Translation of "Derede" in English

Derede hiç su yok.

There is no water in the stream.

Derede biraz kömür var.

There is some coal in the stream.

Derede hiç balık yok.

There is no fish in the burn.

Biz de derede altın bulamadık.

- We haven't found gold in the brook either.
- We also failed to find gold in the brook.

Biz de derede altın bulmadık.

We haven't found gold in the brook either.

O, çocukları derede oynarken izledi.

She watched the children playing in the brook.

Tom ve Mary derede oynadılar.

Tom and Mary played in the creek.

O, köprüyü geçerken, derede aşağı baktı.

As he crossed the bridge, he looked down at the stream.

Gençken yakın bir derede yüzmeye giderdim.

When I was young, I used to go swimming in a nearby creek.

- İki arada bir derede.
- Kırk katır kırk satır.

Between a rock and a hard place.

- Biz ev sahibesine kirayı ödersek, yiyecek için hiç paramız olmayacak; aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık.
- Biz ev sahibesine kirayı ödersek, yiyecek için hiç paramız olmayacak; iki ucu boklu değnek.
- Biz ev sahibesine kirayı ödersek, yiyecek için hiç paramız olmayacak; iki arada bir derede.

If we pay the rent to the landlady, we won't have any money for food; we are between the devil and the deep blue sea.