Translation of "Birlikte" in Arabic

0.009 sec.

Examples of using "Birlikte" in a sentence and their arabic translations:

birlikte deneyimleyeceğiz.

أريد أن نجربه معًا.

Bunlarla birlikte,

بعد قول هذا كله،

birlikte çalışmalı,

للعمل سويا

Hep birlikte

معا

Birlikte çok uğraşmıştık

كنا قد قمنا بالكثير من العمل معا ،

İş birlikte başlıyor.

علينا بدأ العمل سوياً.

Diğer yöntemlerle birlikte

وتأجيل ممارسة الجنس

Birlikte çalışmak zorundayız,

علينا أن نعمل معا

Birlikte şarkılar söyledik,

نغني مع بعضنا.

Şimdi kızıyla birlikte

الآن، بعد أن جُمع شمله مع ابنته،

Düğünlerimizi birlikte kutladık.

لقد احتفلنا بحفلات الزفاف لدينا معا.

Benimle birlikte gel.

تعال معي.

Onlar benimle birlikte.

- إنّهم معي.
- إنّهما معي.
- إنّهنّ معي.

Tom'la birlikte misin?

هل انت مع توم؟

O Jamal'la birlikte.

- هي مع جمال.
- إنها مع جمال.

Her şeyi birlikte yaptık.

قمنا بكل شيء سويًا.

Babasıyla birlikte kaç kere

لا يمكنني أن أحصي المرات التي خرجت فيها ووالدها للطرقات،

Pekala, bunu birlikte yapacağız.

حسنا الآن سنقوم بهذا معا.

Her şeyi birlikte çözdük.

وحللنا الأمور معًا.

Birlikte start-up finansmanındaki

معاً لدينا القوة لكسر هذه السلسلة

Paylaşmasak bile birlikte yaşayabiliriz.

الديني، أو السياسي، أو غير ذلك.

Babamla birlikte profesyonel güreş

ترعرعت وأنا أشاهد المصارعة الاحترافية

Birkaç kişiyle birlikte kovuldum.

لقد قاموا بطردي، بالإضافة إلى عديدين آخرين.

Gelin hep birlikte çıkaralım

دعنا نأخذ كل شيء معا

Eşleriyle birlikte gezmelere toplantılara

لقاءات مع زوجات ولقاءات

Murat'ın süvarileriyle birlikte çalıştı .

لإلحاق هزيمة ساحقة بالجيش العثماني.

Yıllarca birlikte deneyler yürüttükten

وبعد سنوات من إجراء التجارب معًا

Benimle birlikte gitmeni istiyorum.

أُرِيدُ أَن تَذهَبَ مَعي.

Ben sizinle birlikte çalışabilirmiyim?

أيمكنني أن أركض معك؟

Niçin bizimle birlikte gelmiyorsun?

لم لن تأتِ معنا؟

Ailenle birlikte mi yaşıyorsun?

هل تعيش مع والدَيك؟

Birlikte elli devlet var.

- يوجد هناك خمسون مقاطعة في الولايات المتحدة.
- هناك خمسون مقاطعة في الإتحاد الفدرالي.

Dün sabahı birlikte geçirdik.

أمضينا صبيحة الأمس معا.

Hepimiz çiftlikte birlikte çalıştık.

نحن نعمل سويا في المزرعة

Kötülüğe karşı birlikte dayanıyoruz.

نقف متحدين ضد الشر.

Top oynayan çocuğu ile birlikte.

وكان الطفل يلعب بكرة.

Aslında birçok bakımdan birlikte büyüdük.

بل وبطرق عدة، كبرنا معًا.

''sevmediğimiz birisiyle birlikte çalışmamız gerektiğinde,''

"إذا أُجبرنا على العمل مع زميل لا يُعجبنا"

Annesi ile birlikte ödev yaptığını,

وكيف تقوم مع أمها بعمل الواجبات المنزلية

"Birlikte uçabiliriz" deyip elimi tutup

بمسك يدي وقوله "يمكننا الطيران معا"

Birlikte yemek yedik. El sıkıştık.

تصافحنا وأكلنا معًا.

Genelde bununla birlikte hasta oluyoruz.

‫مما يجعلنا نمرض.‬

Hep birlikte ihtimal tasarımlarını içeriyorlar.

‫واسمحوا لي أن أكون أكثر وضوحا حول هذا الموضوع.‬

Fakat birlikte çalışarak bunu düzeltebiliriz.

ولكن بالعمل سوياً، يمكننا إصلاح الأمر.

birlikte iklim değişikliğine karşı savaşmalı,

لمكافحة تغير المناخ معا

birlikte seslerimizin tekrar duyulmasını sağlamalıyız.

لجعل أصواتنا مسموعة معا.

şehir merkezinde haberleri birlikte öğrendik

نتشارك الأخبار في ميدان البلدة،

Ekonomik avantajlarıyla birlikte ortaya çıkarır.

وفي نفس الوقت أيضًا مع فائدة اقتصادية.

Ve barış için birlikte çalışarak

والعمل معاً من أجل السلام

Benimle birlikte binlerce sanatçı da

وكذلك مئات الآلاف من الفنانين

Neye karar verirseniz birlikte yapacağız.

‫إياً كان قرارك، سننفذه معاً.‬

Juilliard'tan birlikte mezun olduktan sonra

لقد تخرجا معاً من جوليارد،

Birlikte milyonlarca dolarlık değer yarattılar,

جماعياً، خلقوا ملايين الدولارات،

Bunlara hep birlikte biraz bakacağız

سننظر إليهم جميعًا معًا.

