Translation of "Alamaz" in English

Para özgürlüğü satın alamaz.

- Money cannot buy freedom.
- Money can't buy freedom.

Kimse zamanı geriye alamaz.

No one can turn the clock back.

O evlenmeyi göze alamaz.

- He cannot afford to marry.
- He can't afford to get married.

O bir araba alamaz.

He isn't able to buy a car.

Bir araba alamaz mısın?

Can't you buy a car?

Para hayatı satın alamaz.

Money can't buy life.

Onlar bunu göze alamaz.

They can't afford it.

Para mutluluğu satın alamaz.

- Money cannot buy happiness.
- Money can't buy happiness.

Tom artık onu alamaz.

Tom can't take it any longer.

Kimse senin yerini alamaz.

No one can replace you.

Söylemek gereksiz, ödülü alamaz.

Needless to say, he could not get the prize.

Para arkadaşlar satın alamaz.

Money can't buy friends.

Kimse onu garantiye alamaz.

Nobody can ensure that.

Kimse benim yerimi alamaz.

Nobody can replace me.

Tom bunu göze alamaz.

Tom can't afford this.

O, onu göze alamaz.

He cannot afford it.

Tom daha azını alamaz.

Tom can't take less.

Hiçbir para mutluluğu satın alamaz.

No amount of money can buy happiness.

Altın her şeyi satın alamaz.

- Gold will not buy everything.
- Gold can't buy everything.

Yoko bir bilgisayar satın alamaz.

Yoko is unable to buy a computer.

Para her şeyi satın alamaz.

Money can't buy everything.

O bir araba satın alamaz.

He can't buy a car.

Tom kendi başına nefes alamaz.

Tom can't breathe on his own.

Tom bir araba satın alamaz.

Tom can't buy a car.

Bu fiyatları kim göze alamaz?

Who can afford these prices?

Hiçbir makine senin yerini alamaz.

No machine could replace you.

Para sana her şeyi alamaz.

Money can't buy you everything.

Hiç kimse Tom'un yerini alamaz.

Nobody can replace Tom.

Tom her zaman istediğini alamaz.

Tom can't always get what he wants.

Tom emekli olmayı göze alamaz.

Tom can't afford to retire.

Tom üniversiteye gitmeyi göze alamaz.

Tom can't afford to go to college.

Tom onun için kredi alamaz.

Tom can't take credit for that.

O bir tatil yapmayı göze alamaz.

He cannot afford a holiday.

Tom bir avukat tutmayı göze alamaz.

Tom can't afford a lawyer.

Bu çok daha uzun zaman alamaz.

It can't take much longer.

Tom kendine bir araba satın alamaz.

Tom can't buy himself a car.

O onun itibarını incitmeyi göze alamaz.

He can't afford to have his reputation hurt.

Tom yeni bir arabayı göze alamaz.

Tom can't afford a new car.

Tom daha fazla işin sorumluluğunu alamaz.

Tom can't take on any more work.

Tom uçakla seyahat etmeyi göze alamaz.

Tom can't afford to travel by plane.

Tom çocuklarını üniversiteye göndermeyi göze alamaz.

Tom can't afford to send his children to college.

Tom, işi hafiften almayı göze alamaz.

Tom can't afford to take it easy.

Tom bir bebekbakıcısı tutmayı göze alamaz.

Tom can't afford to hire a babysitter.

Fakir olduğu için, o bunu alamaz.

Being poor, he can't buy it.

Tom bunu senin için satın alamaz.

Tom can't buy that for you.

Sami'nin parası ona mutluluğu satın alamaz.

Sami's money can't buy him happiness.

Sami bu yavru köpeği yanına alamaz.

Sami can't take this puppy with him.

En zengin adam gerçek aşkı satın alamaz.

The richest man cannot buy true love.

O, yeni bir araba almayı göze alamaz.

He can't afford to buy a new car.

Tom yeni bir bisiklet almayı göze alamaz.

Tom can't afford to buy a new bicycle.

Tom daha fazla para kaybetmeyi göze alamaz.

Tom can't afford to lose any more money.

Tom şimdi bir tatil yapmayı göze alamaz.

Tom can't afford to take a vacation now.

Tom, bir ev satın almayı göze alamaz.

Tom can't afford to buy a house.

Tom onların istediği türde kirayı göze alamaz.

Tom can't afford the kind of rent they're asking for.

Yerine yenisini koyamayacağı deneyimli birliklerini kaybetmeyi göze alamaz.

He cannot risk losing too many of his experienced soldiers that he cannot replace.

O ne kadar yerse yesin asla kilo alamaz.

No matter how much she eats, she never gains weight.

En zengin adam bile her şeyi satın alamaz.

- Even the richest man cannot buy everything.
- Even the richest man can't buy everything.

Belki bunu bilmiyorsun, ama kimse senin yerini alamaz.

Maybe you don't know this, but nobody could ever take your place.

Maaşı düşük olduğu için, o evi satın alamaz.

Because his salary is low, he can't buy that house.

Tom kullanılmış bir arabayı bile almayı göze alamaz.

Tom can't afford to buy even a used car.

Dünyadaki en zengin insan bile her şeyi satın alamaz.

The richest man in the world cannot buy everything.

Cüzdanını evde bıraktığı için, Tom bugün bir şey alamaz.

Tom can't buy anything today, because he left his wallet at home.

Tom alışkın olduğu şekilde daha fazla yaşamayı göze alamaz.

Tom can no longer afford to live in the style he is accustomed to.

Büyük bir para miktarı bile bir erkeğin hayatının yerini alamaz.

Even a large sum of money cannot take the place of a man's life.

Kimse, meteor düşmesi gibi küresel bir doğal afeti hafife alamaz.

One can't discount a global natural catastrophe like a meteor strike.

Tom'un yeterli parası olmadığı için satın almak istediği şeyi alamaz.

Tom can't buy what he wants to buy because he doesn't have enough money.

Tom bu davayı alamaz; onun net bir çıkar çatışması var.

Tom can't take this case; he has a clear conflict of interest.

üstelik bir tek bu programda değil. Hiçbir program almıyor. Alamaz da

moreover, not only this program. It doesn't take any programs. Can't

Para mutluluk satın alamaz. Ancak, Maseratide ağlamak bir bisiklette ağlamaktan daha rahattır.

Money can't buy happiness. However, it's more comfortable to cry in a Maserati than on a bike.

- Tom bir yat almayı göze alamaz.
- Tom'un bir yat almaya gücü yetmez.

Tom can't afford to buy a yacht.

Hollanda'da bir çocuk kurabiye istemek konusunda fazla ısrarcı davranıyorsa cezalandırılabilir ve kurabiye alamaz.

In the Netherlands, if a child is too insistent on asking for a cookie, he might be punished and get no cookie.

Tom o tür bir restoranda yemek yemeği göze alamaz bu yüzden başka bir yere gidelim.

Tom can't afford to eat at that kind of restaurant so let's go somewhere else.

Çirkin ve mutsuz bir dünyada, en zengin adam çirkinlik ve mutsuzluktan başka bir şey satın alamaz.

In an ugly and unhappy world the richest man can purchase nothing but ugliness and unhappiness.

- Jack, yeni bir bisiklet satın almayı göze alamaz.
- Jack'in yeni bir bisiklet satın almak için parası yok.

Jack can't afford to buy a new bicycle.

"Vakit nakittir" denilen bir atasözü vardır ama "para sana zaman alamaz" denilen bir başka atasözü daha vardır.

There is a proverb that goes "time is money", but there is another one that goes "money can't buy you time".