Translation of "Giymek" in English

Çizme giymek zorundayım.

I have to wear boots.

Bunu giymek isterim.

I'd like you to wear this.

Giymek istediğini giy.

- Wear whatever you want.
- Wear whatever you want to wear.

Ayakkabı giymek zorundayım.

We have to wear shoes.

Kot giymek istemiyorum.

I don't want to wear jeans.

Çalışanlar üniforma giymek zorunda.

Employees are required to wear uniforms.

İş kıyafelerimi giymek zorundayım.

I have to change into my work clothes.

Tom kot giymek istiyor.

Tom wants to wear jeans.

Ceketimi giymek ister misin?

Do you want to wear my jacket?

Hangi şapkayı giymek istiyorsun?

Which hat do you want to wear?

Bazı giysiler giymek istiyorum.

I'd like to put on some clothes.

Bir ceket giymek isteyebilirsin.

You might want to wear a jacket.

Neden elbise giymek istemiyorsun?

Why don't you want to wear a dress?

Gerçekten bunu giymek zorundayım?

Do I really have to wear this?

Bunu giymek zorunda mıyım?

Do I have to wear this?

Kim onu giymek ister?

Who'd want to wear that?

Anne! Bunu giymek istemiyorum.

Mom, I don't want to wear this.

Botlarını giymek için otur.

Sit down to put your boots on.

Yeşil giymek isteğe bağlıdır.

Wearing green is optional.

Kot pantolon giymek istiyorum.

I want to wear jeans.

Tom kot giymek istemedi.

Tom didn't want to wear jeans.

Yeni ayakkabılarını giymek istediler.

They wanted to wear their new shoes.

Yelek giymek hoşuma gitmiyor.

I don't like wearing vests.

giymek zorunda kalmadıkları hepimizin girebileceği,

where sensitive people don't need superhero capes,

Bir kimono giymek ister misin?

Do you want to wear a kimono?

Tom yeni ayakkabılarını giymek istedi.

Tom wanted to wear his new shoes.

Bazı temiz giysiler giymek isteyebilirsin.

You might want to change into some clean clothes.

O, ayakkabılarını giymek için durdu.

He stopped to put on his shoes.

Tom ceketini giymek için kalktı.

Tom got up to put on his jacket.

Okulda, okul üniforması giymek zorundayız.

We have to wear school uniforms at school.

O, ayakkabılarını giymek için eğildi.

- He stooped to put on his shoes.
- He stooped down to put on his shoes.

O ayakkabılarını giymek için eğildi.

He leaned over to put on his shoes.

Bu aptal elbiseyi giymek istemiyorum!

I don't want to wear this stupid dress!

Tom ayakkabılarını giymek için durdu.

Tom stopped to put on his shoes.

Ayakkabı giymek zorunda bile değilim.

I didn't even have to wear shoes.

Ben hep smokin giymek istedim.

I've always wanted to wear a tux.

Tom'un eski giysilerini giymek istemiyorum.

I don't want to wear Tom's old clothes.

Tom kot pantolon giymek istemiyor.

Tom doesn't want to wear jeans.

Tom kot pantolon giymek istiyordu.

Tom wanted to wear jeans.

Bir Kabile elbisesi giymek istiyor.

She wants to wear a Kabyle dress.

Hava serinleyince kazak giymek zorunda kaldım.

As the day got cooler, I had to put on a sweater.

Tom'un giydiği gibi kıyafetler giymek istiyorum.

- I want to wear the same kind of clothes that Tom wears.
- I want to wear the same kind of clothes Tom wears.

Tom çoraplarını giymek için yatağına oturdu.

Tom sat down on his bed to put on his socks.

Mary pahalı marka kıyafetler giymek istemiyor.

Mary doesn't want to wear expensive brand name clothes.

Muhtemelen giymek için bir şapka almalısın.

You should probably buy a hat to wear.

Tüm öğrenciler aynı üniformayı giymek zorundadır.

All of the students have to wear the same uniform.

Ayakkabıyı çorap olmadan giymek hoşuma gidiyor.

I don't like to wear shoes without socks.

Öğrencilerin hepsi aynı üniformayı giymek zorundadırlar.

All of the students have to wear the same uniform.

Lisedeyken bir forma giymek zorunda mıydınız?

Did you have to wear a uniform when you were in high school?

Bir takım elbise giymek zorunda mıyım?

Do I have to wear a suit?

Bir cenaze töreni için siyah giymek gelenekseldir.

It is traditional to wear black to a funeral.

Şort giymek için hava henüz çok soğuk.

It's still too cold to wear shorts.

Muhtemelen giymek için sıcak bir şeyler almalısınız.

You should probably buy something warm to wear.

Giymek için başka bir şey getirdin mi?

Did you bring anything else to wear?

Tom Mary'ye giymek istediği şeyi giymesini söyledi.

Tom told Mary to wear what she wanted to wear.

Bu kazak çıkarmak ve giymek için rahat.