O, arkadaşları ile birlikte ayrıldı.

خرجت مع أصدقائها.

Öğretmen okul müdürü ile birlikte.

المدرس عند المدير.

Evde, ailemle birlikte yaşamak istiyorum.

أريد أن أعيش في البيت مع أسرتي.

Birlikte kulanım, sizi tamamen korumaz,

عند التطبيق معاً، هم لا يقومون بحمايتك بالكامل،

- Benimle birlikte gel.
- Benimle gelin.

تعال معي.

Birlikte müzeye gittiği Mary değildi.

لم تكن ماري من ذهب معها للمتحف

Ben liseye Tom'la birlikte gittim.

ذهبت إلى المدرسة الثانوية مع توم.

O ve ben birlikte yürüdük.

- مشيت معه.
- مشيت أنا و هو سوية.

Çoğu zaman birlikte yemek yeriz.

كثيراً ما نأكل معاً.

Niçin birlikte öğle yemeği yemiyoruz?

لمَ لا نأكل طعام الغداء معاً؟

Ann'in birlikte oynayacak arkadaşları yoktu.

ليس لدى آن أصدقاء لتلعب معهم.

- Biriyle birlikte miydin?
- Biriyle miydin?

- أكنت مع أحد؟
- أكنت مع أحدهم؟

Bu, Fadille birlikte gördüğümüz şey.

هذا ما نراه مع فاضل.

Sami ve Leyla birlikte yürüyorlardı.

كان سامي وليلى يمشيان معًا.

Ve devam eden bu hastalıkla birlikte

وكوالدين، أخذت وأباها حصصًا عدة عن الصحة النفسية،

Birlikte şarkılar yazdık ve kayıt aldık.

ألفنا أغاني وسجلناها.

Annem, yağlı yumurtalı noodle ile birlikte

وكانت أمي تُعِد شطائر اللحم وتلف فيها اللحم المقدد

Annemle birlikte bir kırtasiyenin önünden geçiyoruz,

أنا وأمّي نجتاز قرطاسية،

Orangutan Projesi, ortaklarıyla birlikte orangutanların tükenmesini

‫"مشروع إنسان الغابة" يكافح مع جميع شركاءه‬

Yapay zeka ve otomasyonun gelmesiyle birlikte

مع مجيء عصر الذكاء الاصطناعي والميكنة،

Siyasi örgütümüzde hep birlikte tartıştığımız fikirleri

أكثر من أيّ شيء، شخصاً ينقل أفكاراً كنّا نناقشها دائماً مجتمعين

Bununla birlikte yaşadığım tüm travmaları düşündüm:

ومع ذلك، فقد كنت أفكر بجميع صدماتي:

Bu insanlar birlikte çalışıyor ve yaşıyorlar.

لكنّنا كنّا نعملُ ونتعايشُ سويّاً

birlikte bu toplu hapsedilmeyi sona erdirebiliriz.

معاً، يمكننا إنهاء الحبس بأعداد كبيرة.

Bu, birlikte son yüzüşlerinden biri olabilir.

‫ستكون هذه إحدى آخر سباحاتها معًا.‬

Neye karar verirseniz birlikte onu yapacağız.

‫إياً كان قرارك، سننفذه معاً.‬

İnsanların birlikte yemek pişirmeyi sevdiklerini biliyoruz

نعرفُ أن الناس تحب أن تخبز معًا،

''Hey kanka, bunu birlikte deneyelim mi?''

"مرحبًا صديقي إلى الأبد، دعنا نرى لو نستطيع القيام بذلك معًا؟"

Annelerle birlikte bu kapsamlı araştırmayı yürüttüler.

قامو بتنفيذ دراسة إستقصائية عن الأمهات

Bunu ilerleyen zamanda hepimiz birlikte göreceğiz

سنرى هذا معا في وقت لاحق

Karun hazinesiyle birlikte içerisine doğru itildi

تم دفعه بكنزه

Hep birlikte toplum olarak bilinçlenelim arkadaşlar

دعونا نزيد الوعي معا كمجتمع ، أصدقاء

. Bu, onu, hala birlikte hizmet etmediği

الذي لم يخدم معه حتى الآن.

Kuzeyde, Transilvanya ve Eflak birlikleriyle birlikte

في الشمال، جزء من الجيش المجري، إلى جانب قوات ترانسلفانيا والافلاق

Öğleyin arkadaşlarımla birlikte öğle yemeği yerim.

أتناول الغداء عند الظهيرة مع أصدقائي.

Ailemle birlikte zaman geçirmeyi iple çekiyorum.

- أنا أتتطلع لقضاء وقت مع أُسرتي.
- أنا أتتطلع لقضاء وقت مع عائلتي.

Dans etmek istersen, birlikte dans edelim.

إذا اردت أن ترقُص, هيا نرقص معاً.

Köpeğim her yere benimle birlikte gider.

- يذهب معي كلبي إلى أي مكان أذهب إليه.
- يرافقني كلبي إلى أي مكان.
- يرافقني كلبي في كل مكان أذهب إليه.

Tom ve Mary birlikte seyahat etti.

سافر توم وماري معا.

Baba ve oğul tekrar birlikte çalışıyorlar.

الأب و الإبن يعملان معا مجدّدا.

Fadıl ve Leyla parayı birlikte harcadılar.

صرفا فاضل و ليلى المال معا.