirildi.

모르망의 비트겐슈타인 선봉대는 그러기에 너무 늦은 상황이었고, 2천 명의 사상자를 내고 궤멸되었다.

Ve birlikte bu "Fridays For Future" işine bir şans vermemiz gerektiğini düşündük.

우리는 함께 "미래를 위한 금요일"을 시도해보기로 했습니다.

Ya sadece o ya sadece ben ya da birlikte, her gün ağladık.

거의 매일 함께 울다 따로 울다 그랬어요.

Başvurulara herkesin saldırması ile birlikte bu fazladan adım çok büyük gecikmelere neden oldu.

이 추가적 단계와 결합된 절차상의 복잡함이 심각한 지연으로 나타났습니다.

Onun yakalamak için hangi yaklaşımı kullanmalıyız? Yapılacak en iyi şeyin, ışıkla birlikte bunu bırakıp

타란툴라를 잡으려면 어떤 방법을 써야 할까요? 곤충들이 빛을 보고 날아들도록