Translation of "Bağımlı" in English

0.012 sec.

Examples of using "Bağımlı" in a sentence and their english translations:

Ebeveynlerine bağımlı olmamalısın.

- You should not depend on your parents.
- You shouldn't depend on your parents.

Onlar bağımlı oldular.

They got addicted.

Tom kafeine bağımlı.

Tom is addicted to caffeine.

- Tom anne ve babasına bağımlı değildir.
- Tom ailesine bağımlı değildir.
- Tom ebeveynlerine bağımlı değildir.

Tom isn't dependent on his parents.

O bağımlı değilse bile,

and if it's not them,

Dışa bağımlı olmaktan çıkarmak

outsourcing our happiness

Ama hâlâ annesine bağımlı.

But he's still dependent on his mother.

Başkalarına bağımlı olmak tabudur.

Depending on others is taboo.

Tom bir bağımlı mıydı?

Was Tom an addict?

Biz pirince bağımlı yaşıyoruz.

We live on rice.

Cidden bağımlı olduğumu düşünüyorum.

I think I'm seriously addicted.

O alkole biraz bağımlı.

He is somewhat addicted to alcohol.

Ben bir bağımlı değilim.

I'm not an addict.

Hepimizin bağımlı olduğumuz telefonlar,

the phones that we are all so addicted to

Başkalarına çok bağımlı olmayın.

Don't be too dependent on others.

Masajlarıma tamamen bağımlı olacaksın.

You'll become totally addicted to my massages.

Yardım için başkalarına bağımlı olmamalısınız.

You mustn't depend on others for help.

Başkalarına çok fazla bağımlı olmamalısın.

You shouldn't depend on others too much.

Anne-babasına bağımlı olmak istemiyor.

She does not want to be dependent on her parents.

Bağımlı değilim. İstediğim zaman bırakabilirim.

I'm not an addict. I can stop any time I want.

Tom'un bağımlı bir kişiliği var.

Tom has an addictive personality.

Mary bağımlı bir kişiliğe sahiptir.

Mary has an addictive personality.

Tom ailesine bağımlı olmak istemiyor.

Tom doesn't want to be dependent on his parents.

Hala ebeveynlerine bağımlı mı yaşıyor?

Does he still rely on his parents?

Şu an ebeveynlerine çok bağımlı.

Now, he depends on his parents very much.

Üç ay yatağa bağımlı kaldı.

He was confined to a bed for three months.

Dakik olmak için ona bağımlı olamazsın.

- You cannot calculate on his punctuality.
- You can't depend on him to be punctual.

Tom ve Mary birbirlerine bağımlı oldular.

Tom and Mary became dependent on one another.

Ona yakın birinin bağımlı olma ihtimali var.

then they know someone close to them, that is.

Diğerlerine bağımlı olduğu sonsuz ağın büyüsüne hayranım.

where every species depends on others to survive.

Video oyunu oynamaya son ver. Bağımlı oldun.

Stop playing video games. You're addicted.

Faroe adaları hala Danimarka'nın mali desteğine bağımlı.

The Faroe Islands are still dependent on Denmark's financial support.

Fadıl ve Leyla birbirlerine bağımlı hale geldiler.

Fadil and Layla became dependent on one another.

Fadıl o korkunç davranışa bağımlı hale geldi.

Fadil became addicted to that horrific behavior.

Sami ve Leyla birbirlerine bağımlı hale geldiler.

Sami and Layla became dependent on one another.

Türkiye özellikle de enerji alanında dışa bağımlı.

Turkey relies heavily on imports, especially for energy.

- Tom telefonunu elinden düşürmüyor.
- Tom telefonuna bağımlı.

Tom is addicted to his phone.

Benim pelerinim mış gibi yapmak ve bağımlı olmaktı.

My capes were pretending and addiction.

Bizimki gibi işbirliğine bu denli bağımlı bir ekonomide

And in an economy as dependent upon cooperation at scale as ours,

Ve bu şekilde Çin ekonomisi borca bağımlı oldu.

And this is how the Chinese economy became addicted to debt.

Onun kışkırtıcı vücudunu gördükten sonra, ona bağımlı oldu.

After seeing her provocative body, he became obsessed with her.

Sami ve Leyla birbirlerine gerçekten bağımlı hale geldiler.

Sami and Layla became really dependent upon one another.

38 yaşında olması gerçeğine rağmen, o hâlâ ebeveynlerine bağımlı.

In spite of the fact that he's 38, he's still dependent on his parents.

O, lisedeki son sınıfının çoğunu ilaçlara bağımlı olarak geçirdi.

She spent most of her senior year in high school strung out on drugs.

Bayan Smith'in TV'ye bağımlı olduğunu söylemek bir abartı değil.

It's not an exaggeration to say that Mrs. Smith is addicted to TV.

Onların yalnızca yağmura bağımlı olmaksızın toprağı sulayabilmeye ihtiyaçları var.

They need to be able to irrigate without relying solely on rain.

Biz de küçük, birbirine bağımlı küresel bir köy haline geliyoruz.

We are becoming a small, interdependent, global village.

Benim hakkımda bilmen gereken bir şey bilgisayar oyunlarına bağımlı olduğumdur.

Something you should know about me is that I'm addicted to computer games.

Bu İtalya gibi develasyona oldukça bağımlı bir ülke için büyük bir problemdi.

This was a big problem for a country like Italy, who had become so addicted to devaluation.

- O ekonomik yönden ebeveynlerinden bağımsız.
- Kendisi maddi yönden anne-babasına bağımlı değil.

He is economically independent of his parents.

- Sami uyuşturucuya o kadar bağımlı oldu.
- Sami o kadar uyuşturucu müptelası oldu.

Sami became so addicted to drugs.

- Tom anne-babasının bakımına muhtaç.
- Tom anne-babasına muhtaç.
- Tom anne-babasına bağımlı.

Tom is dependent on his parents.

- Diğerlerine çok fazla bağımlı olmamalısın.
- Başkalarına çok fazla güvenmemelisin.
- Başkalarına çok fazla bel bağlamamalısın.

You must not depend so much on others.

- Tom ve Mary birbirlerine bağımlı hale geldiler.
- Tom ve Mary birbirlerine muhtaç hale geldiler.

Tom and Mary became dependent on each other.

Tamamen olağandışı idi. Bugün , dünyanın şu anda bağımlı olduğu ve on yıllar önceki petrol keşif

completely out of the ordinary. Today it seeks to enter into what is called a

İçerik ve düşüncenin çoğu herhangi bir dile bağımlı olmasına rağmen, Japoncaya odaklanırken, cümle yapısındaki farklar ya da bireysel kelimelerin ayrı ve açıkça yazılmamaları gerçeği o zaman düşünce hakkında birkaç nokta gerektirir.

Although most of the content and thought has not been dependent on any language, when focusing on Japanese, differences in syntactic structures or the fact that individual words are not written separately and distinctly then requires several points of consideration.

İster Avrupalılaşmış Türkiye'de, ister liberal Bahreyn'de, federalist Birleşik Arap Emirlikleri'nde, mutlakiyetçi Katar'da, tarihi Ürdün'de, petrole bağımlı Umman'da olsun, tüm bu yerlerde, yalnızca dünyaya açılmanın onları daha iyi uluslara dönüştürebileceği inancı hakimdir.

Whether it be in Europeanized Turkey, liberal Bahrain, the federalist United Arab Emirates, absolutist Qatar, historical Jordan, oil-dependent Oman, in all of these places the belief prevails that only opening up to the world can transform them into better nations.