Translation of "Gitmediğini" in English

Tom gitmediğini söylüyor.

- Tom says he's not going.
- Tom says he isn't going.

Boston'a gitmediğini biliyorum.

- I know you didn't go to Boston.
- I know that you didn't go to Boston.

Oraya hiç gitmediğini söyledi.

She said that she has never been there.

Neden bizimle gitmediğini biliyorum.

I know why you aren't going with us.

Tom'un gitmediğini söylediğini düşündüm.

- I thought you said Tom wasn't going.
- I thought that you said Tom wasn't going.
- I thought that you said that Tom wasn't going.

Lütfen bana gitmediğini söyle.

Please tell me you're not leaving.

Sadece neden gitmediğini bilmiyorum.

I don't know why you just don't leave.

Tom'un neden gitmediğini bilmiyorum.

I don't know why Tom didn't go.

Tom kıyıya gitmediğini söyledi.

- Tom said he isn't going ashore.
- Tom said that he isn't going ashore.

Tom'un Avustralya'ya gitmediğini biliyorum.

- I know Tom didn't visit Australia.
- I know that Tom didn't visit Australia.

Tom'un hiç Boston'a gitmediğini düşündüm.

- I thought Tom had never been to Boston.
- I thought that Tom had never been to Boston.

Bana Boston'a hiç gitmediğini söyleme.

Don't tell me you've never been to Boston.

Bana Tom'un partisine gitmediğini söyleme.

Don't tell me you're not going to Tom's party?

Tom hiç Boston'a gitmediğini söyledi.

- Tom said he's never been to Boston.
- Tom said that he's never been to Boston.

Tom dün okula gitmediğini söyledi.

- Tom said he didn't go to school yesterday.
- Tom said that he didn't go to school yesterday.

Tom artık Boston'a gitmediğini söyledi.

- Tom said he didn't go to Boston anymore.
- Tom said that he didn't go to Boston anymore.

Tom hiçbir yere gitmediğini söyledi.

- Tom said he's not going anywhere.
- Tom said he isn't going anywhere.
- Tom said that he isn't going anywhere.

- Tom Mary'nin hiç Boston'a gitmediğini söyledi.
- Tom, Mary'nin hiç Boston'a gitmediğini söyledi.

- Tom said Mary has never been to Boston.
- Tom said that Mary has never been to Boston.

Tom, Mary'nin partisine gidip gitmediğini söylemedi.

Tom didn't say whether he went to Mary's party or not.

Tom'un üniversiteye gidip gitmediğini bilmiyorum bile.

I don't even know if Tom went to college or not.

Dün Tom'la birlikte eve gitmediğini biliyorum.

- I know you didn't go home with Tom yesterday.
- I know that you didn't go home with Tom yesterday.

Tom'un söylediğimden dolayı gitmediğini düşünüyor musun?

Do you think Tom didn't go because of what I said?

Tom henüz neden gitmediğini bilmek istiyor.

Tom wants to know why you haven't left yet.

Tom, Boston'a sık sık gitmediğini söyledi.

- Tom said he didn't often go to Boston.
- Tom said that he didn't often go to Boston.

Tom bana Boston'a hiç gitmediğini söyledi.

- Tom told me he's never been to Boston.
- Tom told me that he's never been to Boston.

Lütfen bana oraya yalnız gitmediğini söyle.

Please tell me you're not going there alone.

Bana Boston'a hiç gitmediğini mi söylüyorsun?

- Are you telling me you've never been to Boston?
- Are you telling me that you've never been to Boston?

Onun niçin üniversiteye gitmediğini şimdi anlıyorum.

I understand now why he didn't go to a university.

Tom konserin iyi gidip gitmediğini bilmiyor.

Tom doesn't know whether the concert went well or not.

Tom'un niçin konsere gitmediğini merak ediyorum.

I wonder why Tom didn't go to the concert.

İnsanlar aya gitmediğini düşünen insanlar var.

There are people who think humans didn't go to the moon.

Tom bana neden okula gitmediğini söylemedi.

Tom wouldn't tell me why he had dropped out of school.

Tom Mary'nin hiç Boston'a gitmediğini bilmiyordu.

- Tom didn't know Mary had never been to Boston.
- Tom didn't know that Mary had never been to Boston.

Tom, Mary'nin evine hiç gitmediğini söyledi.

- Tom said he's never been to Mary's house.
- Tom said that he's never been to Mary's house.

Tom'un Boston'a gidip gitmediğini merak ediyorum.

- I wonder whether Tom went to Boston.
- I wonder if Tom went to Boston.
- I wonder whether or not Tom went to Boston.
- I wonder whether Tom went to Boston or not.

