Translation of "Satın" in English

Satın alıyorum.

I'm buying.

Satın alıyoruz.

We're buying.

Satın almıyoruz.

We're not buying.

Eşyalarınızı satın.

Sell your stuff.

Satın alınamadı.

She couldn't be bought.

Satın al!

Buy!

- Saygı satın alınmaz.
- Saygıyı satın alamazsın.

You can't buy respect.

"Bileti satın mı?" "Evet, satın aldım."

"Did you buy the ticket?" "Yes, I did."

Sen satın aldın, kadınlar satın aldılar.

You bought, the women bought.

Satın almam gereken şeyi satın alamadım.

I wasn't able to buy what I was supposed to buy.

- O elbiseler satın alır.
- Kıyafet satın alıyor.

He buys clothes.

- Onu satın alma.
- Bunu satın almayın.
- Kanmayın.

Don't buy that.

"Onu kim satın aldı?" "Ben satın aldım"

"Who bought it?" "I bought it."

Satın almam gereken her şeyi satın alamadım.

I wasn't able to buy everything I was supposed to buy.

Tom'un satın almamı istediği şeyi satın alamadım.

I wasn't able to buy what Tom asked me to buy.

Ben Tom'un satın aldığının aynısını satın alırım.

I'll buy the same thing Tom buys.

Ne satın aldınız?

What did you buy?

Taksitle satın alma.

Don't buy on credit.

Ev satın alındı.

The house has been bought.

Çiçekler satın aldı.

He bought flowers.

Mutluluğu satın alamazsın.

- You cannot buy happiness.
- You can't buy happiness.

Pullar satın almalıyım.

I need to buy stamps.

Mutluluk satın alınamaz.

Happiness can't be bought.

Tom satın alıyor.

Tom is buying.

Araba satın aldım.

I bought the car.

Ekmek satın alırız.

We buy bread.

Tom satın almıyor.

Tom isn't buying.

Onu satın almayın.

Don't buy it.

Ekmek satın aldın.

You bought bread.

Aşk satın alınamaz.

Love can't be bought.

Bantları satın alırım.

I buy tapes.

Onu satın aldım.

I bought it.

İçkileri satın alacağım.

I'll buy the drinks.

Onu satın almalısın.

You should buy it.

Bunu satın alacağız.

We can buy it.

Onları satın aldım.

I bought those.

Onu satın alın!

Buy it!

Kim satın alıyor?

- Who's buying?
- Who would buy this?
- Who'd buy this?

Satın almak istiyorum.

I want to buy.

Kimden satın aldınız?

Whom did you buy?

Ekmek satın aldım.

I bought bread.

- Al!
- Satın al!

Buy!

Ekmek satın alayım.

Let me buy bread.

Ekmek satın alıyorum.

I'm buying bread.

Ekmek satın alırsın.

You buy bread.

Kasetler satın alacağım.

I will buy cassette tapes.

Ekmek satın alacağım.

I'm going to buy some bread.

Onu satın alamazsın.

You can't buy that.

Bunu satın alamazsınız.

You can't buy this.

O satın alınamadı.

He couldn't be bought.

Hangisini satın alacaksın?

Which one will you buy?

Bunu satın alabilirim.

I might buy that.

Ne satın alacaksın?

- What are you going to buy?
- What'll you buy?

Bunu satın alalım.

Let's buy it.

Bunu satın almayacağım.

I'm not going to buy this.

Biletleri satın alacağım.

- I will buy the tickets.
- I'll buy the tickets.

Satın alacağını söyledi.

He said that he would buy it.

Bunu satın alacağım.

I'll buy it.

- Birkaç oyuncak satın al.
- Birkaç oyuncak satın alın.

Buy some toys.

- Ne satın almayı umuyorsun?
- Satın almayı umduğun nedir?

What is it you hope to buy?

- O ekmek satın alıyor.
- O, ekmek satın alıyor.

She is buying bread.

Para mutluluğu satın alamayabilir ancak ilişkiler satın alabilir.

And money may not buy happiness, but relationships might.

Sami'nin satın almamı istediği her şeyi satın almadım.

I didn't buy everything Sami asked me to buy.

- Çok şey satın alıyorsun.
- Çok şey satın alırsın.

You buy a lot of things.

Sami satın alabileceği en iyi silahları satın aldı.

Sami bought the best possible guns one could buy.

Satın almam gereken her şeyi zaten satın aldım

I've already bought everything I need to buy.

- Arabayı satın aldın mı?
- Araba satın aldın mı?

Did you buy a car?

- Birkaç pul satın almam gerekiyor.
- Birkaç pul satın almalıyım.

I need to buy some stamps.

- O, kitabı satın almak istedi.
- Kitabı satın almak istedi.

He wanted to buy the book.

- Biz bir ev satın aldık.
- Bir ev satın aldık.

We bought a house.

- Bir araba satın aldık.
- Biz bir araba satın aldık.

We bought a car.

Tom zaten satın alması gereken her şeyi satın aldı.

Tom has already bought everything he needs to buy.

Tom, Mary'ye satın almasını istediği her şeyi satın aldı.

Tom bought Mary everything she asked him to buy.

Tom'un benden satın almamı istediği her şeyi satın alamadım.

I wasn't able to buy everything Tom asked me to buy.

Tom satın alacağına söz verdiği şeyi bana satın almadı.

- Tom didn't buy me what he promised he'd buy.
- Tom didn't buy me what he promised that he'd buy.

Tom'un benden satın almamı istediği şeyi zaten satın aldım.

I've already bought what Tom asked me to buy.

Önce hakemleri satın alıyor

He buys the referees first

Pulları nereden satın alabilirim?

Where can I buy stamps?

O, bilgisayarı satın alıyor.

- He is buying the computer.
- She is buying the computer.

O hakimi satın alamazsın.

- You cannot buy that judge.
- You can't bribe that judge.
- You can't buy that judge.

Para özgürlüğü satın alamaz.

- Money cannot buy freedom.
- Money can't buy freedom.

Onu niçin satın aldın?

- What did you buy it for?
- Why did you buy it?

Nereden bilet satın alabilirim?

Where can I buy tickets?

Satın almak istediğim odur.

That is what I have wanted to buy.

Ondan TV satın aldım.

I bought the TV from her.