This sweater is comfortable to take off and put on.

Dansta giymek için bir şeyin var mı?

Do you have anything to wear to the dance?

Kışın yün şapka giymek, insanlar arasında yaygındır.

It is common for people to wear wool hats in winter.

Öyle bir şey giymek için fazla yaşlıyım.

I'm too old to wear something like that.

Yasaya göre ferace, yaşmak veya çarşaf giymek yasaklanmıştır

According to the law, discrimination, living or wearing a bed sheet is prohibited.

Şimdi eksantrik olun. Mor giymek için yaşlılığı beklemeyin.

Be eccentric now. Don't wait for old age to wear purple.

Çok küçük olan ayakkabıları giymek ayaklarınız için zararlı.

Wearing shoes that are too small is bad for your feet.

Kimono giymek bir Japon için bile çok zordur.

It's very difficult even for a Japanese to put on a kimono.

Görünmez olsaydım, herhangi bir şey giymek zorunda kalmazdım.

If I were invisible, I wouldn't have to wear anything.

Tom birkaç kuru elbise giymek için eve döndü.

Tom went back home to put on some dry clothes.

Annesinin ona doğum gününde aldığı kazağı giymek istemiyordu.

He didn't want to wear the sweater that his mother had gotten him for his birthday.

O bana giymek için hangi elbiselerin iyi olacağını söyledi.

- She showed me which dress to wear.
- She told me which clothes would be good to wear.

Savaştan sonra daha az insan şapka giymek için geldi.

Fewer people have come to wear hats after the war.

Tom paltosunu çıkardı çünkü onu giymek için çok sıcaktı.

Tom took off his coat because it was getting too hot to wear it.

Bir cenaze için kırmızı mini etek giymek uygun değildir.

It's not appropriate to wear a red miniskirt to a funeral.

Tom annesinin Noel için ona aldığı gömleği giymek istemedi.

- Tom didn't want to wear the shirt that his mother had gotten him for Christmas.
- Tom didn't want to wear the shirt his mother had gotten him for Christmas.

Şu anda, tatil sırasında giymek için bazı uygun kıyafetler seçiyorum.

Right now, I'm choosing some suitable clothes to wear during the vacation.

İş görüşmende giymek için yeni bir takım satın almanı istiyorum.

I want you to buy a new suit to wear to your job interview.

Neden partide giymek için kendine güzel bir şey almaya gitmiyorsun?

Why don't you go buy yourself something pretty to wear to the party?

Tom o iş görüşmesinde giymek için bir takım elbise almamı istiyor.

Tom wants me to buy a suit to wear to that job interview.

Siyah pantolon ile floresan sarı çoraplar giymek iyi bir görünüm değil.

Wearing fluorescent yellow socks with black pants isn't a good look.

Mary Alice'e dansta giymek için bir elbise ödünç alıp alamayacağını sordu.

Mary asked Alice if she could borrow a dress to wear to the dance.

Tom çalışmak için takım elbise giymek ve kravat takmak zorunda değil.

Tom doesn't have to wear a suit and tie to work.

Onlar yasayla bisiklet kaskı giymek zorunda kalma ihtimali ile karşı karşıyalar.

They now face the prospect of having to wear a cycling helmet by law.

Tom, bir takım elbise ve bir kravat giymek zorunda değildi fakat giydi.

Tom didn't have to wear a suit and tie, but he did.

Kadınlar iş gücünün bir parçası oldukça, pantolon giymek günlük hayatın bir parçası oldu.

As more women entered the workforce, wearing pants became more mainstream.

Patron çalışmak için Tom'un takım elbise giymek ve kravat takmak zorunda olduğunu söyledi.

The boss told Tom that he had to wear a suit and tie to work.

- Bir smokin giymen gerekiyor.
- Bir smokin giymelisin.
- Bir smokin giymen lazım.
- Bir smokin giymek zorundasın.

You need to wear a tuxedo.

Mary Cadılar bayramı için seksi bir kostüm giymek istemiyordu bu yüzden Amish bir kadın gibi giyinmeye karar verdi.

Mary didn't want to wear a sexy costume for Halloween so she decided to dress like an Amish woman.

- Şimdi zayıf olduğumdan dolayı bu kıyafeti giymek benim için daha kolay.
- Şimdi zayıf olduğum için bu kıyafeti giymem daha kolay.

It's easier for me to wear this dress now that I'm thin.

Tom uzun süre elbiseleri yıkamadı bu yüzden giymek için yeterince temiz bir şey olup olmadığını görmek için kirli elbiselerini araştırdı.

Tom hadn't washed clothes in a long time, so he searched through his dirty clothes to see if there was something clean enough to wear.

- Keşke eve gitmek ve daha uygun bir şeye dönüşmek için zamanım olsa.
- Keşke eve gidip daha uygun bir şeyler giymek için zamanım olsa.

I wish I had time to go home and change into something more appropriate.