Annem bir şeylerin doğru gitmediğini fark etmiş,

she noticed something wasn't quite right,

Tom'un hiç Boston'a gidip gitmediğini merak ediyorum.

- I wonder if Tom has ever been to Boston.
- I wonder whether Tom has ever been to Boston.
- I wonder whether or not Tom has ever been to Boston.

Tom Mary'nin partiye gitmediğini ona söylemesini diledi.

- Tom wished Mary had told him that she wasn't going to the party.
- Tom wished Mary had told him she wasn't going to the party.
- Tom wished that Mary had told him she wasn't going to the party.

Tom bana Mary ile alışverişe gitmediğini söyledi.

- Tom told me that he had not gone shopping with Mary.
- Tom told me he had not gone shopping with Mary.

Tom'un daha önce hiç Boston'a gitmediğini bilmiyordum.

I didn't know Tom had never been to Boston before.

Tom daha önce hiç Boston'a gitmediğini söylüyor.

Tom says he's never been to Boston before.

Tom, Mary'nin onun evine hiç gitmediğini söyledi.

Tom says Mary has never been to his house.

Tom'un gerçekten Boston'a gidip gitmediğini merak ediyorum.

- I wonder whether Tom really went to Boston.
- I wonder if Tom really went to Boston.

Tom ile yüzmeye gitmediğini mi ifade ediyorsun?

Do you mean you didn't go swimming with Tom?

Tom'un neden Mary ile gitmediğini merak ediyorum.

I wonder why Tom didn't go with Mary.

Tom, Mary'nin herhangi bir yere gitmediğini söyledi.

Tom said that Mary wasn't going anywhere.

Tom'un dün Mary ile eve gitmediğini biliyorum.

- I know Tom didn't go home with Mary yesterday.
- I know that Tom didn't go home with Mary yesterday.

- Tom Boston'a hiç gitmediğini söylüyor.
- Tom Boston'da hiç bulunmadığını söylüyor.
- Tom onun Boston'a hiç gitmediğini söylüyor.

- Tom says he's never been to Boston.
- Tom says he has never been to Boston.

- Tom Boston'a hiç gitmediğini söylüyor.
- Tom Boston'da hiç bulunmadığını söylüyor.
- Tom senin Boston'a hiç gitmediğini söylüyor.

Tom says you've never been to Boston.

Ve o zaman bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştım.

and I knew something was wrong.

Tom, Mary'nin bugün niçin okula gitmediğini bilmek istiyor.

Tom wants to know why Mary didn't go to school today.

Sadece işlerin tam olarak planlandığı gibi gitmediğini söyleyelim.

- Let's just say things didn't go exactly as planned.
- Let's just say that things didn't go exactly as planned.

Tom'un neden Mary ile Boston'a gitmediğini bilmek istiyorum.

I want to know why Tom didn't go to Boston with Mary.

Tom'un hiç Boston'a gitmediğini sana düşündüren şey nedir?

What makes you think Tom has never been to Boston?

- Tom'un Boston'a gitmediğini biliyorum.
- Biliyorum, Tom Boston'a gitmedi.

- I know Tom didn't go to Boston.
- I know that Tom didn't go to Boston.

Tom, Mary'nin onun hiç evine hiç gitmediğini söyledi.

- Tom said Mary has never been to his house.
- Tom said that Mary has never been to his house.

Tom'un neden Mary ile Boston'a gitmediğini biliyor musun?

Do you know why Tom didn't go to Boston with Mary?

Tom Mary'ye daha önce hiç çıplaklar plajına gitmediğini söyledi.

Tom told Mary he'd never been to a nude beach.

Tom ve Mary’nin Boston’a hiç gitmediğini sana düşündüren nedir?

What makes you think that Tom and Mary have never been to Boston?

- Tom Boston'da hiç bulunmadığını söyledi.
- Tom Boston'a hiç gitmediğini söyledi.

- Tom said he'd never been to Boston.
- Tom said that he'd never been to Boston.

Tom'un Boston'a gittiğini biliyorum. Mary'nin de gidip gitmediğini merak ediyorum.

- I know that Tom went to Boston. I wonder if Mary went, too.
- I know Tom went to Boston. I wonder if Mary went, too.

- Bir şeylerin yolunda gitmediğini hemen anlamıştım.
- Bir sıkıntı olduğunu anladım hemen.

I immediately knew something was wrong.

- Tom hiç cenazeye gitmediğini söyledi bana.
- Tom bana hiç cenaze törenine katılmadığını söyledi.

- Tom told me that he's never been to a funeral.
- Tom told me he's never been to a funeral.

- Tom daha önce oraya asla gitmediğini söyledi.
- Tom daha önce orada hiç bulunmadığını söyledi.

- Tom said he'd never been there before.
- Tom said that he'd never been there before.